-Tango bizim dansımız...
-Bihter??
Defne’nin Passionis’e ihaneti ise beklenmedik değil, aksine geç kalınmış bir hareketti. İlk yazımda, her erkeğin arkasını toplayan bir kadın olması gerektiğinden bahsettiğimde tam da bunu kast ediyordum işte. Dışarıdan öyle görünmese de Ömer hemen pes etmeye müsait bir yapıda. Deniz’in her zamanki gibi bütün giderlerini tıkadığı su yolunda Ömer akacak bir yolu olmadığını düşünürken Defne’nin sihirli dokunuşları tam zamanında geldi. Ömer tabii bir anlam veremedi, olanlardan sonra yine Defne’yi yanında buluyor oluşu kafa karıştırıcı geldi her zamanki gibi. Ayrıldık demeye bile kıyamayan onun yerine mola verdik demeyi tercih eden, kendisini mahveden kadından gelen masum bir “Özür dilerim.” bütün düğümleri çözmeye yetti; affedişi gördüm ben o gözlerde, kısmen kabullenişi. İşte o noktadan sonra aşkın masumiyeti de en az şehvet ve tutku kadar güzel sırtlanabildiğine şahit olduk.

Bu bölüm sanki Ömer bir er kişi olduğunun farkına varmış da, her koldan Defne’nin sınır kapılarını kuşatmış gibiydi. Defne’ye olan arzusunu bulduğu her fırsatta dile getirmekten hiç çekinmedi. Ömer İplikçi’nin evinde yalın ayak koşan 1 adet Defne Topal ise Ömer’in alevler içinde kalmış ruhunun bir yudum su içmek ister gibi teninde soluklanışıyla beraber, hafif dokunuşlarına yüklenmiş bütün elektriğinin bünyesinde nasıl şimşekler çaktırdığına hayret etmekten kendini bir türlü alıkoyamadı. Ömer, Defne’nin maskarasını akıtır mı bilemeyiz tabi ama rujunu henüz bozamasa da ilerleyen zamanda daha çok bozar bu gidişle. Adam yanıyor, bir yandan da Defne’yi tutuşturuyor. Ay haydi yanın siz, biz bakmıyoruz!

Her yönden birbirlerini tamamlamaya o kadar alışmışlar ki, Defne o sıkışıklıkta bile sebze suyunu ne ara sıktı ne ara yaptı da içirdi hiçbir anlam veremedim. Zaman yaratmak konusunda üstüne yok bizim kızın, valla bravo! O zamanı da iyi ki yaratmış, yoksa Ömer çok önemli bir detayı az kalsın unutuyordu. Defne o yüzüğü ilk taktığında, asıl layık olan kişinin kendisi olduğunun farkına varamamıştı her zamanki gibi. Kendi kendine konuşup merak ediyordu, Ömer arkasında onu dinliyordu. Biz daha o an, Ömer’in bakışlarından anlamıştık tabii. Yüzüğün sahte, gerçek her sıfatla asıl sahibi Defne’ydi.

“Sonsuz aşkımızın ilk yıldızı, lütfen bir daha unutma olur mu?” diyen Ömer İplikçiler söylediklerini hiçbir zaman unutmaz, Defneleri şaşkınlıklara sürüklermiş efenim. Sonsuz aşkın yıldızı Defne, lütfen bir daha olman gereken yeri unutma olur mu? Benim kalbim dayanmayacak yoksa mürüvvetinizi göremeden ölüp gideceğim buralarda. Senin yerin Ömer’in yanı, kabullendin gerçi sen de ama terelellisin kızım ne yapayım, gideceksin aniden diye ödüm kopuyor. Ömer’in de kopuyor bakma sen onun öyle sağlam durduğuna. Bu arada Ömer’in annesini Meriç Hanım’a daha önce benzeten var mıydı? Şayet bir tek bensem okumamış gibi yapınız, lakin bana kendisini çok anımsattı. Aslında annesi olarak Meriç Acemi’nin seçilmiş olması çok manidar dururdu. Bir nevi dizideki bütün karakterlerin annesi sayılır. Ona da böylelikle buradan teşekkürlerimizi iletmiş olalım.

Gelelim o muhteşem olaylar dizisini içinde barındıran son yarım saatlik dilime..   
    
Bölüm bittikten en az 1 saat 32 dakika sonra kendime gelebildiğimi varsayarsak duygu patlamalarının yoğunluğunu tahmin edersiniz diye düşünüyorum. Deniz’in maskesinin düşüşü bölüme cuk oturdu. Sanırım bu kötü beyden nefret edemeyenler kulübünün daimi üyelerinden biri de benim. Ancak bu beni korkutmadığı anlamına gelmiyor tabi. İş alanında Ömer’in önüne koyduğu taşlar çok da mühim değildi, beni en çok korkutan Defne ile ilgili planları. Kirli oynamayı seven bir karakter çünkü ne yapacağını da kestiremediğiniz zaman tadından yenmiyor! Yasemin ile geçmişte sevgili olmaları beni şok üstüne şoka soktu. Geçmişleri en yakın zamanda aydınlanır umarım ki böylece Yasemin’i daha iyi anlayabileceğimizi düşünüyorum. Yasemin demişken, aferin üstüne aferin alıyor benden. İsmail’e attığı haklı trip on numara beş yıldızdı. Yasemin nasıl ele güne karşı diye çekincelere sahipse İsmail de bir o kadar suçlu bu konuda. Çok konuşma İso, Yasemin’i eve götür çabuk!

Signor sağ olsun, iyi ki arada bir geliyor bizimkilerin yanına. Bir geldi Ömer ile Defne’yi nişanladı, bir geldi kardeş kavgasını bitirdi. Ne mübarek adam yahu! Verilen mesajların hepsi gideceği yere ulaşmıştır umarım. Altını defalarca çizmek isteyeceğimiz güzellikte aktarıldılar. İnce ruhlu insanlarla ekip kurulunca ortaya böyle güzel şeyler çıkıyormuş demek ki, sağ olsunlar, var olsunlar.
Sinan’a sinirliydim evet, öfkesi ve Sude faktörü yüzünden önünü bir türlü göremiyordu. Ömer ile barışması nedeniyle bir parça affetmiş olabilirim. O pişkinliğini asla unutmayacağım ama gözüm üzerinde!

Dans sahnesini anlatayım diyorum, neresinden başlasam bilemiyorum. Ekran karşısında benim başım döndü, Defne iyi bayılmadı valla. Ritim bilmeyen Defne de maşallah kendisini Ömer’in kollarına bırakınca kuğu kesildi. Uyumunuzdan öpeyim sizi, zira dans etmek uyum işi, bir nevi tamamlanmaktır. Bu dansın sonunda beklediğim şeyler vardı elbet ama böylesine bir birleşmeyi asla ve kat’a beklemiyordum. Belki de insan hayatını en güzel bütünleyen yapboz parçalarından biri olan evlilik, aslında öyle ilginç tekliflere hiç de ihtiyaç duymuyormuş. Yok, uçaktan paraşütsüz atlarken yok denizin dibinde köpekbalıklarının ağzından yüzük kutuları çıkarırken, yok efendim E-5 trafiğini durdurup da insanları sinirden kanser edeyim derken aslında nasıl da basitleştiriyormuşuz aşkı tamamlayan bu muhteşem evreyi. Ansızın, tarifsiz, hesapsız kitapsız geldiği vakit olduğu zaman da gayet güzel ve romantik olabiliyormuş evlilik teklifi. Ömer İplikçi çıtaları hunharca yükseltmeye devam ediyor, erkeklerin işi zor valla kolay gelsin.

Yine de şöyle bir gerçek var ki bayanlar baylar, Ömer İplikçi gerçek değil. Bu acı gerçekle ne kadar çabuk yüzleşirseniz atlatmanız da o kadar kolay olur (Ben hala atlatamadım). Dünyada var mıdır bilemem ama ülkemizde Ömer İplikçi sadece bir dizi karakteri olmaktan ibaret. Eğer günün birinde sizi bir Ömer İplikçi bulursa çoğaltmaktan çekinmeyiniz. Bir tek benim olsun diyerekten bencillik yapabileceğiniz bir konu değil bu, ulusal derin bir mevzu lütfen anlayışla karşılayınız.


1 adet Ömer İplikçi, avına sakince yaklaşırken..

Bize kalp krizleri geçirten, hayretten çenelerimizi yerlerden toplamamıza sebep olan bu muhteşem bölümü hazırlamada, yayında ve yapımda emeği geçen herkese sonsuz kere teşekkür ederiz. Aşka âşık bir toplumun yaralarını sardınız, ilaç gibi geldiniz. Bize çok iyi geliyorsun Kiralık Aşk. Hep var ol e mi?

Haftaya görüşmek üzere, kendinize iyi bakın..

Aslıhan Ergen
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER