GLOW: Kızlar ringe geri döndü!

GLOW: Kızlar ringe geri döndü!
Vücudu saran taytlar, spreyli saçlar, efsane anonslar ve müziklerle dolu GLOW, 2.sezonuyla geri dönüyor. GLOW, ilk sezondaki komedinin üstüne koyan, karakterlerin ve konuların daha derinine inildiği ikinci bir sezonla vites arttırıyor.
 
Başrollerini Alişon Brie ve Bettie Gilpin’in paylaştığı dizinin ilk sezonunda farklı çevrelerden gelmiş ve tam olarak hayatta yerlerini bulamamış kadınları klişelerle yüklü karakterlerlerine ve güreşe alışmaya çalışırken izlemiştik. Bizlere kadın dayanışmasının neler başarabileceğini birbirinden eğlenceli dövüş sahneleriyle gösteren; Zoya, Liberty Belle, Welfare Queen, Beirut ve daha nice unutulmaz karakterlerle bizi tanıştıran GLOW’a bu sezon yeni bir isim ekleniyor. Shakira Berrera’nın canlandırdığı Yolanda, striptiz klüpte çalışan açık lezbiyen bir kadın. Latin kökenli Yolanda karakteriyle dizide hali hazırda var olan çeşitlilik daha da artıyor.
 
İlk sezonun finalinde Zoya ( Allison Brie) ve Liberty Belle ( Bettie Gilpin) arasında geçen savaşın galibi, aradan sıyrılarak taca ulaşan Welfare Queen olmuştu.(Kia Stevens) Dolayısıyla, TV showunun ana temasını  ideal Amerikan kadını Liberty Belle ve  ‘’işsiz ve tembel, sosyal yardımları sömüren siyah kadın Welfare Queen arasındaki taç mücadelesi oluşturuyor. Tabii ki, diğer karakterlerin bolca aşağılama, hakaret ve şiddeti bol müsabakaları da  bizleri bekliyor. Özellikle dövüşten önce karakterlerin birbirleriyle atışmalarını gösteren TV sahneleri, karakterlerin yer aldıkları abartılı kamu spotları diziye daha da eğlence katmış.
 
İlk sezonda Ruth ve Debbie’nin özel hayatlarında yaşadıkları kırılma Zoya ve Liberty Belle arası mücadelenin ana taşıyıcısıydı. Bu ikili arasında sular henüz tam durulmasa da,her ikisi de bu sezon daha büyük hedeflere ulaşmak için çaba gösteriyorlar. Yönetmen yardımcılığını üstlenen Ruth ve GLOW’un prodüktörlerinden biri olan Debbie, kendilerini hor gören erkeklerle başetseler de başarmaya kararlı iki güçlü kadın. Gilpin ve Brie arasındaki kimya hem dövüş sahnelerinde hem de dramatik sahnelerde kendini gösteriyor. İkisi arasındaki karmaşık arkadaşlık, sahip oldukları kusurlar, iyi ve kötü olarak değerlendiremeyeceğimiz kompleks karakterler yaratmış. Özellikle Gilpin’in performansının 1.sezondan çok daha iyi olduğunu düşünüyorum.
 
Amerika’daki sinema ve dizi sektörünü kökten değiştiren MeToo hareketine selam çakan GLOW, kadınların Hollywood’daki güç odakları karşısında var olma mücadelesiyle yakından ilgileniyor. Zaten GLOW gibi feminist bir showun Me Too’ya kayıtsız kalması beklenemezdi.Dizi, prodüktörlerin sahip olduğu mutlak gücün, göz yuman erkeklerin, kısacası eski Hollywood kültürünün kendilerini kanıtlamaya çalışan kadın oyuncular üstündeki etkisini tüm çıplaklığıyla anlatılıyor. Dizinin sadece en tepedekileri değil, böyle gelmiş böyle gider diyerek rıza göstermek zorunda olan kadınları, işlerinden olmak istemeyenlerin tacize uğramış kadınlara reva gördüğü muameleyi de göstermesi çok hoşuma gitti. GLOW tacizin örtülü  yapısını, iktidar aracı olarak nasıl kullanıldığını yüzümüze çarpıyor. Aynı zamanda Trump yönetiminin göçmenlik politikalarına karşı ince eleştirileri de görüyoruz.
 
Daha önceki yazımı okuyanlar favori karakterimin Welfare Queen olduğunu bileceklerdir. İlk sezonda gerektiğinden az kullanıldığını düşündüğüm Welfare Queen’e ve diğer karakterlere bu sezon hakettikleri değer gösteriliyor. Amerikan toplumunun iki ucunda bulunan Debbie ile Tammé’nin annelik üzerinden geliştirdikleri yakınlık, kadınlık deneyimlerinin aslında ne kadar ortak olduğunu bize gösteriyor. Tammé’nin oğluyla olan ilişkisi, Showdan ayrılan Cherry’nin ( Sydelle Noel) yaşadıkları, terrorist imajından kurtulmak isteyen Beirut,( Arthie Premkumar), ünlü olmayı kaldıramayan Sheila derken, GLOW sayesinde karakterlerin nasıl geliştiğini daha iyi biçimde görebiliyoruz.
 
Dizinin erkek oyuncuları Sam (Marc Macron) ve Bash’e (Chris Lowell) değinmezsek haksızlık olur. Marc Macron’un muhteşem performansıyla vücut bulan Sam, kızıyla yeni bir ilişki kurmaya çabalarken o maço ve kibirli tavrının ardındaki sevecen kişiliğini ortaya çıkarıyor. Sam karakterini bu sezon çok daha fazla sevdim. Aynı zamanda, efsane anonslarıyla diziye ayrı renk katan Bash, alıştığımız  pozitifliğinin aksine yardımcısı Florian’a (Alex Rich) karşı hissettiği karmaşık duygularının etkisiyle daha bütünlüklü bir karaktere dönüşüyor.
 
Dizinin bu sezonun ilk sezondan çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. GLOW, sadece klişe tiplemelere dayanmayı bırakıp daha derinliği olan bir dizi halini almış. Değindiği konular, karakterlerin kendilerini bulmaya başlaması ve tabii ki güreş sahneleri GLOW’u bu sezon çok daha yetkin kılıyor. Oyuncuların performanları sayesinde abartılı tiplemelerinin ardındaki kırılgan yapıları daha iyi keşfediyoruz. Aynı zamanda, kadın hikayelerinin kadınlar tarafından anlatıldığı bu tip dizilere destek olmak gerektiğini düşünüyorum. Dizi 3.sezonu kesinlikle hak ediyor.  GLOW, Netflix’in en popüler olmasa bile kesinlikle en eğlenceli yapımlarından biri.
 
GLOW’un ikinci sezonu 29 Haziran’da Netflix’te yayında.
 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER