1. Buffy the Vampire Slayer
Buffy
the Vampire Slayer benim için çok özel bir iş. Bir
Whedonite olarak (Joss Whedon fanatiği diyelim…) her türlü “en iyi” listemin en
tepesinde istisnasız kendisi var. Lise bir cehennemdir alegorisinden yola çıkan
ve yayın hayatı boyunca bizim yaşadığımız her türlü sıkıntıyı türlü çeşitli
canavarlar eşliğinde karşımıza çıkaran dizide Buffy ve Scooby ekibi başta olmak
üzere pek çok müthiş karakterle tanışma imkanı buluyoruz. İngilizceyi
televizyon dizilerinden öğrenen o çılgın gruba mensupsanız bu amacınızı
gerçekleştirmek için başka bir yere bakmanıza gerek yok. Buffy’nin en bilinen ve övülen özelliklerinden biri de İngilizce
kullanımına getirdiği yenilikler ve yazarlarının dile olan aşkıdır. Bugün
İngilizce espri yapabiliyorsam bunu Buffy ve Joss Whedon’a borçluyum diyebilirim.
Karmaşıklığı içinde boğulmayacağınız bir mitoloji, sürükleyici sezon
hikayelerine yedirilmiş heyecanlı bölüm öyküleri, başka hiçbir dizide
rastlayamayacağınız incelikte karakter gelişimleri ve hala çizgi romanlarda
yaşamakta olan detaylarla dolu bir evren. Buffy
the Vampire Slayer ilk ön yargılarını geride bırakabilecek kadar açık
görüşlü herkesin fazlasıyla memnun ayrılacağı bir seyirlik. Ve aksiyondan çok
daha fazlasını vaat ediyor… En iyi bölümler için: The Body, Once More with Feeling, Hush ve Whedon ile paylaştığım
favorim Conversations with Dead People’a
mutlaka bakılmalı. Hazır başlamışken yan dizisi Angel da kronolojiyi bozmadan izlenmeli. Sonuçta insan Winifred
Burkle ile tanışmadan ölürse hayatı yarım kalmış sayılabilir…