Ali Gözüşirin: Oyunculuk empati yeteneğimi geliştirdi ve algılarımı açtı

Ali Gözüşirin: Oyunculuk empati yeteneğimi geliştirdi ve algılarımı açtı
Tiyatroya ilkokulda merak salan Ali Gözüşirin, oyunculuğa ilk adımını Ufak Tefek Cinayetler dizisiyle attı. Diziye sonradan katılan Gözüşirin, canlandırdığı karakterle kısa sürede dikkatleri üzerine çekti. Her Yerde Sen’de veterineri canlandıran oyuncu daha sonra Uyanış: Büyük Selçuk’lu da Selçuklu Sultanı Melikşah’ın oğlu Muhammed Tapar’a hayat verdi. Son olarak Netflix’de yayınlanan Rise of Empires: Ottoman’da izlediğimiz Ali Gözüşirin ile diziyi ve karakteri Radu’yu konuştuk.


 
● Bir röportajınızda dönem işlerinde hazırlık sürecinin daha zorlu olduğunu söylemişsiniz. Rise of Empires: Ottoman için hazırlık süreciniz nasıldı? Rolünüze nasıl hazırlandınız?
Tarihi dramalarda genellikle fiziksel olarak hazırlık süreci zorlu oluyor. Fakat Ottoman öncesinde de bir tarihi dramada yer aldığımdan dolayı bu konuda hazırlıklıydım diyebilirim. At binme, kılıç kullanma deneyimimden dolayı fiziksel hazırlık sürecini avantaja çevirebildiğimi düşünüyorum. Bu nedenle de karakterin içsel yolculuğuna çalışma süremi uzatmış oldum. İlk kez ana dilimde oynamayacaktım. Güzel bir deneyimdi benim için.
 
● Evet,  Rise of Empires: Ottoman İngilizce çekildi. Üstelik karakteriniz arada Rumence de konuşuyordu. Ana dilinizden başka bir dilde oyunculuk yapmak nasıl bir tecrübe? Sizi en çok zorlayan ne oldu?
Sadece İngilizce olsa iyi, Rumence de oynamam gerekiyordu. Eğer ki, fiziksel olarak hazırlıklı olmasaydım şüphesiz çok zorlanırdım. Ama itiraf etmem gerekirse oldukça gergindim. Özellikle setin ilk günlerinde farklı bir lisanla karakteri canlandırmak benim için hiç kolay değildi. Dizinin ikinci sezonunda dahil olmamın avantajı olabilir ve elbette muhteşem bir ekiple çalışmamızdan dolayı ilk günlerde yaşadığım stresi kısa sürede üzerimden attım. Dolayısıyla bugün aklımda; çok keyifli, çok farklı ve kıymetli bir tecrübe olarak kaldı.
 
● Daha önce Selçuklu Sultanı Melikşah’ın oğlu Muhammed Tapar’a hayat vermiştiniz. Gerçek tarihi kişilikleri canlandırırken oyuncu olarak üzerinizde bir baskı hissediyor musunuz?
Baskı diyemem ama özellikle tarihi bir projeye hazırlanırken; her karakter özelinde sıkı çalışmak ve kafa patlatmak olmazsa olmaz bana göre... Tarihin bir döneminde nefes almış, iyi ya da kötü yaptıklarıyla bugün bile adından söz ettiren gerçek bir insansa canlandıracağım karakter, farklı bir disiplinle yaklaşıyorum.
 
● Rise of Empires: Ottoman’ın çekimleri Uyanış Büyük Selçuklu bittikten kısa bir süre sonra başladı. İki karakter arasındaki geçiş sizin için nasıl oldu?
İkisi de birbirinden farklı deneyimlerdi. Yaşadıkları dönem farklı bile benim için çok etkileyici; Radu Tapar’dan 350 sene sonra dünyaya gelmiş. İkisi de güçlü hanedan mensubu ama Radu devşirme… Tapar taht için savaşmaya hazır bir şehzade iken Radu, taht sevdasından uzak bir savaşçıydı. O yüzden iki karakter varoluşlarıyla bile bambaşkaydı benim açımdan.
 
● Bir röportajınızda babanızı rol model aldığınızı belirtmiştiniz. Radu ve abisi Vlad da babaları tarafından Osmanlı Sultanı II. Murad’a bırakılıyor ve karakterler çocukluklarını Osmanlı sarayında geçiriyor. Sizce karakterinizde bu terk edilişin nasıl bir etkisi oldu?
Hemen hemen her erkek çocuğunun idolü babasıdır diye düşünüyorum. O dönemin konjonktürüne gittiğimizde de bunların örnekleri çok; Baba gibi olmak, onun gibi tahtta oturmak… Dolayısıyla Radu için terk edilmek; büyük bir yıkım ve hayal kırıklığı…
 
● Karakterinizle karşılaşsanız ona ne söylemek istersiniz?
“Biraz bencil olmaktan zarar gelmez Radu” demeyi çok isterdim.
 
● Radu, ağabeyine karşı Osmanlı ordusunda yer almayı seçiyor. Canlandırdığınız karakterin seçimini nasıl değerlendirirsiniz?
Ben de olsaydım aynısını yapardım. Çünkü Vlad masum insanları, üstelik kendi halkını bile acımasızca katleden biri. Vlad’ın hayatta var olma şekli Radu’nun bakış açısından anlaşılabilir bir noktada değil. Hal böyleyken kardeşlik çok daha arka plana atılabiliyor.
 
● Radu’nun karakteri ile kendi karakteriniz arasında benzerlikler var mı?
Her durum ve şart altında makul düşünme özelliği. Mantığını devreye sokma ve çözüm arama süreci konusunda benzerliğimiz var sanırım.
 
● Bir ağabeyiniz ve bir de erkek kardeşiniz var. Ailenizle, kardeşlerinizle ilişkiniz nasıl? Abi ve kardeş olarak nasıl birisiniz?
Hepimizin arasında 2 yaş olduğu için arkadaş gibi büyüdük. İyi bir kardeş ve iyi bir ağabey olduğumu düşünüyorum. Zaman zaman kardeşimi zorlayan bir ağabey olmuş olabilirim. Ama ne demişler ağabeylerin vardır bir bildiği :) (umarım demişlerdir)
 
● Boş zamanlarınızda neler yapmayı seversiniz? Oyunculuk dışında ilgili duyduğunuz sanat dalları/konular nelerdir?
Kendimce bir şeyler yazıyorum nereye varır, nasıl biter, nerede son bulur bilmiyorum ama yazmak çok rahatlıyor ve iyi geliyor. Bu aralar en çok yazmaya odaklandım. Onun dışında doğada olmayı çok seviyorum. Olabildiğince az insanın olduğu yerlerde vakit geçirmeyi seviyorum. Kendi başıma kalmayı çok seviyorum, bunun için de deniz kenarları ve ormanda olmayı tercih ediyorum.
 
● Canlandırdığınız karakterlerin size ve/veya hayatınıza  kattığı bir şeyi/şeyleri paylaşır mısınız?
Buna karakter özelinde değil de oyunculuğun kendisi adı altında cevap vermek daha doğru olur diye düşünüyorum. Oyunculuk bende empati yeteneğimi geliştirdi ve algılarımı açtı. Gelişimime, kendimi geliştirmeme de çok faydası olduğunu düşünüyorum.
 
● Yer alacağınız projelere nasıl karar veriyorsunuz?  Proje seçimindeki en önemli kriterleriniz neler?
Öncelikle bana ne katabilir, nereye götürebilir, nereye varabilir diye düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. En önemlisi de heyecanlanabilmek. Senaryoyu okurken karakteri anlayabilmek, işin dünyasını hayal edebilmek ve heyecanlanmak çok kıymetli. Beni heyecanlandıracak o senaryoyu bekliyorum.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER