Celil Nalçakan: Zülfikar’la karşılıklı otursak neden yalnız olduğumuzu konuşurdum

● Peki, bu soytarılıkta en çok seni ne zorluyor?
Bazen çok üzgün olabiliyorum.
 
● Neler seni çok çabuk etkiler?
Durumlardan ve olaylardan çok çabuk etkileniyorum. Yolda yanında annesi olmayan kedi yavrusu görüp üzülmeyen insan var mıdır? İşte, böyle hissediyorum. Bu hayatta yaşıyorsak bir duruşumuz ve sorumluluğumuz var. "Senin üstündeki kazağı dikenin, senin üstünde hakkı vardır’’. Bu sözü çok severim. Eğer böyle yaşarsak hayatla alakalı pek çok bağın oluyor ve o sırça sarayda yalnız kalmıyorsun. O zaman büyüyorsun. Galiba Zülfikar’la birleştiğimiz yönlerden biri de bu galiba.

● Peki, hayattaki en büyük zaafın ve kavgan nedir?
En büyük değil, bu hayattaki tek zaafım kardeşim. Hayatla kavgama gelecek olursam adalet sistemiyle bir derdim var benim. Hiç çalışmayanın daha çok kazandığı, çok çalışanın ise açlık sınırının altında yaşadığı bir ülkenin vatandaşı olarak adalet sistemiyle dertliyim. Bunu yazabilirsin çünkü bir tepki geleceğini düşünmüyorum.
 
● Dedenizi kahramanınız olarak betimliyorsunuz. Ne yönden onu bu şekilde görüyorsunuz?
Dedem Kur’ân hocasıydı. Bu hayatta nadir bulunan, deyim yerindeyse kapı kadar bir adamdı. Sivas’ta bahçeli evlerin, tavuk kümeslerinin olduğu bir mahallede oturuyorduk. Bir gün tavuğun biri yumurtlamış ve civciv çıkmış. Ben de okula giderken gördüm o civcivi. Girip oynamaya başladım. Gün sonunda saatin kaç olduğunun farkında değildim. Bu sırada ailem "Eyvah, çocuğu kaçırdılar mı?" telaşına düşmüşler. Ben de akşam ezanından sonra eve gittim. Eskiden ilkokul öğretmeni olan annem artık canı nasıl yanmışsa beni görünce bana öyle bir vurdu ki, savruldum resmen. Rahmetli dedem de inip kömürlükte ağlamış. "Anne babası varken dedeye niye söz düşsün?’’ diye düşünmüş. Öyle bir adamdı dedem. Bu arada biraz önceki ‘’Biri senin hikâyeni sorsa ne anlatırsın?’’ sorusunu da cevaplamış oldum (Gülüyor).
 
● Zülfikar kendinden ödün vermeyen bir karakter. Peki, Celil öyle mi? Kendinden ödün vermediğin, inatlaştığın bir durum olur mu?
Dinlemeyi seven biriyim. İkna olabilen hatta ikna olmayı severim. Fakat karşımdaki kişi bana argümanlarla gelecek. Çok hata yapan biriyim ama hepsine de aşığım. Ancak beni bunların hata olduğuna inandıracak insanlara da "hayır" diyemem tabii.
 
● Kendini dinler misin?
Dinlerim. Ben önce yapıp sonra düşünüyorum (Gülüyor). Bir arkadaşım "Hayat çok acımasız bir öğretmendir. Önce sınav yapar, sonra ders verir’’ demişti. Bende durum öyle oluyor. Tez canlıyım biraz. 
 
● Sence yalnızlığın nedeni de bu mu şu an?
Aslında ben yalnızım ama çok yalnız değilim. Kardeşim Esra da dâhil olmak üzere toplasan sürekli görüştüğüm altı arkadaşım vardır. Bunun dışında kalan kısımda benim de bir Meltem’im olsun isterdim. Bugüne kadar özel hayatımda "sevgilim" kelimesini hiç kullanmadım. Çünkü hayat arkadaşım olsun istiyorum. Haklı olduğumu hissettiğim bir konuda kavga ederken yanımda beni sakinleştirecek biri istemiyorum. Benimle beraber kavga edecek biri istiyorum. O anda benim fikrimi yanlış buluyorsa geçsin karşıma ve benimle kavga etsin. Beni sakinleştirmeye çalışmasın çünkü zaten sakin biriyim. Fakat şirazemin kaydığı, delirdiğim anlarda da sakinleştirmesin beni.
 
● Celil’in Meltem’ini bulması mümkün mü?
O sorunun muhatabı ben değilim (Gülüyor). Onu kız kardeşim Esra Hanım’a sorun. Şaka bir yana biraz zor. Diziler 140 dakika ve böyle bir ortamda sosyal hayatının olması güç bayağı. Bir de aramayla bulunacak bir şey de değil. Ezgi’nin Günlüğü’nün bir şarkısında "Terliklerimle gelsem sana...’’ diye bir söz vardır. Ben bir gün kapıyı açtığımda tam karşımda ayağında terliklerle görmek istiyorum birini. Umarım olur, çok da fantastik bir hayal değil bence (Gülüyor).
 
● Peki, karşına çıktığında hemen hamle yapar mısın?
Terlikleriyle geldiğinde mi? (Gülüyor). Tabii içeri alırım hemen. "Üşümüşsündür, gel bir çay koyayım’’ derim (Gülüyor). Şaka bir yana genelde böyle biriyle tanıştığımda elinden tutar giderim. "Hadi, nerede kaldın? 37 yıldır bekliyorum; çok geç kaldın hadi bizi bekliyorlar’’ derim.
 
● Karşımda Zülfikar’la yer yer iç içe geçen biri olunca aşk sorularına da ister istemez giriyorsun. Fakat bu konu uzar, biz oyunculuktan devam edelim. ‘Poyraz Karayel’de Musa Uzunlar gibi muazzam bir oyuncuyla karşı karşıyasın. O zamana kadar görmediğin ama onda gördüğün bir konu var mı oyunculukla ilgili?
Özel hayatımda da Musa Abi’yle görüşen biriyim. Tevazu sahibi olmanın ne kadar büyük bir erdem olduğunu öğretti bize. Birini düşünmenin, ona kıymet vermenin seni yücelttiğini de ondan öğrendim. Hatta Musa Abi’yle bir anımı paylaşayım. Geçen sezon daha kimseyle bu kadar samimi değilken Ali, Görkem ve ben koyu Beşiktaşlı olarak Beşiktaş-Galatasaray maçını izleyelim dedik. Musa Abi de koyu Galatasaraylı. Ali, maçı onun evinde izlemeyi teklif etti. Musa Abi’ye de sorduk ama geleceğine ihtimal vermedik açıkçası. O da gelirim dedi. Biz üç adam Ali’nin evinde, Musa Abi gelecek diye mutfağa doluştuk ve başladık hazırlıklara. O gün Galatasaray tam üç gol attı. Bir golde de sevincini yaşayıp "Gooll...’’ diye bağırmaz mısın? En sonunda bizler "Abi sevin, n’olur sevin’’ dedik. Bizim de bir Beşiktaş atkımız var. Totem yapıp sırayla atkıyı taktık. Musa Abi bunu görünce "Çocuklar verin, bir de ben takayım’’ dedi. Neyse sonuçta Beşiktaş yenildi. Musa Abi evden ayrılırken biz biraz daha oturalım dedik. Kapıdan çıkmasından tam 15 dakika sonra zil çaldı. Hepimiz salona dağıldık bir şey unuttuğunu düşünerek. Kapıyı açınca Musa Abi elindeki şişeyi bize uzatıp "Çocuklar belli ki daha oturacaksınız, dışarı çıkmayın diye aldım size. Hadi eyvallah!’’ dedi ve gitti. İşte, bu gerçekten çok özel bir andır hayatım için. Ve bu hatıra dışında tabii mesleki anlamda da kendisinden çok şey öğrendim.
 
● Kadın partner olarak kiminle oynasan enteresan bir ikili olurdunuz?
Nurgül Yeşilçay’ı beğeniyorum. Enteresan mı olurduk bilmiyorum ama anlaşacağımızı tahmin ediyorum. Seda Akman’ı da beğenirim ve bence onunla enteresan bir ikili olabiliriz.
 
● Son olarak, son zamanlarda seni en çok etkileyen film, tiyatro oyunu, roman ve müzisyeni sorayım.
Film için ‘The Lobster’ı söyleyebilirim. Tiyatro oyununda ise ‘Medea Kali’yi lütfen izleyin derim. Yıllar sonra tekrar Yaşar Kemal’in ‘Demirciler Çarşısı Cinayeti’ni okudum. Yedinci defa okuyuşum ve yine çok etkilendim. Müzisyen olarak da Can Gox’u söyleyebilirim (Gülüyor). Torpil yapıyorum şu anda. Çok temiz kalpli ve özel bir adam. TEGV Gecesi’nin sabahında sırf gitmemek için dişimin ağrımasını, ateşimin çıkmasını sağladım (Gülüyor). Çünkü rezil olacağımı hissediyor ve gitmeyi istemiyordum. Türkü, şarkı söylemeyi seviyorum ama tüm Türkiye’ye canlı olarak söylemek istemiyorum. O gün Can da ‘’Kolay gelsin’’ diye aradı. Söyleyeceğim şarkıyı duyunca da ‘’Neşet Ertaş kalender adamdır, kötü de söylesen yukarıdan alkışlar’’ dedi. İşte, o an rahatladım. Ayrıca Can’la birlikte her daim Ahmet Kaya dinlerim.
 

Röportajı dinlemek isteyenler için;

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER