James Tupper: Big Little Lies, #MeToo’nun tam sıfır noktası

James Tupper: Big Little Lies, #MeToo’nun tam sıfır noktası
Mayıs 2019 New York Tanıtım Toplantısında gerçekleşen röportaj
HBO'nun ilk sezonuyla 8 Emmy ödülü kazanan sevilen dizisi Big Little Lies ikinci sezonuyla ekrana döndü. Başrollerini Nicole Kidman, Reese Witherspoon, Laura Dern, Shailene Woodley ve Zoë Kravitz'in paylaştığı diziye bu sezon üç Oscar ve üç Emmy ödüllü usta oyuncu Meryl Streep de katıldı.

Liane Moriarty'nin kitabından uyarlanan Big Little Lies'ın ikinci sezonunu ilki gibi David E. Kelly hazırladı. Geçtiğimiz sezonda yaşanan trajik ölümün sonrasında yaşananların ekrana gelmeye devam edeceği yeni sezonda Jean-Marc Valléé’den boşalan yönetmenlik koltuğunu Andrea Arnold (American Honey) devraldı. Revenge ve Men in Trees gibi dizilerle de bilinen James Tupper, Big Little Lies'ta Zoë Kravitz'in karakteri Bonnie'nin kocası Nathan Carlson'a hayat veriyor. Aynı zamanda Madeline'in eski eşi ve kızları Abigail'in babası olan Nathan, üçü arasında kalmış ama rahatını seven biraz gergin bir adam olmasıyla öne çıkıyor.

Big Little Lies 10 Haziran’da yayınlanan yeni sezon ilk bölümünün ardından, her pazartesi 22:00’de Amerika’dan 24 Saat sonra beIN SERIES DRAMA’da yayınlamaya devam edecek. Aynı zamanda, dizinin ilk sezon tüm bölümleri ve yeni sezon bölümleri de beIN CONNECT’ten izlenebilir. 



• Dizinin erkekleri için bu sezon yapacak daha çok şey var. Bu çok daha tatmin edici olmuştur herhâlde?
Evet, öyleydi. Çok eğlenceliydi. Adam’la çok eğlenceli şeyler yaptım. Biraz şapşallık da vardı ama eğlenceliydi. Palyaçolar vardı diyemem ama çok komiklik vardı.

• Sezona başladığımızda sizin evde durumlar biraz gergin. İkinci sezonun başlangıcında Nathan ve Bonnie’nin evliliği sizce ne durumda?
JT: Bence her erkek bu durumu anlayabilir. Daha doğrusu her heteroseksüel erkek. Uzun süredir devam eden bir ilişkiniz vardır, eşinizle her şey normaldir, her şeyi eskisi gibi yapıyorsunuzdur ama birdenbire karınızla aranızda dev, açıklanamaz bir duvar oluşur. Ötesini ne görebilirsiniz, ne de o duvarı geçebilirsiniz. Açıklamak imkânsızdır. Erkeklerin mizacında, zorlukları ölçmek için kendilerini kullanmak vardır. Ve Nathan bu yalandan oluşan duvarı geçmek için kendini kullanamıyor. Her ilişkide olduğu gibi, yalan söylemeye başladığınızda, sorunlar da başlar.

• Ama Bonnie hep biraz yalan söylüyormuş gibi geliyor sanki. Kitabı okuduğum için Bonnie’nin geçmişinde, birinci sezonda gördüklerimizden daha fazlası olduğunu biliyorum.
Bence ilk sezondaki eksikliklerden biri de buydu ve bu yüzden ikinci bir sezonu yapmaya karar verdiler galiba çünkü daha artan çok hikâye vardı ve o geçmişe epey değinecekler galiba.

• Bonnie Nathan’a olayı veya olan biteni anlatmadı herhâlde.
Evet. Nathan hiçbir şey bilmiyor ve erkekler kendilerini çok sık bu durumda buluyorlar bence.

• Erkeklerin rolü bu sezon daha ağır olsa da, yine de bu kadınların merkezinde olduğu bir dizi.
 Evet, tabii. Yüzde 100 onların dizisi bu. Çok gerçekçi, güzel yazılmış ilişkiler var. Ve erkekler, bu kadınlar için nasıl davranacaklarını, bağ kuracaklarını ve yollarını bulmalarını çözmek için katalizatör görevi görüyorlar. İlişkileri onlar için bir sınav oluyor. Amaçları bu bence.
 
• Reese ve Nicole geminin kaptanları olarak nasıllar?
Bu dünyaya daldığınızda, normal bir dünya olmuyor. Golden State Warriors takımının soyunma odasına girmek gibi. Normal değil. Sıradan bir basketbol takımı değil onlar. Bir grup süperstar. Hepsi birbirinden muhteşem ve bunu hiç unutmuyorsunuz. Oradayken ne kadar özel bir an olduğunu hissediyorsun. Herkes birbirine yardım ediyor. Sonra o dünyadan çıktığında, gerçek dünya daha sönük geliyor sanki.

• Tüm bu kadınlarla ve anlatılan hikâyeyle özellikle, kadın dayanışması ve arkadaşlığıyla ilgili daha önce bilmediğiniz bir şey öğrendiniz mi?
Bu çok tuhaf gelecek belki ama kadınların dostluk kurmakla ilgili bu kadar zorlandıklarını bilmiyordum. Düşündüğümden daha rekabetçilermiş. Ama bence bu dizi, kadınların saçma sapan sığ farklılıklarını aşıp, arkadaş olmak için daha derin bir neden bulmalarını öne çıkarıyor çünkü bir yalanı paylaşıyorlar. Ama bunu hiç fark etmemiştim. Kadınların yüzeyde “Merhaba canım, seni görmek ne güzel” havalarında olduğunu düşünüyordum hep.

• Dizinin zamanlamasını düşünüyordum ve #MeToo (#BenDe) hareketinin öncesine denk gelmiş olması çok ilginç. Dizi 2017 ilkbaharında başladı. Yani seçimlerle #MeToo arasındaydı. Bu çok ilgi çekici.
Dizi #MeToo’nun tam sıfır noktası. Jean-Marc Vallée’nin beni arayıp, “Dizimize neler olduğuna inanabiliyor musun?” dediğini hatırlıyorum. Çünkü kendimizden çok daha büyük bir dalganın üstünde sörf yapıyor gibiydik. Katalizatör değildi belki ama o harekete katkıda bulunan unsurlardan biriydi. İnsanlar nihayet ayağa kalkmıştı. Benim kültürüm bu. Kanadalıyım. Ve Nathan’a karşı saygılı olmak istiyordum. Ben onun gibi değilim ama ona karşı saygılı olmak istiyordum çünkü onun biraz duygusal ve savunmasız olduğunu hissediyorum. Doğuştan anlayamadığı bir şeyi anlamaya çalışan biri. Ve feminizmin içinde buna da yer olmalı bence.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER