Merhaba… Yazım biraz gecikti. Kusura bakmayın. 19'uncu bölümü
çok sevdim. İzlerken hem hüzünlendim hem de kahkahalar attım. Tim'deki herkes
ağır yaralıydı bölümün başlarında. Sırayla hepsine değinelim mi?
Favori çiftim Ateş ve Nazlı ile başlamak istiyorum. Nazlı
kendisinin İstanbul'a, Ateş’in yurt dışına gönderilmesinin nedeninin annesi
olduğunu anladı. Güler sonunda doğru olanı yapıp Erdem'e olanları anlattı.
İnsanın kocasından, hayat arkadaşından bir şeyler saklamaması gerektiği
konusuna kesinlikle katılıyorum. Ama bunu çok daha önce yapmalı ya da en
azından Erdem'e çocukların en başta konuşmak istediğini, kendisinin ise engel
olduğunu söylemeliydi. Baştan beri Erdem’den bir şeylerin saklanmasına karşıyım
ancak Güler’in yaptığını da kesinlikle desteklemiyorum. Her şeye kendisi neden
oldu Ateş ile konuşarak. Ama Nazlı'nın trip atması dışında kaybettiği bir şey
olmadı. Tüm ceza çocuklara kesildi.
Nazlı ve Ateş tamamen suçsuz demiyorum elbette. Özellikle
Nazlı'nın annesini zor durumda bırakması çok bencilce… Ancak tek hatalı onlar
değil maalesef. Güler’in de hatası var. Erdem yalan söyledikleri için kızdı
gençlere. Bu yalana da Güler sebep oldu. Belki niyeti iyiydi ama sonuç hüsran
oldu.

Aileler doğal olarak çocuklarını, canlarının bir parçasını korumak
isterler. Ama bunun abartılmaması gerek. Bu hayatı yaşayacak olan Nazlı. Yaş
itibariyle de artık çocuk değil. Kendi kararlarını almasına saygı duyulmalı. “Ateş
sana uygun değil” diyerek onun hayatını etkilemek doğru değil. Evlenecek ya da
bir adamla ilişki yaşayacak olan Erdem ve Güler değil çünkü. Evet, anne babalar
yaş olarak daha tecrübeli. Ancak herkes bu hayata bir kez geliyor. Çocuklar
yanlış yapa yapa doğruları öğrenecekler (bu durumda yanlış bir karar da
alamadılar aslında). Şimdi Ateş ile Nazlı ayrılırsa Nazlı anne babasına olan
kırgınlığını unutabilir mi? İçinde hep bir keşke kalmaz mı? Maalesef Güler’cim
ben Nazlı'nın sana bir gün teşekkür edeceğine kesinlikle katılmıyorum. Anne
değilim ama, ben de bir annenin kızıyım. Aynı şeyle karşı karşıya kalsam teşekkür etmezdim. Yanlış bir karar olsa bile kendi doğrularımı bulmama izin
vermediler diye kırgınlığım sürerdi sanırım.
Erdem yalan söyledikleri için cezalandırıyormuş. Güler'e ne
kadar kızgınsam Erdem'e bir o kadar kızgın değilim. Adam olayları tam olarak
bilmiyor çünkü. “Yalan söylediler. Ben nasıl güveneyim şimdi Ateş’e?” diyor.
Hiçbir şey bilmediği için haklı elbette bu konuda. Nazlı'nın babasına ettiği
laflar ise çok ağırdı. Hani benim içim cız etti. Erdem Yarbay'ı düşünemiyorum
bile.
Ateş’in elinden hiçbir şey gelmediği ama Yavuz'a içi
acıyarak “Aşk işte komutanım… Derdi ayrı güzel, dert çektiren ayrı güzel”
dediği sahnelerde gözlerim doldu. Nazlı’yı havaalanında uğurladıkları sahnede
vedalaşmalarına da izin vermediler diye söyleniyordum ki Nazlı kız en azından
son geceyi birlikte geçirelim diye gitmedi. Birbirlerine sarıldıkları, kısa
süre sonunda ayrılmak zorunda kalacaklarını bilmelerine rağmen sevinçleri beni
benden aldı. Nasıl olur bilmiyorum ama bu çifte kıyılmaz umarım.
Yazı devam ediyor..