Yavuz, Sebo’nun yerine geçerek adamlarla buluştu. Çolak’ın
kullandığı kulaklık sistemini tim niye kullanmıyor? Uzak takip elbette olmalı… Ama
ses cihazı olsa arabada neler döndüğünü anlarlardı mesela. Pahalı spor arabalardan ise bunların kullanılması daha mantıklı olurdu. Canlı bombanın beyni nasıl yıkanır?
Bunu izletmeleri iyi oldu. Çolak adama çocukların bana emanet dedi. O daha kötü
ya Çolak. Sen karını, kızlarını, yeğenini öldürmedin mi? Kendi ailesine
acımayan onlara acır mı hiç?
Yavuz ve adamları Aydan'ı kurtardılar. Kadın kocasının
yaralı olduğunu söyledi ama biyolojik silahın engellenmesini sağlamaya da
çalıştı. Aferin! Fakat Yavuz pazar yerine -bombanın patlamasını engellemek
için- giderken Feyzullah'ı niye yanına almadı? Zamanında yetişse bile bombayı
nasıl imha etmeyi düşünüyordu? Kaldı ki o da çözümü arabaya çarparak sürücüyü
etkisiz hale getirmekte buldu. Ama bomba zaman ayarlıydı diye hatırlıyorum. Ne
ara uzaktan kumandalı oldu? Ben bir şeyleri mi kaçırdım izlerken?
"Kadınların kalbini kırmakta çok iyisin sarı komutan." -Biliyorum, üzgünüm.
Bahar… Şaşkın olmakta, hesap sormakta sonuna kadar haklı…
Keşke bunu ergen tripleri atarak yapmasaydı. O yaşta bir insana yakışmadı.
Gerçekten dediği gibi sözlü anlatımı berbat… Yavuz Bahar'ın neye takıldığını
anlamadı bile. Ancak Nazlı bir şeyler söyleyince dank etti kafasına. Ayrıca
Yavuz’un da savunmaları berbattı. “Çolak yaptırdı” dedi ama olayları anlatma
gereği görmedi. En azından “oradaki insanları öldürmekle tehdit etti” beni
filan deseydi. Bahar yine inanmazdı fakat daha mantıklı bir açıklama olurdu.
Aralarında bu kadar erken çatışma olması iyi olmadı. Küçük
adımlar konusunda diretiyorum hala. Barışsalar bile bir soğukluk olacak gibi.
Peki, Yavuz’un Bahar’da kalmasına kaç puan? Ben olsam atardım evden.
Bahar Yavuz'u görmek istemediğinden olsa gerek sabah
erkenden döndü Karabayır’a. Üstelik daha sonra Yavuz'u tanımazlıktan geldi.
Hastaneden biyolojik tüplerin çalınacağını anlayıncaya kadar… Yavuz'u yardım
için aramış olması barıştıkları anlamına gelmez. Aralarının nasıl düzeleceği de
bir muamma. Bahar resmen “beni öptüğün için değil bundan hoşlanmadığın için
sana kızıyorum” tarzında konuşmalar yaptığından bundan sonra “Yavuz’dan
hoşlanmadığını, sadece arkadaşı olduğunu” söylese de inandırıcı gelmeyecek.
Barışmaları sevgili olmaları anlamına gelecekse sevgililik için de erken. Ben
çıkamadım işin içinden. Bakalım senaristlerimiz olayı nasıl sonuca
bağlayacaklar?
Kadınlar tayfası faaliyetlere başladı. Aşı ilk adım… Hediye
götürmeleri güzel olmuş. Güler’in çocuğu ikna etmesi güzeldi. Ama her an adam
saldıracak diye bekledim. Meğerse adamın derdi saldırmak değil, işlerini
engellemekmiş. Devlet doktor gönderir istemezler, öğretmen gönderir şehit ederler.
Sonra da devlet baba bize bakmıyor olur. Yıllarca doğu vilayetlerinin sürgün
yeri olarak görüldüğünü, insanların oralarda çalışmak istemediğini elbette biliyorum.
İhmal edildiklerini de kabul ediyorum. Ama suçu sadece devlete atmak ne kadar
doğru? Madem ihmal edildikleri için, saygı görmek istedikleri için
ayaklandılar. Niye hizmet götürülmek istendiğinde bu engellenmeye çalışılıyor?

Olayın halk bağımsızlığı, saygı meselesi olmadığını çok
güzel anlatmıştı bu sahne. Adamların derdi üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.
Bunları genelleme yaparak söylemiyorum. Doğudaki vatandaşlarımızın içinde öğretmenlere,
doktorlara sonsuz saygı duyanları olduğunu biliyorum. Ne yazık ki anlatmaya
çalıştığım gibi olanlar da var.
Mücahit’in askere uğurlanan gence söyledikleri duygulandırdı.
“Siz yirmi yaşında ölün diye mi biz savaşıyoruz” tarzında şeyler söyledi. “Anneni
üzme, döneceğim de” dedi. Ama bu ülkede yirmi yaşında kaç fidan, kaç ana kuzusu
toprağa düştü? Söyledikleri ne kadar gerçekçiydi sizce? Videoyu eklemek isterdim
ama yazıyı yazdığım saatlerde henüz yayınlanmadı.
Son olarak eğitim sahneleri her hafta olabilir mi? Bizlerde
belki bir iki figür kaparız. :)
Haftaya görüşmek üzere… Bir hatam kusurum olduysa affola…
Yorumlarınızı bekliyorum.
Saygılar, sevgiler…