Bu numaraları Bengisu bile yemiyor, Rüzgâr! Bil, istedim!
Pelin, Ceyda ile sınanmış ve başarıyla geçmişti. O sınavı sanırım, vize kabul eden senaristler finale de bir Rüzgâr engeli koydular. Her ikisinde de Pelin, onların Sinan’a âşık olduklarından çok emindi. Bunu hep geç fark eden Sinan oldu. ( Rüzgâr’ınkini henüz fark etmiş bile değil) Pelin, büyük bir akıllılıkla Ceyda’da izlediği problem çözme yöntemini değiştirdi. Bu defa karşımızda kanatsız bir melek var. Rüzgâr’ın her restini gören, sızlanmayan, Sinan’a vıdı vıdı etmeyen tam aksine “Rüzgâr haklı!” diyen bir Pelin, bu oyunun da tartışmasız galibi olacak. Rüzgâr’ın ikide bir kullandığı “Sinan hayatını bana borçlu” imasını ustalıkla karşılayıp ve “Bu borç ödenmeli!” diyerek bence onun planını bozmak üzereydi bile. Bölüm sonunda dedenin onları görüp yere yığılması olmasaydı, elbette. Şimdi Rüzgâr’ın yine suyunu çıkarana kadar kullanacağı bir “vicdan azabı” devreye girecek. Bir süre de bununla uğraşmak zorunda kalacağız gibi görünüyor.
 
Romantik – komedinin özünde iki âşık vardır, bir araya gelmelerini engelleyen bir sürü olay olur, finalde birleşirler. Bunu hepimiz biliyoruz ancak “ o bir sürü olay” bir bilgisayar oyununda level atlamak gibi, biri bitince ona benzer bir başkasına geçmek değildir. Haklısınız, bu mantıkla dizi sonsuza kadar uzar ama sorun şu ki ara ara ödüller vermez, küçük sürprizlerle sevindirmezseniz oyunculardan bıkıp ayrılanlar olmaya başlar.
 
İki âşık arasına giren bir üçüncü kişi bir defa olursa ilginçtir, merak edilir, engel nasıl aşılacak diye sorgulanır ama o gidince bir başka üçüncü kişi sokarsanız bu defa çok çok kahraman buna ne tepki verecek diye bakılır (izlenir demiyorum). Bu da bir, bilemediniz, iki bölümde anlaşılır ve ilgi kaybolur. Araya kıskançlık sokalım, bir tutam da vicdan azabı ekleyelim, biraz da arkadaşlık sosu katalım dediniz mi lezzeti kaybolur, tat veren öge, tatsızlığa sebep olur.
 
Bu öyküde, ilişkiye müdahil olmak için geride bekleyen bir Meliha, bir Süheyla faktörleri var zaten. Oradan bir düğüm atsak, beklenmedik bir gelişmeyle öykünün hareket alanını açsak, olmuyor mu?
 
Dikkatle bakarsan başımın üzerindeki haleyi ve omuzlarımdaki kanatları görebilirsin Sinan!
 
Pelin ve Sinan aşkında bizi neler bekliyor, sorusuna girmeden önce, izninizle, benim sevgili çiftim Başak ve Bülent’te biraz mola vermek istiyorum. Onların ilişkilerinde yine ayrılıkla sonuçlanan bir kriz ve sonrasında evlilik teklifiyle tatlıya bağlanmaya tanık olduk. Başak gibi duygularını kontrolsüz yaşayan coşkulu kadınlar, birileri frenlerine basmadıkça bu bölüm yaşadığımıza benzer ilişki kazalarını sıklıkla yaşarlar. Başak, bütün saçmalamalarına karşın öylesine içgüdüsel davranıp öyle şiddetli pişman oluyor ki Bülent’e acısam da Başak’a kızamıyorum bir türlü.
 
Onlara kızamıyorum ama bu bölüm araya giren psikopat psikolog için senaristlere fena hâlde kızdım, doğrusu. İnatla saplantılı kadın profilleri çizilmesindeki amacı anlayabilmiş değilim. Neden ısrarla arızalı kadınlar ama aklı başında, sağduyu sahibi erkekler görüyoruz, biri bana açıklayabilir mi? Süheyla dolap çevirme, oyun kurma ustası; Simay, sürekli ilgi bekleyen şımarık bir kadın; Başak, duyguları yüzünden hep hata yapıp sevdiği adamı kaybetme kaygısı yaşayan bir kadın; Meliha, damadını ezen bir kayınvalide; Ceyda, ruh hastası… Daha sayayım mı? Bütün bunlar yetmiyordu da bir de sözüm ona psikolog, bir saplantılı kişiliğimiz mi eksikti?
 
Yazın, Meliha’nın adresini veriyorum! Bu fotoğrafı çerçeveletip kendisine gönderirsiniz, bi’ zahmet!
 
Bölüm, Rüzgâr yüzünden beni rahatsız etse de itiraf etmeliyim ki Pelin& Sinan sahnelerinde başarılıydı. Aşklarından emin, yaşananlar nedeniyle birbirlerini suçlamadan, mutlu olmak için doğru zamanı bekleyen çifti izledikçe içim cız etti. Her aşk, emek ister; her sevgi, zorluklarla güçlenir. Onlar da bu sınavı veriyorlar, sanırım uzun bir süre daha da verecekler. Bu aşamada karşısındakinin duyguları düşünerek, onu incitmekten kaçınarak, sevdiğini kollayarak var olmaya çalışan çifti izlemek de çok güzel.
 
Pelin ve Sinan’ın Başak’la Bülent’ten en büyük farkı: onlar ilişkilerinde sorun yaratmıyor, kendileri dışında gelişen problemleri halletmeye çabalıyorlar. Üstelik buradaki çizgilerini de doğru ve gerçekçi buluyorum.
 
Erkek doğası gereği detayları gözden kaçıran Sinan, sadece Pelin’e olan aşkına odaklandığı, belki de Rüzgâr ve annesi gibi faktörleri önemsemediği için gelebilecek tehlikeleri hesaplamakta zayıf kalsa da Pelin’in tavrı onun işini kolaylaştırıyor diye düşünüyorum. Yine de önümüzdeki bölümler için başları epey ağrıyacak gibi…
 
Final sahnesinde dedenin Pelin ve Sinan’ı gördükten sonra fenalaşması, gelecek bölümde de hem onları hem biz izleyicileri zor anların beklediğini düşündürdü. Dede yaşasa da ölse de ikilimizi büyük sıkıntılar bekliyor. Pelin gibi, bizim de Rüzgâr’la imtihanımız bitmedi ve bitecek gibi de görünmüyor ne yazık ki…

Rüzgâr, rengini belli ettiğinde Ceyda’yı mumla arayacağımızı tahmin etmiştim ama en azından hak vermesem de nedenlerini anlayıp kendince yaptıklarını mantıklı bulabileceğim sağlamlıkla bir karakter olsaydı.
 
Yapılacak bir şey yok, bekleyip göreceğiz, birlikte…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER