“Gelini ata bindirmişler “Ya nasip!” demiş!”
Arkadaşlar, kutlama için acele etmesek mi?
Söylemeye dilim varmıyor ama söylemek zorundayım. Sanırım “Nur topu gibi bir dramımız oldu!” Dizinin 24. bölümde değişikliğe uğrayacağını resmî ağızlardan işitmiştik. O günden beri en büyük kaygım da tür değişikliğine gidilmesiydi. Daha önce de bu çekincemi dile getirmiştim ama korkunun ecele faydası yok, galiba!

Niye bu kadar karşıyım tür değişikliğine? Önce onu açıklayarak başlamak istiyorum: Her öykü, türüyle birlikte doğar. Tatlı İntikam’ın doğuşu da ‘romantik komedi’ janrıydı. Karakterler öyle kurgulanmıştı, öykü dinamiğini buradan almıştı. Yan öyküler bile buna oturtulmuştu. Bir süreden beri ayak sesleri işitilmekte olan dram, özellikle kahramanlar ve ana örgü düşünüldüğünde yama gibi duracaktı. İzleyicinin hafızasında bugüne kadar yer alan kodlarla oynamak bence harakiri yapmaktır. Oysa özellikle bölüm sonunda Rüzgâr’ın intihar girişimi bu da yetmezmiş gibi Rıza Bey’in kalp kriziyle bir anda çift doz dram unsuru aldık.

Şimdi bana diyeceksiniz ki “Ne biliyorsun, Rüzgâr’ın intihar edeceğini ya da Rıza Bey’in öleceğini!” Ben de cevaben “Fark eder mi?” diyeceğim! Ölsünler ya da ölmesinler (Biri ya da ikisi de.) sonuç itibariyle Pelin’in içinde “Biz birbirimize iyi gelmiyoruz!” kaygısı olanca büyüklüğüyle dururken bu iki travmaya Pelin & Sinan ilişkisi dayanabilir mi? Dayanırsa gerçekçi olur mu?

Dizinin drama döneceğini de nereden çıkardın, romantik – komedi olarak devam edecek belki, diyenleriniz de olabilir. Ona da cevabım hazır: Komedi nasıl yürüyecek peki? Başak ve Bülent’le mi? Yoksa Meral ve Zübeyir’le mi? Bu noktadan sonra Pelin ve Sinan ilişkisinde komedinin yeri kalır mı? Orada ağır bir dram yaşanırken diğerlerinin komiklikleri izleyiciyi ne kadar sarar?

Serkan, Hakan! Bırakın annem, onları elinizden yavaşça…

Geçen hafta yorumumda 22. ve 23. bölümlerin bir tür hesap kapama bölümleri olacağını dile getirmiştim. 22. bölümün sonunda Ceyda’nın anlamsızca Filiya’yı yakması bu bölüm, onun sonunu hazırladı. Doğal olarak restoran sigortalı olduğundan maddi zarar veremedi Ceyda ve ardından da – nasıl olduğunu anlamasak da – apar topar tutuklandı. Yani Ceyda’dan ilelebet kurtulduk. Ceyda’nın son eylemi, Pelin’de haklı olarak “Bu kadar talihsizlik ve üzüntünün kaynağı bizim ilişkimiz…." fikrini doğurdu ve asıl hasarı da Ceyda bu noktadan vermiş oldu. Meliha’nın artık annelikle açıklanamayan terbiyesizliği karşısında dayanamayıp ayrılık kararını verdi.

İzninizle burda biraz mola verip Meliha’ya iki çift laf edeceğim: “Çocuklarım için en iyiyi ben bilirim.”  ukalalığına, alaycılığına ve bitmek bilmeyen egona rağmen “Anne yüreğidir, olur bunlar!” diye hep saygı duymuştum ama yaşananlardan hiç ders almaman, hadsizliğin, terbiyesizliğin, sürekli ajitasyon ve duygu sömürüsüyle beslenmen ve o küçük çarıklı kafanla etrafa kötülük saçman artık tek kelimeyle midemi bulandırıyor, Meliha Hanım; bil istedim!

Oh, içimi döktükten sonra biraz da olsa indi karnımın şişi. Şimdi bölümün benim için neredeyse tek keyifli yerine geçebilirim. Kızının acısını yüreğinin içinde hisseden ve ne olursa olsun ona kıyamayan Sevgili Rıza Bey’e…  Dizinin belki de tek aklıselim kahramanıydı, o. Hoşlanmadığı, hiç arzu etmediği hâlde “Damat da pek sevilecek şey değil!” dese de kızı için kalkıp Sinan’ın ayağına gidecek ve “Pelin’den vazgeçme!” diyecek kadar yüce gönüllü bir adamdı. Bölüm boyunca onun üzüntüsü içime işledi, onun büyüklüğüne şapka çıkardım.

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER