Bazen tek bir kare her şeyi anlatır.
Oyunu bu şekilde Ömer’e anlatmak olağanüstü hareketti. Bin kere tebrikler! Klişe diyen olmuş. Klişe zaten var, önemli olan işlenme şekli diyorum. Düğünden önce odada söyleseydi bunları aynı etkiyi bırakır mıydı bizde? Sorarım size. Hayatlarını birleştirmek üzere yürüdükleri yolda Defne aynı zamanda o yolda yürüyüşlerini zorlaştıran engebelerden, engellerden bahsetti Ömer’e. Daha önce çıktığı o zorlu yolun yükü sırtındayken, "Mutlulukla ve güvenle…’’ diyen adama "evet!" demek istemedi. En doğru zaman ve mekân mıydı, orası tartışılır. Ama olması gereken miydi? Kesinlikle!

Tüm yalanlarla birlikte "evet" deseydi Defne, bende biterdi belki. Ama şimdi içim o kadar rahat ki onun adına. Sadece Ömer’e üzülüyorum. Ona canım yanıyor. Bildiği, güvendiği herkes ondan bir şeyler saklamış. Hayatına müdahale etmiş, çoğu kez henüz tam olarak bilmiyor olsa da, sevdiği kadına kavuşmasına yine onlar engel olmuş. Büyük yıkım! Tek bir dileğim var; olan biteni doğru düzgün konuşabilmeleri. Defne’nin tüm yalanlarının perde arkasını, arkasından çevirmek zorunda kaldığı dolapların Neriman’ın tehditleri yüzünden olduğunu, 200 bin gibi dev bir sorunu olduğunu, hepsini anlatmasını diliyorum. Bunlar konuşulmadan cephe alınırsa BURADA KENDİMİ KESERİM! Şaka şaka, yapar mıyım hiç öyle şey ^^ (Belki de yaparım.)

Ve benim için önemli bir detay. İso’ya komşu geliyormuş. Gözümden kaçmadı. Önden sinyalleri mi verildi, eğer verildiyse verilmeli miydi bilemiyorum. Belki pat diye görseydik daha da güzel olurdu ama neyse. Çok da fark etmez bize. ‘’Olur, o da olur.’’ yani. Daha önce de dediğim gibi inşallah senin de mutluluğu yakaladığın günleri görürüz be İso!

Çok da uzatasım yok bu kez. Belki de ne düşüneceğimi bilemememden kaynaklanıyordur bu durum. Çünkü öyle bir yerdeyiz ki ne "Defne en doğrusunu yaptı" diyebiliyorum ne de "Her şeyi berbat ettin, aptal!" Ya da ne ‘’Ömer nikâhı terk eder.’’ diyebiliyorum ne de ‘’Evet der, ötesine sonra bakar.’’ Sinan’la düğünden bir gece önceki konuşmasından her şeyi bildiği ve de önümüzdeki sezonda Ömer’in planlarını, oyunlarını izleyeceğimizi düşünenler var. Olmayacak iş değil ama…

Ömer İplikçi’den bahsediyoruz. O uzun süreli oyunlara gelemez. Bünyesi kaldırmaz, sinir yapar. Yeni sezonda bizi aynı evde yaşayan iki yabancı (belki de üç) mı bekliyor onu da bilemiyorum. İlk defa bir tahminde bulunmakta ya da duygu durumumu tahlil etme konusunda bu kadar zayıfım. Kendime sinir oluyorum. Ama koca sezon ve de sizlerle olan sayısız buluşmam bir vedayı hak etmişti. Teşekkürler tüm ekibe, ekiplere! Teşekkürler uzunca bir dönem sabırla hayranlarına cevap veren sevgili Haktan Pak’a. Teşekkürler yine uzunca bir süre dizimizde çalan şahane şarkıları seçen, artık işi oğlu ve kızına devretmiş olsa da gönüllerin yapımcısı sevgili Müge Turalı Pak’a. Teşekkürler fragman diye başının etini yediğimiz hatta fandom’ın adını ‘fragmancı abi’ koyduğu Aykut Yıldırım’a. Ve her türlü senaryo müdahalesine, haddini aşan sayısız cümlelere ama çoğu zaman da sevgi sözcüklerine boğduğumuz sevgili senaristimiz Meriç Acemi’ye. Kaleminize sağlık. Yeni sezonda hepinizi yine ‘darlamak’ için hevesle bekliyoruz. Buralardayız ^^

Geçen yaz Abhazya’da, hava sıcaklığının rekora koştuğu bir cumartesi gününde Twitter’da bir gece önce başlayan bir yaz dizisi konuşuluyordu. Tanıtımlarını gördüğüm, başrolleri ayrı ayrı daha öncesinden bildiğim ama yaz dizisi diye çok da ‘takmadığım’ bir dizi… Adı Kiralık Aşk’mış. İşsizliğimden açtım, izledim. Aradan 52 hafta geçti, işte buradayım.

Büyük ihtimalle yeni sezonda da buradayım. Herkese iyi tatiller!

Aşkı bulduğunuz bir yaz olsun…

Son söz

Bir gece Kiralık Aşk izliyordum ve önüme bir tweet düştü; ‘’Benim de söyleyeceklerim var diyorsan yaz gönder, değerlendirip yayınlayalım.’’ Bunun gibi bir cümleydi ve de benim de söyleyeceklerim vardı. Teşekkürler Ranini Ailesi. Yardımseverliğiniz, sabrınız ve de paylaşımcılığınız için :)
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER