Bu Şehir Arkandan Gelecek’te uzun bir süredir
ortada bir çatışma kalmadı. Zoraki düğümler atılıp öykü geliştirilmeye
çalışılıyor. Asıl konumuz: Tekin’in Elif’e aşkı yüzünden Şahin’e ve oğluna
düşmanlık beslemesiydi. Ali’nin Şahin’in oğlu olduğu ortaya çıktığında biz,
işin tersine döneceğini ve Ali’nin kendisinden çalınan hayatı Tekin’den geri
almaya çalışacağını düşündük. Öyle olmadı.
Ali,
baştan beri hiçbiri kendi hatasının sonuçları olmayan dertlerle boğuştu, durdu.
Tekin’e çok kızdı, ondan nefret etti ama yapısı gereği intikam yolunu seçmedi.
Şahin, yeniden hapse girme korkusuyla Tekin’le mücadele etmedi. Kısacası
beklenen çatışma hiç oluşmadı.
Tekin
ve Belgin, karşı taraftan bir hamle gelmediği hâlde Ali ve Şahin’i silme
mücadelesi yaptılar ki zaten olayın tıkanmasının ana nedeni de buydu. Bir taraf
baştan ayağa kötü diğer taraf baştan ayağa iyi ve iyinin sürekli bedel ödediği
ama hiç kazanmadığı bölümler izledik. Öykü bu noktadan akmayınca devreye aşk
üçgeni sokuldu, o da yürümeyince şimdi yan çatışmalarla hareket verilmeye
çabalanıyor ancak bunların da çıkmaz sokak olduğu açık.
Ali,
Tekin’le uğraşmayı çoktan bir kenara bıraktı. Tek amacı doğacak oğluna iyi bir
hayat sağlayabilmek ve bunu kimseye muhtaç olmadan yapmak, Şahin de yeni bir
yuva kurma ve ailesiyle mutlu olma derdinde. Özetle onlar sadece kendi
hâllerinde yaşamaya çalışan insanlar.
Geriye
tek yol kalıyor Belgin ve Tekin akrep gibi kendilerini sokup yok edecekler. Her
ikisinin de odalarının kapısını kilitleyip yastıklarının altına silah koyarak
uyumaları bende bu duyguyu uyandırdı. İnsanlar bu dünyada kendi cehennemlerini
yaratıyorlar, aslında. Hiç huzur bulamamak, hiç mutlu olamamak ve hep korkarak
yaşamak da onların cehennemi…
Sadece
sana sığınıp huzur buluyor, yüreğim.
Dizinin
başından beri değişmeyen bir klasik var: Kim, birinden intikam almak istiyorsa
Yiğit’le işbirliği yapıyor. Belgin de kuralı bozmadı ve Tekin’den intikam almak
adına Yiğit’le birlik olmayı seçti. Adamın baştan beri başarıya ulaşmış bir tek
planı, hedefleyip de sahip olabildiği bir tek çöpü yok ama olsun. Dizinin tüm
kadınlarının Süperman’i Yiğit. Hadi Aslı’yı anladık. Çok çaresizdi, denize
düşen yılana sarılır hesabı, koştu Yiğit’e. Gülce desen havasına, tafrasına
aldandı. İyi de Belgin, ciğerini biliyor Yiğit’in. Adama üç koyun versen
ikisini kaybedip birini de kurda kaptırır. Hangi akla hizmet Tekin gibi bir
adamı, Yiğit’le alt etmeyi planlıyor, aklım almadı.
Tekin’in
o işbirliğini anında çözmesi kaçınılmazdı ve Yiğit bedel ödemeye başladı bile.
Bunun Belgin’e faturası nasıl kesilecek, göreceğiz.
Baktığım
her yer leş kokular saçan bir çöplük etrafımda…
Derin
cephesinde de yine bir klasik vardı. Kızımız her zamanki gibi tutarlı bir
yetişkin olmak kavramına yeni tanımlar eklemekle meşgul (!) Hapisteyken bir gün
bile aramadığı; aramayı geçtim adını ağzına almadığı babası, torununa iki çul
çaput gönderince birden kıymete bindi. Ali’yi suçlamalar, babayı savunmalar…
Yüzünü görmek istemiyorum dediği baba, birden biricik babacığı oluverdi.
Allah’tan
Yiğit, hayatında ilk defa bir işe yaradı da Derin’i rüyadan uyandırdı. Yoksa
yeniden o pembe valizi kapıp babasının evine taşınacak diye korkmadım, değil.
Yiğit’ten
aldığı gazla yine soluğu Tekin’in karşısında alıp “Kötüsün!” diye haykırsa da
açıkçası haftaya “Canım, babacığım” diye adamın boynuna sarılamayacağının da
garantisi yok.
Tam,
“Hah, anladı hatasını; çok şükür!” derken ikinci bombayı patlatıp Belgin’in
verdiği parayı Ali’nin karşısına koydu. Gerekçemiz yine aynı: “Annem torununu
düşünüyor.” Ne torunmuş kardeşim? Anasının umrunda değil ama sülaleyi birbirine
kattı, doğmadan fasulye… Valla onu bunu bilmem ama Ali’de Eyüp Peygamber sabrı
var, orası kesin. Derin’e “Benim evim sensin!” dedi ya, benim için sözün
bittiği yer orası… İçimden “Ali kaç, kurtar kendini! Bunlar seni parayla
boğacak!” diye haykırmak geliyor, ne yalan söyleyeyim. İşin trajikomik yanı ben
Ali’ye “Kaç, kurtar kendini!” diyorum da Derin açık açık söylüyor. Diyaloğu
aynen aktarıyorum: “Bir gün benden bıkarsan bir gemiye binip uzaklara gider
misin?” diyor Derin. Ali, soruyu soruyla cevaplıyor: “Gidersem arkamdan gelir
misin?” Cevap net: “Gelmem!” Dikkatinizi çekerim “gelemem” dahi değil “gelmem”
ve sen bu kadına “Benim evim de yuvam da sensin!” diyorsun öyle mi Ali? Eee,
Allah seni de ıslah etsin ne diyeyim?
Boşuna
haftalardır Ali ve Derin arasındaki sevgiyi hissedemiyoruz demiyorum ben.
Sadece bu diyalog bile olayı somutlaştırıyor. Hangi akla hizmet, birbirlerinden
başka tutunacak dalları olmayan iki sevgiliye bunu söylettiriyorsunuz ki?
İnandırıcılık tümden sıfırlansın diye mi? Hâlâ Derin & Ali aşkına inanan
bir iki kişi kaldıysa onlar da pes etsinler diye mi?
Yazı devam ediyor..