Bahar’ın sıradan bir doktor olarak başı ne kadar çok belaya
giriyor. Doktorluk yapmaya fırsatı olmuyor kızın. İlk sezon ameliyatlara giren,
hayat kurtaran, doğum yaptıran, insanlara yardım etmek için bütün hayatını
tepip Karabayır’a gelen Bahar’dan eser kalmadı desem abartmış olmam sanırım. Şimdi
varsa yoksa Yavuz ve babasının katilini bulma aşkını izliyoruz. Bu da
karakterin seyir keyfini hayli düşürüyor. Yapabileceği tonla şey var doktor
olarak.
Bahar Eylem’in uyarısına rağmen sakin kalamayıp bir şeyler
bildiğini çaktırdı. Olcay akıllı adam… Takip etti Bahar'ı. Böylelikle Yavuz'a
tuzak hazırlanması kolaylaştı. Üstelik robot resmin gizemi de çözülmüş oldu.
Agah robot resmi hakikaten değiştirmiş. Olcay'ın resmiyle… Olcay’ı Agah sanarak
çay bahçesine buluşmaya gittiler. Mekanı polis ve askerle doldurmak zekice
olmuş. Üstelik ilk sezon Çolak’ın yakalanışını da hatırlattı. Polisler
müşterileri tek tek dışarı çıkarttı. Bunu yapmak için o kadar beklemekle neyi
amaçladılar bilmiyorum. Yine de takılmayacağım bu detaya. Terslik çıkaran
müşteri Olcay'ın operasyona uyanmasını sağladı. Müşterinin de cesareti ile Yavuz
Olcay’ı vurdu. Ama bombayı çok geç fark etti. En azından can açısından
zayiatsız atlatıldı.
Yavuz açık çay isteyince aklıma Cemal Süreya’nın gelmesi…
Olcay az psikopat değilmiş. Öldürdüğü insanlardan klasör
oluşturmuş. Gülümser Karasu bunlardan biri. Yani Yavuz’un annesi intihar
etmemiş. Bu hamur çok su kaldırır ya hayırlısı. Yavuz ile Bahar'ın aşması
gereken hiç sorun yokmuş gibi bir tane daha eklendi. Hayırlı ve de uğurlu olsun
arkadaşlar. Zaten çok sevilen bir çift değilken insanlar sıkılsın diye mi olayı
karıştırıyorlar? Ben bu çifte tepkili değilim. Ama ilk bölüm de Yavuz ve Merve
öyle güzel anlatıldı ki herkes aşklarına inandı. Bahar ile Yavuz ise kaç
bölümdür doğru aktarılamıyor seyirciye.
Ateş gerçekten iyi istihbaratçı… Herkesin bir bam teli,
zayıf noktası vardır. Olayı büyütüp karşındaki insanın sinirleri ile oynarsan
da elde edemeyeceğin çok az şey var. Olcay bu sayede fark etmeden kumarhane
fişinin sırrını ifşa etti mesela. Kaldı ki Ateş’in amacı adamı konuşturmak
değil, elindeki bilginin doğruluğunu teyit etmekti. Eh, bunu da başardı sonuç
olarak.
Evliliğiniz için örnek almayınız. :)
Yavuz’un hastanede dönen olayı anlayıp Agah’ın kim olduğunu
çözmesi ve toplantı yerinin kumarhane fişi sayesinde öğrenilmesi ile operasyon
emri geldi. Operasyon için tecrite girmeleri bu işlerin çocuk oyuncağı
olmadığını anlatmak için etkili bir yol olmuş. Gündoğdu marşıyla harmanlanan
videonun toplantı salonuna yansıtılması ise efsaneydi. Ağzım kulaklarımda ve
müthiş bir tatmin duygusuyla izledim. Hatta sahneyi şuraya bırakıyorum.
Agah, Çolak ve yabancı büyük elçinin bölge hakkındaki
planlarını konuştukları sahne bana Kurtuluş Savaşı'nı hatırlattı. Özellikle Ege
bölgesinde Rumların, Vilayet-i Şarkiye’de ise Ermenilerin sayıca fazla olduğu
ispatlanmaya çalışılarak işgali haklı göstermek istemişler ancak
başaramamışlardı. Bugünün düşmanları da Türkiye sınırına yakın köylerin tapu ve
nüfus kayıtlarını silerek aynı şeyi denemeye çalışacak. Sınır dediğin haritalar
üzerindeki hayali çizgilerdir. Elinde belge olmadan derdini ancak Marko Paşa’ya
anlatırsın. İşte Agah ve Çolak’ın amacı da bu. Derdimizi kimseye anlatamadan
topraklarımızı işgal etmek. Geçmiş ve gelecek aslında ne kadar bağlı birbirine.
Okumasını bilene elbette…
Yazı devam ediyor...