Dikkat! Dikkat! Bu bir sezon finali yazısıdır.
Geride bıraktık koca bir yılı. Akıttığımız gözyaşının, çektiğimiz çilenin,
üstümüzü kaplayan kara bulutların haddi hesabı yok. Hastane-hapishane-yetimhane
üçgeninde kaybolduk, iftiraya uğradık, evden atıldık, istenmedik, kötü yola çekildik,
sevdiklerimizin ölümüne şahit olduk. "Çok güzel sevilmedik, yalnız baya iyi
sevilmedik.” derken, hayatını bizi sevmeye adayan insanlarla tanıştık.
Yetimhane bir çocuğun korkulu rüyasıdır ama her çocuğun değil. Bazısı can
atar orada kalmak için, Eylül gibi. Kendini güvende hissedebileceğin tek yer
olur bazen en korktuğun yer. En çok güvendiğin kişi sana inanmayınca yaşadığın
yer de ev gibi olmaz. Soğuk duvarları yuva yapan içindeki sevgi ve kendini
güvende hissedebilme duygusudur. Bu yüzdendir her korktuğunda eve gitme, güvene
ulaşma isteği.

Babası en büyük kahramanıdır bir kızın, ona asla kızamaz. Ama o baba, senin
hayatını cehenneme çevirirse ona duyduğun kin gün geçtikçe büyür yüreğinde,
Songül gibi. Mutlu olabilme ihtimalini kendi ile beraber kalın duvarların
arkasına mahkûm etmişse baban, bütün hayatını duvarlara ve babana düşman olarak geçirirsin.
O yüzdendir babana olan hıncını duvarlardan çıkartman, önüne çıkan her duvarı yıkman,
sırtını duvarlara değil de dostlarına yaslaman."Hiç kimseye güvenmeyen biri
nasıl olur da sırtını duvara yaslamak yerine arkadaşlarına yaslar?" demeyin
çünkü duvarlar bazen yıkılmayarak insana en büyük acıyı yaşatabilirler.

Anne evladı için canını verir, onu bırakmaz diye düşünürüz ama çıkarına denk
düşmediği için 3 günlük bebeğini un çuvallarının üstüne bırakan bir kadından
asla yüz çeviremez bazısı, Kader gibi. '"Her kadın çocuk doğurabilir ama her kadın
anne olamaz." Bu cümleyi duyduğumda hayatta net olarak bildiğim şeylerin aslında
bir diğer yüzünün de olduğunu anladım. Sevgi açlığını hiçbir şeyle doyuramazsın
bu yüzden de seni kim severse sevsin yüzünü hep seni sevmesini istediğin kişiye
çevirirsin. Kimisi gururlu davranır ve çeker gider ama bazısı da "Gururun canı
cehenneme!" deyip, yine yüzüne kapanacağını bildiği kapıyı çalmaya devam eder.

Saltanatının ömür boyu süreceğini düşündüğü bir gece bütün hayatını kaybedebilir
bir insan Cemre gibi. İnsanlar açgözlüdür, asla elindekiyle yetinmez. İşte bu
yüzden her zaman sınavlara çekilirler en kıymetlileriyle. Bir anda kendini asla
hayal etmeyeceğin değil de hayal etmekten korktuğun şeylerin başrolünde
bulursun. Her şeyini bir anda kaybettiğini düşünerek ağladığın zamanlarda
hayatına girenleri de bu sefer yavaş yavaş kaybetmeye başlarsın. Kısacası sen "Dayanamıyorum artık gücüm kalmadı." diye ağladıkça hayat seni kaybettiklerinle
yaşatmaya devam eder.

Kendine dert edineceği bir kimse olmadığı için kendi hayatını yok sayabilir
kimisi Meral gibi. Senden habersiz, izinsiz senin için bir cehennem kurulabilir,
sen ateşlere atılabilirsin. Kurtulman, kaderini değiştirmen için bir ışık
yanabilir sonra sen habersizce o ışığı söndürmeye çalışırsın çünkü hiç
aydınlıkta yaşamadın, aydınlığı tanımıyorsun. Birden anlarsın gerçeği. "Sonunda
ben de güzel günler göreceğim." dediğin
anda yine başkaları izin vermez mutluluğuna. Hayatta hiç kimseye zarar vermeden,
ne varlığınla ne de yokluğunla hiçbir şey değiştirmeden yaşasan da, bir kere
başkasının eline geçti mi hayatın asla geri alamazsın.
Kader insana acır mı bilinmez ama bazen ona direnmemiz için bize dallar uzatabilir.
Sıkı sıkı tutunmaktan başka çare de vermez.
Yetimhane penceresinden evlerin yanan ışıklarına bakan çocuklar oradaki
insanların ne kadar şanslı olduğunu düşünürler. Acaba o evdekiler gerçekten
şanslı mı? Mesela Serkan, babası bir yetimin hakkını yedi, bu yüzden canından oldu.
Annesi ise tam bir kötülük kraliçesi. Bir gencin ölümüne sebep oldu ama
dışarıda özgürce dolaşıyor. Şu an başka birinin hakkı olan bir hayatı
yaşıyorlar ve ileride bunun bedelini ağır ödeyecekler. Ya da Güney, babası evli
olduğu halde bir başkasıyla yasak ilişki yaşadı, bir de çocuk yaptı ve üstüne
üstlük çocuğa sahip çıkmıyor, annesi desen varlığını kaybetmemek için bütün bu
çirkinliğe önce göz yumdu, kendini garanti altına alınca da kocasına oyun oynamaya
başladı. O yanan ışıklar bu insanların evlerinin ışıkları, şimdi kim söyleyebilir bu çocukların mutlu olduğunu?
Yazı devam ediyor..