Söz: Kış vakti köye inen kurt
Geçtiğimiz bölümlerin birinde Fethi Eylem’i canlı bomba olmasına rağmen vuramamıştı. Hatırlarsınız. En sert tepkilerden biri de Hafız’dan gelmişti. “Biz askeriz, duygularımızla hareket edemeyiz” demişti. Hani büyükler der ya “Büyük lokma ye, büyük laf etme” diye. Hafız’ın durumu da bunu çağrıştırdı. Elbette tamamen aynı durum değil. Biri sevdiğini öldürmemek için, biri sevdiğinin intikamını alabilmek için hareket ediyor. Ama çıkış noktası aynı. Duygularla hareket etmek… Askerlik zor meslek ama daha zoru robotlukla insanlık arasındaki ince çizgiyi aşmamak sanırım. Asker olmak robot olmak değil. Ancak duygulara fazlasıyla hakim olabilmek demek. Başka biri karısını öldüren adamı/kadını öldürmek istese Hafız bir asker olarak ne diyecekti? “Adalet versin cezasını, sen değil.” Çünkü herkes kendi adaletini sağlamaya başladığında ortaya sadece kaos çıkar. Adalet sistemini övmüyorum ama en kötü sistem bile bir sistemin olmamasından iyidir. Ali Haydar’ın durumunu duygularımla düşündüğümde sonuna kadar hak veriyorum. Ama bir tarafım “Hayır, doğrusu bu değil” demeye devam ediyor. Bütün bölüm de bu ikilemden kurtulamadım. Sizin bu konudaki fikriniz ne?



Ali Haydar'ın paketleyip hediye olarak askerlere verdiği teröristlerin Türk askerinden kurtulmak için Türk Askerinden medet umması ironikti. Hem askere bir ton laf ederler hem de kurtuluşu askerlerimizde görürler. Timin Ali Haydar'ı boş bırakması iyi olmadı. Arkadaşlarına bu kadar güvenmeleri, yanlış bir şey yapmayacağına inanmaları iyi, güzel, hoş da yarasına bastın mı herkesin içinden kurt çıkabiliyor demek ki.

Muzur Efe “Bu mevsimde kurt köye inmez. Belli ki yolunu kaybetmiş. Ya eşini arıyordur ya da bebelerini. Yani bırakayım da ölsün mü buralarda? Doğru, yaralı kurt saldırgan olur. Kendine zarar vermeden bir an önce bulup tedavi etmek gerekir.” diyerek Ali Haydar'ın durumunu gerçekten iyi özetledi. Hafız’ın şu an kış vakti köye inen bir kurttan farkı yok. Bir an önce tedavi edilmeli. Geç kalınırsa Hafız’ı kazanmak, iyileştirmek ya mümkün olmayacak ya da çok çok zor olacak. Hafız vicdanın sesini bastırabilecek biri değil zira. Ayrıca sürüden ayrılanı kurt kapar sözünü de yabana atmamalısın Hafız. Dipnot olarak kardeşimle sahneyi izlerken bu amcadan bir şey çıkacak diye bekledik. Şimdilik olmadı. Ethem Özışık travma yaratmış resmen kimsenin masum olabileceğine inanmıyoruz. :)) Şaka bir yana haftaya görecek miyiz çoban abiyi merak ediyorum.



Bölüm Çolak’ın bataklığa attığı köylülerin kurtarılması ile başladı. Sahneleri izlerken duygularım şaha kalktı, çekim olarak iyiydi. Duyduğuma göre bataklığın hazırlanması için de epey emek harcanmış. Ancak geçen hafta da yazımda belirtmiştim. Köylüleri savunmasız bıraktıkları için bu olayın yaşandığını aklımdan çıkaramadığım için odaklanamadım. Yine de oyuncuları tebrik etmek lazım. Özveriyle çalışmışlar. Yapmacıklık yoktu. Fethi ile Çaylak’ın elinin acısını ben bile hissettim. Şunları söylemeden geçemeyeceğim ama. Elleri paramparça olan askerlerin en azından ellerine pansuman yapılmalıydı. Helikopterden iner inmez tertemiz olmaları da olmamış. Arkadaşları yaralıyken ne ara üstlerini değiştirdiler ki?

Keşanlı’nın kulak işi de bu vesile ile çözülmüş oldu. Bataklıkta batınca (Başka nasıl ifade edilir bilemedim) basınçtan dolayı sanırım kulağından kan gelmeye başladı. Durumu iyiye gidecektir. Ama bu kadar kolay hallolacak bir işi başta çok büyütmüş oldular. Hatırlarsınız bir yıla yakın göreve çıkamazsın gibi bir şeyler demişti doktor. Bu bölüm Yavuz bıraksa ameliyattan çıkar çıkmaz gidecekti operasyona. Ateş’in bir türlü Keşanlı’ya laf anlatamaması komikti. Adam deveye hendek atlatmaya çalışsa işi daha kolay olabilirdi. :))

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER