Yapımcılığını MEDYAPIM’ın üstlendiği, yönetmenliğini Koray Kerimoğlu ve Ece Erdek Koçoğlu’nun yaptığı senaryosunu ise Hande Altaylı’nın kaleme aldığı “Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar”, yayına başladığı günden bu yana çok konuşuldu.
Sette meydana gelen yangın kazası sonrası kısa bir aranın ardından ekranlara geri dönen dizide Ayşe karakterine hayat veren Nilsu Berfin Aktaş ile diziyi ve devam eden projelerini konuştuk.
• Öncelikle
bütün ekibe geçmiş olsun... Gerçek bir hikayeden uyarlanan dizide babasının
prensesi, ailenin denge unsuru olarak konumlanmış Ayşe’yi canlandırıyorsunuz.
Ayşe’yi canlandırmadan önce aile ve canlandıracağınız karakter hakkında okuma/araştırma
yaptınız mı?
Çok teşekkür ederiz. Üzücü ve zorlu
bir süreci atlattık. Şimdi daha zorlu bir süreç bizi bekliyor çünkü bölüm
yetiştirmemiz lazım. Aslına bakarsanız, ailenin denge unsuru olmak ve sorunlara
pozitif yaklaşmak oldukça zor. Ayşe tam da öyle bir kız. Hem naif ve kırılgan
hem de onca olayın karşısında dik durmak zorunda. Çünkü ailesinde birlik olsun,
herkes birbirini sevsin, ön yargısız olsun istiyor; ama pek tabii bu mümkün
değil. Ayşe Kabaağaçlı hakkında kaynaklarda çok fazla bilgi yok. Karakterle
ilgili yapımcımıza, süpervizörümüze ve senaristimize birçok soru yönelttim. 7
saate yakın süren bir toplantının ardından ilk bilgileri aldım. Toplantı
öncesinde de sabaha kadar araştırmalarımı yaptım. Tabii edindiğim bilgiler bana
yetmedi ama pozitif tarafından bakarak bu harika karakteri gerçeklik algısı
bozulmadan istediğim gibi süsleyebilirim dedim. Sevgili yönetmenimiz ve
yapımcımız da beni bu nedenle istemişler. "Karakter hakkında çok az bilgi
var ve düz bir karakter çıksın istemiyoruz. Renkli ve farklı bir karakter
çıksın istiyoruz, bunu senin yapacağına inanıyoruz.” dediler. Bu durum beni
tabii ki çok mutlu etti ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Umarım başarılı oluyorumdur.
• Dönem
dizilerine audition verirken farklı aşamalar oluyor mu? Örneğin sadece
karakteri canlandırmanız değil aynı zamanda plastik malzemenizin karaktere
uygunluğuna da bakılıyor mu? Bize auditon aşamasından biraz bahseder misiniz?
Audition gibi değildi aslında; daha
çok karakteri tanımak gibiydi. Oyuncu arkadaşlarımızla ve yönetmenimizle
şirkette yaptığımız bir toplantının ardından karakterimle ilgili iki farklı
yaklaşım çıkardım. "Bana bir sahne verin ve ikisini de oynayayım. Hangisi
sizin kafanızdaki Ayşe’ye yakınsa onunla ilerleyelim," dedim. Çıkardığım
iki Ayşe’den ilki, akla ilk gelen, daha durağan bir kızdı. Diğeri ise riskli,
renkli ve yüksek bir karakterdi. Bazen daha sakin oyunlar istiyorlar. İkisini
de denedik ve neyse ki benim kafamdaki Ayşe’de karar kıldık. Bu yönden de
yönetmenle aynı fikirde olduğuma çok sevindim çünkü bu çok önemliydi.
• Sizi
ilk kez “Kuzey Yıldızı İlk Aşk” dizisinde izledik. Sektöre bir yarışmayla
girdiniz. Hem o süreci hem de kariyer yolculuğunuzu özetler misiniz?
Kariyerimi inşa etmek hiç kolay
olmadı; çok zorlandım ama en güzel dönemlerimdi diyebilirim. Ankara’da eğitim
alırken reklam auditionlarına katılıyordum. Verdiğim deneme çekimlerinden elim
boş çok nadir döndüm, çoğu reklamı aldım. Ardından İstanbul’da bir yarışma
yapılacağını öğrendim ve haftalar öncesinden çalışmaya başladım. Jüriye
sergileyeceğim 3 karakter seçtim ve üçünü de aynı anda jüriye sundum. Çok
şaşırmışlardı. Hem erkek, hem çocuk, hem de yaşlı bir teyzeyi, ses tonumu
değiştirerek sadece 5 dakika içinde canlandırmamı ilginç bulmuşlar. Birkaç
hafta sonra beni ikinci elemeye çağırdılar. Bu sefer daha iyisini yapmam
gerektiğini biliyordum. Çok sancılı bir süreçti. Elimize bir senaryo verdiler
ve bir sahneyi oynayıp sunmamızı istediler. 39 bin kişi arasından ilk 70’e
girmeyi başardım. Buradan dönmek olmazdı, bu yüzden çok çalıştım. Ekstra bir
sunum daha hazırladım. 70 kişi saatlerce otelin bahçesinde sonucu bekledik.
Sadece 15 kişi seçilecekti. Hiç unutmuyorum; 9 saat boyunca bir an olsun
heyecanım azalmadı. Seçilenler, bahçeden görülen cam bir odaya geçiyordu.
Seçilmeyenler ise gözükmeden arkadan çıkıyordu. İlk 10 kişi seçildi, 5 kişilik
yer kalmıştı. "Bitti," dedim, "daha 30 kişi var, beni
seçmezler." Tam o anda bir çalışan dışarı çıktı ve "Nilsu, sen
misin?" diyerek beni içeri aldı. Seçildiğimi öğrendim. Çok mutlu olmuştum
ama süreç yeni başlıyordu. Yarışmada eleme heyecanı, stres, günler süren
çalışmalar derken nihayet 2. olmayı başardım. Ankara’ya döndüm ve tekrar beklemeye
başladım. Beklemek, bu işin en zor yanı bence. Neyse ki 6 ay sonunda “Yeni
Gelin” dizisinden teklif aldım. Ancak dizi final kararı aldı. Dünyam başıma
yıkıldı. Ama olmayanda vardır bir hayır. İyi ki de olmamış çünkü “Yeni Gelin”in
yönetmeni Ersoy Güler, beni aklında tutup birkaç ay sonra “Kuzey Yıldızı” için
çağırdı. Kimseye bir şey söylemedim, gittim ve seçildim. Çekimlerin başlamasına
bir gün kala aileme söyledim sadece. Yayınlanana kadar kimseye bir şey
anlatmadım. Çünkü bir şey olmadan anlatınca sanki o şey gerçekleşmiyor. Hâlâ
öyleyimdir; bir şey olana kadar her şeyimi içime atarım, olduktan sonra
anlatırım. Ve hayatım o dakikadan itibaren güzelleşti.
• Ayşe’nin
talibi çıktı, yakında evlenip gurbete gidecek ve kendi çekirdek ailesini
kuracak. Ayşe ailesinden özellikle de babasından ayrılmak istemiyor ama damat
adayını görünce de ondan etkilendi. Ayşe size göre kim ve nasıl bir karakter?
Gurbet zor tabii. Sevdiğin adamla da
olsa aileden uzaksın. Ayşe bu konuda nasıl tepki verecek az çok biliyorum.
Babasına çok düşkün, evini ve yuvasını seviyor. Aşka aşık bir kız. Ama sevgi
onun için aşktan öte; merhametli, naif, kırılgan ama bir o kadar da güçlü bir
sanatsever. Tabii bu sanatı hırsları için ya da bir kaçış yolu olarak
kullanmıyor. "Ben çok iyi bir piyanist olursam özgür olurum, babamın
kurallarından kurtulurum" demiyor. Çünkü onun için babasının söylediği her
şey doğru. Bu hayatta tek güvendiği kişi babası. Bu yüzden olup bitene en çok
Ayşe’nin tepkisini merak ediyorum.
• Ayşe
olmasaydınız ve seçmeniz istenseydi bu hikayedeki hangi karakteri canlandırmak
isterdiniz? Neden?
Alyoşa’nın büyüklüğünü oynamak
isterdim. Ama o kadar güzel, o kadar dişi ve o kadar iniş-çıkışları olan bir
karakter ki inanılmaz şeyler çıkar bence. Her oyuncu böyle bir rolü oynamak
ister.
• Gerçek
hayattan beslenen bir hikayede hakkında çok az şey bilinen bir karakteri
canlandırmak bir oyuncu olarak size nasıl bir sorumluluk ya da zorluk/ kolaylık
sağlıyor?
Evet, zor ve sorumluluk gerektiren bir
karakter. Diğer karakterlerin hikayesini okuyarak ya da araştırarak az çok bir
fikriniz oluyor; neye nasıl tepki vereceğini doldurmak daha kolay. Ama yoktan
var etmek çok zor. Aslında her oynadığım dizide yoktan var ediyorum, diğer
herkes gibi. Fakat bu canlandırdığım karakter hayal ürünü olmadığı için, Ayşe
Kabaağaçlı’ya saygımı koruyarak, onu uzaktan da olsa tanımaya çalışarak, bir
sonraki adımımı çok dikkatli atmam gerekiyor. Çünkü böyle biri vardı ve onun bu
hayattaki izlerini hissetmem lazım. Bu oldukça zor.
• Şakir
Paşa ve Ailesi dışında hazırlandığınız yakın zamanda gerçekleşecek başka
projeler var mı?
Evet, Sadece Bir An isimli,
Şubat ayında vizyona girmesi planlanan bir sinema filmimiz var. Oynarken çok
severek oynadığım ve set arkasında çok eğlendiğim bir proje oldu. Onun için de
ayrı bir heyecan ve sabırsızlık duyuyorum.
• Önce
Ayşe sonra da Nilsu olarak bize “Şakir Paşa”, “aile”, “baba” ve “evlilik”
kavramlarını tanımlayan birer cümle kurar mısınız?
Ayşe için:
Aile: Bağlılık ve maneviyatını doyurduğumuz bir yer.
Baba: Bizim için en doğru kararı verebilecek bir koruyucu.
Evlilik: Sevdiği adamla her genç kızın tatması gereken büyüleyici bir duygu
hâline geldi şu sıralar.
Nilsu için:
Aile: Herkesten ve her şeyden önce gelen tek güven ve sevgi kaynağı.
Baba: Bazen en yakın dost, bazen patron, bazen de bir kalp kırıklığı.
Evlilik: Şu sıralar aşk ve evlilik benim için pek bir şey ifade etmiyor;
sevdiğinin yanında olmak ve mutluluğunu paylaşmak daha baskın.