His Dark Materials: Şüphe ve inanç bir arada yaşar!

JAMES COSMO - (FARDER CORAM)
 
• Farder Coram kim?
Bir Çingan ama sıradan bir Çingan değil. Uzaklarda bir yerlere gitmiş. Gezmiş. Konuşması farklı. Çoğu Çingan'dan farklı davranıyor. Biraz daha ruhani biri. Bir cadıyla evlenmiş. Bir cadıdan çocuk yapmış. Bu nasıl olmuş? Orada ne olmuş? Arka planda bilmediğim bir hikâye var ve kimsenin bildiğini sanmıyorum. Farder Coram, 20'li yaşlarında bence Çinganları bırakmış ve on yıl sonra, gezip görmüş, bir şeyler bilen ve anlayan biri olarak geri dönmüş. Her şeyi bilmiyor ama bir şeylerin farkında.
 
• Lyra'yla ilk nasıl karşılaşıyor?
Lyra'yı, ilk kez kayıp çocuklarını ararken diğer Çinganlar tarafından getirilince görüyor. Lyra kısa sürede Farder Coram'ın düşünceli ve şefkatli bir adam olduğunu anlıyor. Daha başlarda güven dolu bir ilişkileri oluyor. Hikâyedeki onca insan arasında muhtemelen en çok o Farder Coram'a güveniyor. Bu ilişkiden çok memnun.
 
• Babalıkla ilgili bir şey mi? O bir baba figürü mü?
Evet ya da büyükbaba figürü sanırım. Hikâyede o ve cadı Serafina Pekkala'nın çocukları bir salgında ölüyor. Dünyayı yakıp yıkmak istiyorlar. Farder buna dayanamıyor. Bu acıya dayanamıyor ve yalnız kalması gerekiyor. Bir daha hiç görüşmüyorlar. Tom Hooper'la konuşurken, Skype üzerinden birkaç sahne çektik. Bir sahne, Farder Coram'ın Serafina'yla ilk kez karşılaştığı sahneydi. Çok ilginç çünkü yaklaşık on yıl önce biriyle ilişki yaşadığınızda, o kişiyi o hâliyle görürsünüz. Yapabileceğiniz en kötü şey onları şimdiki hâlleriyle görmektir. "Vay canına, ben böyle hatırlamıyorum, benim çok hoşlandığım kişi bu değil" dersiniz. Farder Coram'ın durumunda Serafina 300 küsur yaşında ama 25 yaşında görünüyor. Farder onu 40 yıldır görmemiş ama kadın aynı görünüyor.

Hâlâ çok güzel. Farder yaşlanmış ve yaşlı olduğunu biliyor. Orada korkunç bir trajedi var çünkü kadın şöyle diyor: "Eskiden olduğun kişiyi görebiliyorum. O adamı görüyorum." Yürek burkucu. Çok kötü. Bence bu yüzden Farder Coram, Lyra'ya ilgi gösteriyor. Onun oğlu vardı ama bir nevi yalnız bir çocuk görüyor ve onunla ilgili her şeyi doğru yapmak istiyor.
 
• Bu dünyanın mistik özellikleri anlamında neler olup bittiğini anlıyor mu?
Kuzey Işıkları'ndan geçip her şeyi yapmış Serafina kadar bilge değil. Çinganların geri kalanından çok daha bilgili ve sanırım olayların sonuçlarına dair kötümser bir bakış açısı var. Bence her şeyin çok kötü sonuçlanacağına inanıyor çünkü kimse düzgün davranmıyor.
 
• Bu role nasıl hazırlandınız?
İlk kitabı okudum, gerçi genelde kaynak romanları okumayı sevmem. Game of Thrones'da oynadığımda Taht Oyunları'nı okumak istememiştim çünkü kitapta, karakterimle ilgili senaryoda olmayan şeyler olabilirdi. Bir nevi bir yükle gelmek istemedim, yani evet, normalde direkt senaryodan ilerlerim. Okumam için yardımcı notlar yolladılar sadece ve sonra Tom Hooper'la Skype'tan görüştüğümüzde onlarla çalışmayı çok istedim. Çok ilginçti çünkü bir tepede geçen, Serafina'nın melek gibi havada durduğu,  karşısında durup ona baktığı ve oğullarının ölümünün konusunun açıldığı sahneyi okuyorduk. İki taraf da yıkıktı. Tom çok ilginç bir şey söyledi. Şöyle dedi: "Öyle bir acı, insanın vücudunda büyüyen ve sadece acı ve üzüntü veren bir organ gibidir, başka bir şeydir." Bu onu çekimlerde ağlattı. Yapımcılar şöyle dedi: "Tom'un daha önce böyle olduğunu görmedik." O yüzden çok memnun olmuştum. "Evet, onu ağlatabildiysem bence her şey iyi gidecek" diye düşündüm.
 
• Sihir ve hayali cinlerin olduğu böyle bir dizi çekmenin ne gibi değişik yanları vardı?
Diğer her şeyin üç katı uzunlukta! Kukla kısmı var, sonra insanlarla kuklalar var. Bir de insanların parlayan toplara falan taktığı başka bir kısım var, bir de oyunculuk yanı var. Diğer her şeyi yapmak uzun zaman alıyor ama insan alışıyor. Kukla kısmı önemli. Orada performans sergilemeniz isteniyor. Parlak toplarla performans sergilemek zorunda değilsiniz. Ama pinpon toplarıyla çalışmayı kolay bulmadığımı söylemeliyim. Gerçi pinpon topundan daha hareketsiz oyuncularla çalıştım. Ama çok kolay bir şey değil.
 
• Sizce bu hikâyenin konusu nedir?
Pulman'ın bilinen bir ateist olduğunu biliyorum ama bu bilhassa din karşıtı bir kitap değil. Din karşıtı bir düzen ve dogmaların yol açabileceği sorunlar, dini doğma mı yoksa komünist dogma mı, her neyse. Ama bu, birinin Hristiyan, Marksist ya da diğer fikirlerinin bir kıymeti olmadığı anlamına gelmez. Ama bu şeyler inançla ilgisi olmayan güçler yüzünden çok kötü bir şekilde kontrolden çıkabilir. Soljenitsin'in Gulag Takımadaları'nı okuyun ve bana sosyalizmin neresinin iyi bir fikir olduğunu söyleyin. 90 milyon ölü mü? Çok kötü. 
 
• Farder Coram ilk kitapta harika bir yolculuğa çıkıyor. Trollesund seti nasıldı?
İnanılmaz. Merthyr Tydfil'in yanına bir taş ocağı yaptılar. Vahşi Batı havası olan, balina avcılığı yapan bir kasabaya benziyordu, barları, her şeyi vardı. Detaylara gösterilen dikkat inanılmazdı - bir kuru bakliyatçı vardı. Yanından geçiyordum ve kamerada görünmeyecek olmasına rağmen fasulyeler, mercimekler vardır, tüm tabelalar İskandinav dilindeydi. Çok güzeldi. İnsan, "vay canına, işi doğru yapmak için amma detaya girmişler" diye düşünüyor. Bir gerçeklik katıyor.
 
• Iorek'le çalışmanın, bir kutup ayısıyla çalışmanın ne gibi yanları vardı?
Joe, ayının fiberglastan yapılan kafasını takıyordu ve suratında belli başlı noktalar vardı ve bir GoPro ona doğru bakıyordu ki, ayının tüm ifadelerini ve sesini yapabilsin. Ayı parklarına gidip onları inceledi, nasıl hareket ettiklerini falan her şeyi gördü. Gerçekten çok başarılı. Sette, kayıtlara geçen en büyük kutup ayısının bir maketi var. Ben ayakta durduğumda, o da dört ayağının üstünde durduğunda, ben onun göz seviyesine geliyorum. Ayakta durduğunda boyu 3,5 metre. Çok büyük, devasa bir canavar, bir de tabii Iorek'in dövüştüğü bir kutup ayısı var ki, o daha da büyük. Bu izlemesi inanılmaz bir şey olacak.
 
• Farder Coram'ın cini kim?
Bir kedi. Bazen bir kukla koyup şöyle diyorlardı: "Sadece şuradaki cinine bak." Ama çoğu zaman onu tekrar oraya ekleyeceklerini biliyorsunuz.
 
• Gerçek hayatta bir cininiz olsa o nasıl olurdu?
Bir cinim var. Adı Duke ve siyah, Staffordshire Bull Terrier, üç yaşında. Kocaman, eski bir kamyonetim var ve kamyonetle gezmeye çıktığımızda arka koltukta oturur, ön bacaklarını koltuğa koyar, başını benimkinin yanına yaslar ve öyle gezeriz. Sadece ikimiz. O benim en yakın dostum, yani benim cinim.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER