Defne’nin Passionis’e ihaneti ise
beklenmedik değil, aksine geç kalınmış bir hareketti. İlk yazımda, her erkeğin
arkasını toplayan bir kadın olması gerektiğinden bahsettiğimde tam da bunu kast
ediyordum işte. Dışarıdan öyle görünmese de Ömer hemen pes etmeye müsait bir
yapıda. Deniz’in her zamanki gibi bütün giderlerini tıkadığı su yolunda Ömer
akacak bir yolu olmadığını düşünürken Defne’nin sihirli dokunuşları tam
zamanında geldi. Ömer tabii bir anlam veremedi, olanlardan sonra yine Defne’yi
yanında buluyor oluşu kafa karıştırıcı geldi her zamanki gibi. Ayrıldık demeye
bile kıyamayan onun yerine mola verdik demeyi tercih eden, kendisini mahveden
kadından gelen masum bir “Özür dilerim.” bütün düğümleri çözmeye yetti; affedişi
gördüm ben o gözlerde, kısmen kabullenişi. İşte o noktadan sonra aşkın
masumiyeti de en az şehvet ve tutku kadar güzel sırtlanabildiğine şahit olduk.
Bu bölüm sanki Ömer bir er kişi
olduğunun farkına varmış da, her koldan Defne’nin sınır kapılarını kuşatmış
gibiydi. Defne’ye olan arzusunu bulduğu her fırsatta dile getirmekten hiç
çekinmedi. Ömer İplikçi’nin evinde yalın ayak koşan 1 adet Defne Topal ise Ömer’in
alevler içinde kalmış ruhunun bir yudum su içmek ister gibi teninde
soluklanışıyla beraber, hafif dokunuşlarına yüklenmiş bütün elektriğinin bünyesinde
nasıl şimşekler çaktırdığına hayret etmekten kendini bir türlü alıkoyamadı. Ömer,
Defne’nin maskarasını akıtır mı bilemeyiz tabi ama rujunu henüz bozamasa da
ilerleyen zamanda daha çok bozar bu gidişle. Adam yanıyor, bir yandan da
Defne’yi tutuşturuyor. Ay haydi yanın siz, biz bakmıyoruz!
Her yönden birbirlerini
tamamlamaya o kadar alışmışlar ki, Defne o sıkışıklıkta bile sebze suyunu ne
ara sıktı ne ara yaptı da içirdi hiçbir anlam veremedim. Zaman yaratmak
konusunda üstüne yok bizim kızın, valla bravo! O zamanı da iyi ki yaratmış,
yoksa Ömer çok önemli bir detayı az kalsın unutuyordu. Defne o yüzüğü ilk
taktığında, asıl layık olan kişinin kendisi olduğunun farkına varamamıştı her
zamanki gibi. Kendi kendine konuşup merak ediyordu, Ömer arkasında onu
dinliyordu. Biz daha o an, Ömer’in bakışlarından anlamıştık tabii. Yüzüğün
sahte, gerçek her sıfatla asıl sahibi Defne’ydi.
“Sonsuz aşkımızın ilk yıldızı,
lütfen bir daha unutma olur mu?” diyen Ömer İplikçiler söylediklerini hiçbir
zaman unutmaz, Defneleri şaşkınlıklara sürüklermiş efenim. Sonsuz aşkın yıldızı
Defne, lütfen bir daha olman gereken yeri unutma olur mu? Benim kalbim
dayanmayacak yoksa mürüvvetinizi göremeden ölüp gideceğim buralarda. Senin
yerin Ömer’in yanı, kabullendin gerçi sen de ama terelellisin kızım ne yapayım,
gideceksin aniden diye ödüm kopuyor. Ömer’in de kopuyor bakma sen onun öyle
sağlam durduğuna. Bu arada Ömer’in annesini Meriç Hanım’a daha önce benzeten
var mıydı? Şayet bir tek bensem okumamış gibi yapınız, lakin bana kendisini çok
anımsattı. Aslında annesi olarak Meriç Acemi’nin seçilmiş olması çok manidar
dururdu. Bir nevi dizideki bütün karakterlerin annesi sayılır. Ona da
böylelikle buradan teşekkürlerimizi iletmiş olalım.
Gelelim o
muhteşem olaylar dizisini içinde barındıran son yarım saatlik dilime..
Bölüm bittikten en az 1 saat 32
dakika sonra kendime gelebildiğimi varsayarsak duygu patlamalarının yoğunluğunu
tahmin edersiniz diye düşünüyorum. Deniz’in maskesinin düşüşü bölüme cuk
oturdu. Sanırım bu kötü beyden nefret edemeyenler kulübünün daimi üyelerinden
biri de benim. Ancak bu beni korkutmadığı anlamına gelmiyor tabi. İş alanında
Ömer’in önüne koyduğu taşlar çok da mühim değildi, beni en çok korkutan Defne
ile ilgili planları. Kirli oynamayı seven bir karakter çünkü ne yapacağını da
kestiremediğiniz zaman tadından yenmiyor! Yasemin ile geçmişte sevgili olmaları
beni şok üstüne şoka soktu. Geçmişleri en yakın zamanda aydınlanır umarım ki
böylece Yasemin’i daha iyi anlayabileceğimizi düşünüyorum. Yasemin demişken,
aferin üstüne aferin alıyor benden. İsmail’e attığı haklı trip on numara beş
yıldızdı. Yasemin nasıl ele güne karşı diye çekincelere sahipse İsmail de bir o
kadar suçlu bu konuda. Çok konuşma İso, Yasemin’i eve götür çabuk!
Signor sağ olsun, iyi ki arada
bir geliyor bizimkilerin yanına. Bir geldi Ömer ile Defne’yi nişanladı, bir
geldi kardeş kavgasını bitirdi. Ne mübarek adam yahu! Verilen mesajların hepsi
gideceği yere ulaşmıştır umarım. Altını defalarca çizmek isteyeceğimiz
güzellikte aktarıldılar. İnce ruhlu insanlarla ekip kurulunca ortaya böyle
güzel şeyler çıkıyormuş demek ki, sağ olsunlar, var olsunlar.
Sinan’a sinirliydim evet, öfkesi
ve Sude faktörü yüzünden önünü bir türlü göremiyordu. Ömer ile barışması
nedeniyle bir parça affetmiş olabilirim. O pişkinliğini asla unutmayacağım ama
gözüm üzerinde!
Dans sahnesini anlatayım diyorum,
neresinden başlasam bilemiyorum. Ekran karşısında benim başım döndü, Defne iyi
bayılmadı valla. Ritim bilmeyen Defne de maşallah kendisini Ömer’in kollarına
bırakınca kuğu kesildi. Uyumunuzdan öpeyim sizi, zira dans etmek uyum işi, bir
nevi tamamlanmaktır. Bu dansın sonunda beklediğim şeyler vardı elbet ama
böylesine bir birleşmeyi asla ve kat’a beklemiyordum. Belki de insan hayatını
en güzel bütünleyen yapboz parçalarından biri olan evlilik, aslında öyle ilginç
tekliflere hiç de ihtiyaç duymuyormuş. Yok, uçaktan paraşütsüz atlarken yok
denizin dibinde köpekbalıklarının ağzından yüzük kutuları çıkarırken, yok
efendim E-5 trafiğini durdurup da insanları sinirden kanser edeyim derken
aslında nasıl da basitleştiriyormuşuz aşkı tamamlayan bu muhteşem evreyi.
Ansızın, tarifsiz, hesapsız kitapsız geldiği vakit olduğu zaman da gayet güzel
ve romantik olabiliyormuş evlilik teklifi. Ömer İplikçi çıtaları hunharca
yükseltmeye devam ediyor, erkeklerin işi zor valla kolay gelsin.
Yine de şöyle bir gerçek var ki
bayanlar baylar, Ömer İplikçi gerçek değil. Bu acı gerçekle ne kadar çabuk
yüzleşirseniz atlatmanız da o kadar kolay olur (Ben hala atlatamadım). Dünyada
var mıdır bilemem ama ülkemizde Ömer İplikçi sadece bir dizi karakteri olmaktan
ibaret. Eğer günün birinde sizi bir Ömer İplikçi bulursa çoğaltmaktan
çekinmeyiniz. Bir tek benim olsun diyerekten bencillik yapabileceğiniz bir konu
değil bu, ulusal derin bir mevzu lütfen anlayışla karşılayınız.
1 adet Ömer İplikçi, avına
sakince yaklaşırken..
Bize kalp krizleri geçirten,
hayretten çenelerimizi yerlerden toplamamıza sebep olan bu muhteşem bölümü
hazırlamada, yayında ve yapımda emeği geçen herkese sonsuz kere teşekkür
ederiz. Aşka âşık bir toplumun yaralarını sardınız, ilaç gibi geldiniz. Bize
çok iyi geliyorsun Kiralık Aşk. Hep var ol e mi?
Haftaya görüşmek üzere, kendinize
iyi bakın..