HBO'nun ilk sezonuyla 8 Emmy ödülü kazanan sevilen dizisi Big Little Lies ikinci sezonuyla ekranlara dönüşünü yaptı. Başrollerini Nicole Kidman, Reese Witherspoon, Laura Dern, Shailene Woodley, Zoë Kravitz ve Adam Scott'ın paylaştığı diziye bu sezon üç Oscar ve üç Emmy ödüllü usta oyuncu Meryl Streep de katıldı.
Liane Moriarty'nin kitabından uyarlanan Big Little Lies'ın ikinci sezonunu ilki gibi David E. Kelly hazırladı. Geçtiğimiz sezonda yaşanan trajik ölümün sonrasında yaşananların ekrana gelmeye devam edeceği yeni sezonda Jean-Marc Valléé’den boşalan yönetmenlik koltuğunu Andrea Arnold (American Honey) devraldı. Komedi ağırlıklı bir kariyeri olan Adam Scott, Big Little Lies'ta Reese Witherspoon'un karakteri Madeline'in kocası Ed Mackenzie'ye hayat veriyor. Madeline'in zıttı bir karaktere sahip olan Ed, daha sakin, uysal ve sevecen bir adam olmasıyla öne çıkıyor.
Big Little Lies 10 Haziran’da yayınlanan yeni sezon ilk bölümünün ardından, her pazartesi 22:00’de Amerika’dan 24 Saat sonra beIN SERIES DRAMA’da yayınlamaya devam edecek. Aynı zamanda, dizinin ilk sezon tüm bölümleri ve yeni sezon bölümleri de beIN CONNECT’ten izlenebilir.
• Sezona ilk başladığımızda Mackenzie’lerin
evliliğinin çok iyi bir yerde olmadığını görüyoruz. İlişkilerinin durumunu
nasıl tarif edersiniz?
Aslında çok ilginç çünkü birinci sezonun başında
her şey sallantıdaydı zaten ve tam düzlüğe çıkmak üzereyken çok büyük, dramatik
bir olay oluyor. Ve gerçek hayatta da olduğu gibi, korkunç bir şey olduğuna,
daha önce yaşananlar bir süreliğine arka plana atılıyor. İkinci sezon
başladığında Ed ve Madeleine’i bir süre sonra görüyoruz. O trajik olaydan önce
fokurdamaya başlayan bir noktadaydılar ve o parçalar tekrar fokurdamaya
başlıyor.
Ve bence bu
arada Ed, kim olduğunu, dünyadaki yerini ve ilişkisinin dışında kim olduğunu
düşünmeye başladı. Çünkü bence ana özelliği buydu. “Madeleine için buradayım.
Bana ihtiyacı var” fikri yatıyordu temelde. Ve onu çok seviyor. Ona kol kanat
germek, acısını hafifletmek istiyor. Onlarla tekrar karşılaştığımızda, farkında
mı çok emin değilim, ama farklı giyiniyor. Farklı davranıyor diyemem henüz ama
ilişkisinin dışında kim olduğunu çözmeye çalışıyor.
• Evliliklerinde bir şey olduğunu anlayabiliyoruz
yani. Ama onlarla tekrar karşılaştığımızda, Madeleine’in ona olayla bir şey
anlatıp anlatmadığından emin olamıyoruz. Çok az bir şey anlatmıştır herhâlde,
değil mi?
Çok az, evet. “Bunu konuşmayacağız” dedi sadece.
Ki, bu çılgınca bir şey. Özellikle de senin için kurşunlara göğüs gerecek biri
varsa. Çünkü Ed öyle biri. Onun için her şeye katlanmaya hazır biri.
• Ve sırların aşındırıcı etkisini çok çabuk
görüyoruz.
Yalanlar artık pek küçük değil ama bence
Madeleine mantıklı bir hâle getirmeye çalışıyor. Dizinin en sevdiğim yönü,
hikâyeye farklı kadınların olayı farklı bir şekilde nasıl karşıladıklarını
görüyor olmamız. Çünkü senin de dediğin gibi yalanlar aşındırır. Bir yalan
uydurma kararını verirsin ama asla istediğin gibi olmaz, öyle değil mi?
• Erkeklerin bu sezon yapacağı çok şey var ve bu
harika ama bu yine de kadın odaklı bir dizi ve kadın ağırlıklı bir set. Bu daha
önce çalıştığınız ortamlardan daha mı farklı? Farklı bir tarz, çalışma ortamı
veya atmosfer mi?
Harika bir şey aslında. Bence her şeyi kadınlar
yönetmeli. Çok yaratıcı, eğlenceli ve yardımsever bir ortam var. Reese ve
Nicole çok iyi yapımcılar, bu yüzden her şey çok düzenli ama çok da eğlenceli.
Ve evet, bence her şey öyle olmalı. Özellikle de bunun tam tersi olan setlerde
vakit geçirdiysen. Çünkü kadınların odakta olduğu, farklı ırktan insanların
hikâyelerini televizyonda anlatabildiği dizilerin zamanı çoktan gelmişti. Bu
çok iyi bir şey. İzleyiciler için de öyle. Bunlar iş ve ev hayatını dengelemeye
çalışan orta yaşlı beyaz bir erkeğin hikâyesinden çok daha ilginç. Bu kimin
umurunda artık?
• Reese ve Nicole’u iyi yapımcı yapan şeyler nedir?
Bence
ikisi de birçok konuda çok zeki. Nicole Kidman’la oyunculuk hakkında
konuşabilirsin. Yani çok konuşmadık ama karakteri hakkında konuşuyorduk bir ara
ve bir bilim insanıyla konuşmak gibiydi. Stanford’da bilimsel araştırma yapan
ve yeni bir şey keşfetmiş biriyle konuşmak gibiydi. “Vay be, süpersin. Ne
yaptığını bilmekle kalmıyorsun, yaptığın işi çok seviyorsun ve sorunu çözmeyi
çok seviyorsun” diye düşündüm. İkisi de içeriği çok iyi biliyor. Duygusal
anlamda neyin gerçekçi ve ilgi çekici olduğunu görebiliyorlar. Seti de işlerini
aynı başarıyla yapacak insanlarla doldurdular. Hepsi işlerini çok iyi
yapıyorlar ve harika insanlar. Her gün çok mutlu bir sete geliyor. Kimse kavga
etmiyor, herkes orada olduğu için mutlu. Çok iyi bir yapımcılık örneği.
• Birilerinden, Sheryl Sandberg Facebook’a
katıldığında herkesin daha verimli olduğunu, toplantıların daha iyi geçtiğini
duymuştum. Çünkü sandviç getiriyormuş. Sizce bu kadınların, özellikle yüksek
mevkideki kadınların olaylara bakıp, erkeklerden daha farklı bir şeyler
görebildiğinin göstergesi mi?
Evet.
Karımla ortak bir şirketimiz var. Ve bazen sorunları öyle bir çözüyor ki, “Ya,
evet. Bu çok basitti” diyorum. Ve toplantılara sandviç getirmek kadar basit bir
çözüm olabiliyor. Tabii ki. Bana sorarsanız, kadınların beyinlerinde gizli
bölmeler ve derin mağaralar var. Bir Indiana Jones filmi gibi. Ama erkeklerin
beyinleri, üstüne bir şeyler karalanmış düz bir kağıt gibi. Keşke hayatımın
sonuna kadar, kadınların sözünün geçtiği setlerde çalışabilsem. Çok mutlu
olurdum.
• Ve diziye Meryl Streep’i kattınız tabii. Meryl
Streep orada olduğunda farklı bir sihir vardır sette herhâlde.
Evet.
Sonuçta ondan iyisi yok, olmadı da, öyle değil mi? Meryl Streep’ten daha
iyisini bulamayız. Onunla ilk tanıştığım zamanı hatırlıyorum. Masada senaryo
okuma provası yapıyorduk. Tanıştık, çok tatlıydı. Bir dakika kadar konuştuk ve
o devam etti. Ama ben olduğum yerde kalakaldım. Sonra Laura Dern yanıma geldi
ve “Konuşmanızı izledim, gayet iyiydin” dedi. Tüm oyuncular için büyük bir
andır bu. Bir aktörsündür ve hayatın boyunca Meryl Streep’le tanışmayı
beklersin. Yani evet, o harika biri ama aynı zamanda da çok korkutucu biri.