Tatlı İntikam: Her şey bitmedi, bitemez!
"Ne yaparsan yap, aşk ile yap."
“Karma felsefesi, sorumlu olanın “sen” olduğu üzerine kuruludur. Geçmişte ne ektiysen, onu biçersin. Neden ve sonuç arasındaki bağlantıyı takip edemeyebilirsin, ama sonuç buradaysa nedeni de senin içinde bir yerlerde olmalıdır." Niye mi yaptım bu alıntıyı? Hayır, bu kez Pelin’i değil; tam aksi Sinan’ın karmasını düşünüp durdum bölüm boyunca da ondan. İki bölümdür Pelin’in “ektiğini biçtiği” için yaşadıklarına ve bunu yok etme çabasına tanık olduk da öykünün diğer kahramanı açısından pek düşünmemiştim bu bölüme dek. Öyle ya, Sinan bu öykünün “masum” çocuğuydu. Oysa kader, sadece Pelin’e değil ona da bir yol çizmişti. Onun sonucu yani Pelin, karşısındaydı. O halde nedeni de içinde bir yerlerde gizlenip kalmış olmalıydı.

Bence, ana olayın yanı başında Sinan’ın içindekileri yeniden keşfetmeye başladığı, bir başka deyişle özenle gömdüklerinin yavaş yavaş yerlerinden çıkıp yüreğinde ayaklanma başlattıkları bölümdü, bu. Sinan’ın ağzından işittiğimiz Halil Cibran’ın “İnsanın hakikati, sana gösterdiğinde değil gösteremediğindedir. Bundan ötürü onu tanımak istersen dediklerine değil demediklerine kulak ver.” sözü tam da bu nedenle bana Pelin’e değil de Sinan’a söylenmiş gibi geldi. Çocuk denecek yaştayken “tanıdığı” Pelin’in gösterdiklerini değil göstermediklerini çözmüştü çünkü o. O yüzden aşık olmuştu Pelin’e ve artık Pelin’in dediklerini değil demediklerini yeniden keşfetmesi gerekiyor.Beyni bu gerçekle yüzleşmekten ölesiye korktuğu için Pelin’e haddini bildirir gibi “ işçi – patron” ilişkisinden söz etse de yüreği beyniyle ipleri kopardığı anda ağzından çıkıveriyor “Yeşil eriği çok özlersin.” “Kardan, buzdan korkarsın.” lar…

Ve bence bölümün en çarpıcı repliği “Ben o kadar kadını niye tanıyorum biliyor musun? Aşık olamadığım için…” Yooo, Sinancığım sen aşkın en bi' dolusunu en bi' derinini yaşamışsın da, öyle bir kanatmış ki yüreğini o aşk, anka misali doğarsa küllerinden diye ödün koptuğundan, ikide bir kalkanları çekiveriyorsun karşı tarafa!
 
Eylem doğru, yapan yanlış!
 
Pelin açısından bakarsak bu bölüm, iki bölümdür değişen algısının yavaş yavaş farkındalığa dönüştüğü bölümdü, bana kalırsa. Kendini bildi bileli (Tolga dışındakileri bilmesek de tahmini güç değil) yakışıklı, çekici ama alabildiğine sığ erkeklere alışkın olan kızımız, birdenbire bilmediği sularda yüzmeye başladı. Henüz kendi duygularını çözümlemeye girişmedi ama kafasında tespitlerin oluştuğu ve Tolga yeniden dünyasına girdiği andan beri karşılaştırmaların başladığı da açık. Nitekim bilinçsizce dudaklarından dökülen “Güzelmişsin! Aynaların bile göremeyeceği kadar güzelmişsin. Ben hiç anlamamışım.” itirafı, Sinan’ın karşısında Tolga’dan duyduğu rahatsızlık, artık onun da kendi içinde farkındalıklarının adını koymaya hazır olduğunu gösteriyor.

Bir yanda hep bildiği, sürprizi olmayan, sorumluluğu az ve kolay bir ilişki diğer yanda dipsiz bir kuyu… Yapısı gereği rahat, cesur ve öz güvenli Pelin, o dipsiz kuyuya dalma riskini ne zaman göze alacak bilemiyorum ama yüreğindeki ibre yavaş yavaş Sinan’a doğru hareketlendi bile.

Bir gülüş anlatır bazen, yüreğinde ne var ne yok!
 
Bölüm sonunda Sinan’ı Ceyda’nın kapısında gören Pelin; gider, çekip alır Sinan’ı oradan diyorum ben. Malum Pelin genellikle önce yapıp, sonra düşünen takımından…

Bu bölüm fazlaca Ceyda’ya maruz kaldığımdan pek konuşmak istemesem de söylemeden geçemeyeceğim. Yavaş yavaş nur topu gibi bir “histerik” hatunumuz oluyor, sanırım. Bölüm boyunca iki kez kontrolünü kaybedip öfkesine ucundan tanık olduğumuz Ceyda; soğukluğu, buz gibi bir sesle tıslar gibi konuşması ve fırsatçılığıyla “yılan gibi” metaforunun bence tam somutlanmış hâli. Oyuncu, bu anlamda üstüne düşeni, yerine getirse de ben sevmiyorum kardeşim “salt” kötü tiplemeleri…

Gerçi Ceyda, Pelin’i çok yormaz, hırpalamaz gibi geliyor. Kadın “oyun”larını çok iyi bilen, bu konuda kendi gibi master yapmış iki de kız arkadaşı bulunan Pelin, Ceyda’yı bölümde küçük bir örneğini izlediğimiz gibi güzelce yer, yutar ama yine de Ceyda biraz geriye çekilse çok mutlu olacağım. Aksi taktirde son sahnedeki siyah pantolonu sayesinde zihnimde şekillenen çamaşır mandalı görüntüsü beni hafiften germeye başladı.


Yazı devam ediyor..

BUNLARI DA SEVERSİN

DİZİ-YORUM : SEZON 1 , Bölüm 2
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER