Sinan’ın
son bakışında bıraktığımız Tatlı İntikam’a
bir haftalık moladan sonra kavuştuk. Öykünün büyük düğümleri çözülüyor ve yavaş
yavaş yeni bir yola çıkıyoruz diye izlemeye başladım. Rüzgâr düğümünün
çözülmeyeceğini ama gerçekten bir yol ağzında olduğumuzu düşünerek bölümü
bitirdim.
Tahminim,
dizinin yeni yüzüyle biz tam anlamıyla 24. bölümde tanışacağız. 22. ve 23.
bölümler eski hesapların kapatıldığı, yolcu edeceklerimizin hazırlık yaptığı ve
yeni kurgunun zeminin hazırlandığı bölümler olacak. Bununla ilgili
değerlendirmeyi sona bırakıp gördüklerimizi bir derleyip toplayayım izninizle.
Sinan,
Sayko Rüzgâr’a “Merhaba!” de!
Geçen
bölüm Rüzgâr’ın Pelin’e saldırmasına ramak kalmışken eve giren Sinan’da
bırakmıştık diziyi ve Sinan’ın bakışlarının kime olduğunun merakıyla geçti
benim için aradaki süre. Bu bölüm anladık ki o bakışlar aslında olayı kavramaya
çalışma bakışıymış. (Bu noktada verilmek istenenle izleyiciye geçen arasında
ciddi bir fark var.) Rüzgâr’ın sinir krizi geçirmesi Sinan’ın kafasında “Pelin
haklı” algısı yarattı başta ve bunun etkisiyle de Pelin’e “Söylediklerinin biri
bile doğruysa Rüzgâr benim için biter.” diyebildi. Bu Sinan için bana kalırsa
çok çok büyük bir adımdı. İzleyenlerin büyük bölümünün “Sinan, Pelin’i
seviyorsa onun Rüzgâr’la ilgili uyarısını niye ciddiye almıyor?” diyerek
Sinan’a tepki duyduğunu biliyorum ama bu noktada ben Sinan’ı gerçekten
anlıyorum. İnsanın birine âşık olması elbette çok özel ve çok yoğun bir duygu
ama dostluk da bir o kadar güçlü bir bağ. Bu bağı bir hamlede bir başkasının,
âşık olduğu kadın bile olsa, sözüyle
silip geçivermek kolay değil. Biz izleyici olarak başka bir Rüzgâr tanıyoruz,
Pelin de bizimle eş zamanlı aynı Rüzgâr’ı tanıdı oysa Sinan, bizim bildiğimiz
Rüzgâr’ı hiç görmedi. Onun Rüzgâr’ı cinsiyetsiz bir can dostu… Dolayısıyla
yaşananları gördükçe elbette çok şaşıracak, elbette Rüzgâr’a bizim kadar rahat
“hasta” teşhisi koyamayacak, elbette birdenbire onu silip geçmeyi göze
alamayacak. Bu yüzden Pelin’e “Benim için biter!” diyebilmesi bile çok büyük
bir adım, bana kalırsa.
Rüzgâr’ı
ambulansa bindirirken Sinan’ın uçurumun başına geri dönüşü ve onu kurtaran
kadını, kendi eliyle hastaneye yollamanın acısını yaşaması çok doğruydu. O
andan itibaren de yüreği Rüzgâr’ı temize çıkarmak için uğraşmaya başladı,
yeniden. Bu noktada senaryonun bağlanışını çok doğru bulsam da ciddi bir teknik
sorun var, bana göre: Sinan’daki bu iç kavga ve Rüzgâr’ı ne olursa olsun içinde
bitirememe tam yansıtılamadı. İzleyici, birdenbire karar değiştiren ve yine
Pelin yerine Rüzgâr’a inanmayı seçen bir Sinan algıladı ve bu seyredenlerde yine
“Pelin harcanıyor!” duygusu uyandırdı. Bu aksaklık senaryoda bir iç sesle ya da
oyuncu rejisinde bazı vurgularla giderilebilirdi gibi geliyor bana ama sonuç
itibariyle oradaki duygu ne yazık ki güme gitti ve farklı bir algı oluştu.
Yazı devam ediyor...