Ah Hilal! Senin nasıl büyük bir vatan sevgin ve de kocaman bir yüreğin var. “Sizin hiç dediğiniz şey vatan.” diyerek korkusuzca yürüyorsun ateşe doğru. Vasilli’nin battaniyesini kabul etmedin ama Leon getirince kabul ettin. Çünkü onun samimiyetinin farkındasın onun da seni fark ettiği gibi. Çok duygusal olman sana ani kararlar aldırıyor. Çok düşünmeden yanlış adımlar atıyorsun onların etkisiyle. Herkesin yüzüne haykırıyorsun, doğru bildiklerini hiç sakınmadan cesurca. Ama yapmadığın bir şeyi üzerine almak kahramanlık değildir. İşte sen orada yanılıyorsun. “Gerekirse vatan için ölürüm.” diyorsun ama ölmen değil yaşaman gerek. Halit İkbal olarak tutuşturduğun meşaleyi kahramanca sürdürmen gerekiyor, babanın da dediği gibi yazmaya devam ederek. Vatan için yaşamanın da gerekli olduğunu ve esas erdemin yaşamak olduğunu bilerek. Şimdi senin için Halide Edip de aldı mektubu ve düştü yollara. Senin nezdinde vatanın özgürlüğüne adım olacak onun gelişi İzmir’e. Ona haberi ulaştıran, verdiği parayı almayıp Mustafa Kemal’e vermesini söyleyen küçücük bir çocuktan senin gibi bir gence kadar yediden yetmişe herkes katılacak bu özgürlük savaşına, kendi katkılarıyla. Sonra Kurtuluş Savaşı’na dönecek bu hareket. Tüm Anadolu’yu saracak ve de yurdun her bir köşesinde devam ederek büyüyecek. Azimle ve fedakarca ilerleyerek. Çok bedeller ödenecek, bu uğurda çok canlar verilecek.
Hayat öyle hassas dengeler üzerinde yürür ki, ufacık bir sapma dengeleri değiştirebilir. İnsanın yaşam alanı olan vatan, onun varlığına bir hizmetkardır. Onun güvenle ve insanca yaşayabilmesinin teminatıdır. Özgürlüğüne açılan kocaman bir kapıdır. O, insana ev sahipliği yapıp onu korurken, insan da aynısını yapar vatana. Onu tüm gücüyle ve inancıyla var eder ve kollar. Bütün bu döngünün içinde vatan olmazsa olmazdır ama asıl kıymetli olan insandır, yaşamdır, yaşam hakkıdır. Bu yüzden en zor koşullarda bile yaşam mücadelesi verir insan. En kötü şartlarda bile ölümü alt etmeye çalışır. Yaradılışı hayatta kalmayı istemek olduğu için bu yolu hep önde tutar. Canını vermek istemediği için değil, gerekirse onu seve seve verir ama hayatta kalmaya ve hayata katkıda bulunmaya daha fazla çabalar. İnsan olmayı atlamadan ve de insanca yaşamayı unutmadan.