Türkiye’de büyük ilgiyle izlenen “Suskunlar” dizisi bir süre önce
Amerika’da uyarlanarak, “Game of Silence” ismiyle her hafta NBC’de yayınlanmaya
başladı. Son zamanlarda, “Game of Silence” ile birlikte, Amazon için “Nanchetz Burning” isimli dizi üzerinde
çalışan David Hudgins ile Los Angeles’da
görüştük ve “Suskunlar”ın adaptasyon sürecinden, eski dizileri “Friday Night
Lights” ile “Parenthood”a kadar geniş bir yelpazede, daldan dala atlayarak
söyleştik.
● Öncelikle, yeni diziniz “Game of Silence” için
tebrikler! Diziyi adapte sürecinde kaç bölüm “Suskunlar” seyrettiniz? Tek tek
bölüm senaryolarını okuma şansınız oldu mu, yoksa genel olarak hikayeyi adapte
etmeye mi odaklandınız?
İlk iki bölümü İngilizce altyazılı izledim. Ara bölümlerde altyazı yoktu,
dolayısıyla izlememizin çok da anlamı olmadı. Sonra bir anda 17. bölümü
altyazılı izledim. Bunu takiben, University of California’dan, Türkçe
senaryoları bizim için İngilizceye çeviren bir öğrenciyle çalıştık. Bu sayede, bölüm
senaryolarını da okuma şansı elde ettik.
● “Suskunlar”dizisindeki oyunculuk, senaryo ve hikaye
temposu hakkında ne düşündünüz?
“Suskunlar”daki oyunculuğu çok
beğendiğimi söylemeliyim. Bütün karakterler çok başarılı. Dizi süreleri göz
önüne alındığında, “Game of Silence”ın temposu biraz daha farklı; “Suskunlar” 90 dakikayken, “Game of Silence" 45 dakika sürüyor. Suskunlar, süresinin
uzunluğu nedeniyle, bir bölümde pek çok konuya değinebiliyor. Aslında bu fikir
çok hoşuma gitti, her hafta bir film
izlemiş gibi oluyorsunuz. Biz toplamda 45 dakikalık bir iş çıkardığımızdan,
hikayeyi anlatma açısından biraz daha ağır ilerliyoruz. Belki biraz daha uzun
sürecek ama orijinal versiyonla aynı noktaya geleceğiz. “Suskunlar”ın çekim
kalitesini de çok beğendiğimi belirtmem gerek. Özellikle, çocukluklarını
izlediğimiz sahnelerin gerçekten dönemin ruhunu yansıtmasını çok sevdim.
● “Game of Silence”ın yazım sürecinden bahsetmek
istiyorum. “Suskunlar”ı adapte ederken, hikayenin hangi kısımlarını
değiştirdiniz?
Hikayede birçok şeyi değiştirdik. Özellikle, hapishanede mahkumlar
tarafından taciz edilmeleri kısmını biraz daha genişleterek, duruma kurumsal bir açıdan yaklaştık. Bütün kurumun
etrafında gelişen bir komplo teorisi kurarak, sadece mahkumların gaddarlığına
değinmek yerine, olayı biraz daha derinlere çektik. "Suskunlar”da Ecevit ve Ahu’nun aşk hikayesi
çok hoşumuza gittiğinden, o kısımları tuttuk. Aslı Enver dizide inanılmaz
başarılı, o karakteri çok seviyorum. Hikaye anlatırken önemli olan,
seyircilerin, karakterler için bir şeyler hissedebilmesi. Bunu başardığınız an,
zaten başarılı bir anlatım yakalamış oluyorsunuz. Ben Teksaslıyım ve yazar ekibiyle hikayenin orada geçmesini özellikle
istedik, çünkü kendi bildiğimiz bir ortamda, böyle bir durumda ne yapardık diye
çok düşündük.
● Elinizde
başı sonu belli bir hikaye var. Sizin için her şey yolunda giderse, diziyi kaç
sezon planladınız? “Suskunlar”ın bittiği noktadan sonra, hikayeyi devam
ettirmeyi düşünür müsünüz?
Çok iyi bir yazar kadromuz var. 10 yazarla beraber oturup, birinci sezonu
baştan aşağıya planladık, karakterlerin gidişatlarını belirledik. Birinci
sezon, karakterlerin bir sonuca ulaşması üzerine yoğunlaşıyor. Bu sezonun
sonunda, diziyi öyle bir yerde bırakacağız ki seyirciler şoke olacak. Şimdilik,
birinci sezonu büyük bir finalle kapamaya odaklanıyoruz. Elimizde ikinci sezon
için de hikayeler var fakat dizinin ne
kadar süreceğini hiçbirimiz kestiremeyiz.
● Oyuncu seçimlerinden de biraz bahsetmek istiyorum.
Amerika versiyonunu yaratırken, nasıl bir oyuncu seçimi süreci izlediniz? Sizin
ve bölüm yönetmenlerinin buna katkısı nasıl oldu?
Seçtiğimiz oyunculardan çok memnun olduğumu söylemek isterim. Oyuncu ekibimize
bayılıyorum. Ekibi bir araya getirirken, aralarında bir uyum olmasına gayret
ettik. Birinci bölümdeki çocuk oyuncuların seçiminde, ilk bölümün yönetmeni Niels Arden Oplev'
in büyük payı var.
Onları seçerken çok titizlendi ve bence çok başarılı genç oyuncular seçmeyi
başardı. Küçük oyuncularımız, gençliklerini canlandırdıkları karakterlerle de çok
iyi anlaşarak, iyi bir bağ kurmayı başardılar.
● Peki, haberdar olduğunuz, gözünüze çarpan başka
Türk dizileri var mı?
Hayır, üzgünüm
başka Türk dizilerinden haberdar değilim.”Game of Silence” yayınlanmaya
başladığından beri, pek çok ülkeden inanılmaz tepkiler aldık. Twitter’da,
sosyal medyada Fransızca, Türkçe ve başka birçok dilden dizimizle ilgili harika
tepkiler alıyoruz. Tabii ki o dilleri konuşmadığım için hepsine cevap
veremiyorum ama bu kadar güzel tepkiler almak bizi çok mutlu ediyor.
● Hazır bu konuya değinmişken, reytingler hakkında ne
düşünüyorsunuz? Dizinin aldığı tepkiler ve reytinglerden memnun musunuz?
İzleyicilerden
harika tepkiler alıyoruz. Diziyi izlerken, “televizyonuma bağırmak istiyorum”
diyenler oldu. Bölümler yayınlanırken, aynı anda tweet atarak, izleyicilerle
iletişime giriyoruz ve gerçekten aldığımız tepkiler çok güzel. Reytinglerden şu
anda memnunuz. Yayın saatimiz, rekabetin bol olduğu bir zaman diliminde
olduğundan, izleyicilerin diziyi keşfedip gelmesi biraz zaman alıyor. Zaten
asıl olay da izleyicilerin diziyi keşfetmesi, çünkü bir kez izleyen zaten
hikayeye ve karakterlere bağlanıp, bırakmak istemiyor.
● “Game of Silence” öncesinde, Parenthood ve Friday
Night Lights gibi başarılı dizilerde çalıştınız. Bundan sonra kendi dizinizi
yaratmak nasıl bir tecrübeydi?
Çok güzel bir
tecrübeydi ama bir dizide yazmakla, baştan dizi yaratmanın o kadar da farklı
olduğunu düşünmüyorum. Friday Night Lights da kitaptan filme, filmden sonra da
diziye uyarlanmış bir hikayeydi. Karakterler son derece gerçekçiydi ve
kendimizden de bir şeyler bulabileceğimiz bir grup insandan bahsediyordu. “Game
of Silence” da bahsettiğim gibi, Teksas’da geçiyor çünkü hikayeyi ve
karakterleri bir şekilde gerçeğe yakın şekilde işlemek önemli. Bu da
izleyicilerin karakterlerle bir bağ kurup, onları desteklemelerini sağlıyor.
Bir dizide yazmakla, baştan dizi yaratmak bu açıdan çok benzer süreçler. İzleyicinin
karakterler için bir şeyler hissetmesini sağlayabilirseniz, yazar olarak
başarılı bir anlatım yakalamışsınız demektir.
● “Friday Night Lights” ya da “Parenthood” farklı
ülkelerde yapılsaydı nasıl olurdu?
FNL, Amerikan
futboluyla ilgili bir dizi ve büyük bir tutkuyu, insanları ve yaşadıkları kasabayı
anlatan güzel bir işti. Bu dizinin, dünyanın herhangi bir yerine uyarlanması
son derece mümkün. Amerikan futbolu olmasa
da, futbol benzeri başka bir spor dalına uyarlanabilir. Bunun yanında,
“Parenthood”, ailevi değerlerden bahseden, çok daha evrensel bir dizi. Ülkeden
ülkeye değişmek kaydıyla, ikisinin de adaptasyonunun yapılabileceğine
inanıyorum.
●
“Game of
Silence”tan sonra, heyecan verici başka projeleriniz var mı?
Amazon için “Natchez Burning” isimli
bir dizi üzerinde çalışıyoruz. Greg Iles’in yazdığı aynı isimli romandan
uyarladığımız dizide, Tobey Maguire başrolde. Elimde birkaç senaryo daha var ama şu anda
“Game of Silence” ile yeni Amazon dizisine yoğunlaştığımı söyleyebilirim.
● Hazır Amazon’dan
ve dijital platformlardan bahsetmişken, televizyon kanallarıyla, Amazon, Hulu,
Netflix gibi kendi başına stüdyo haline gelmeye başlayan platformlar arasında çalışma
prensibi açısından bir fark var mı?
Aslında büyük televizyon
kanallarıyla, Amazon gibi dijital platformlar arasında yaratıcılar için çok da
büyük bir fark gözlemlemedim. İkisinde de yaratım anlamında aynı süreçlerden
geçiyoruz. Sadece, Amazon’un yeni içerik ihtiyacının daha fazla olduğunu ve
buna hatırı sayılır miktarda bütçe ayırdıklarını söyleyebilirim. Hangi
platformda olursa olsun, çalışmaya devam etmek çok güzel. Dört tane oğlum var,
eve ekmek götürmem gerek.
● Bize
zaman ayırdığın için çok teşekkürler, David.
“Game of Silence”ı her hafta ilgiyle takip edeceğim.
Ben teşekkür ederim.
Diziyi izlemene çok sevinirim.