İkinci
bölüm tam da düşündüğüm gibi Sinan’ın Tatlı İntikam planının sonucu, “Gel
yanımda çalış!” direktifiyle başladı. Zavallı Sinan, bilinçsiz olarak Pelin’i
yanı başında tutma arzusunu “intikam” diye adlandırsa da, daha bölüm bitmeden
kendi başına ördüğü çorabı fark etmeye başladı, sanırım. Her ne kadar Bülent’in
“İlk aşkın değil mi? İlkler ve sonlar unutulmaz” yargısına “ İlkler unutulur,
sonlar unutulmaz.” diye karşı çıkmış olsa da, hiç farkına varmadan dudaklarından
dökülen “İyi de sen frambuazlı sevmezsin ki!” cümlesiyle kendini yalanlamayı
başardı.
Öylesine
doğal, öylesine anlık ve öylesine naif bir cümle ki “Sen frambuazlı
sevmezsin!” ifadesi… İçinde ne çok şey barındırıyor aslında: "Senin sevdiklerin
ve sevmediklerin önemli benim için." Sonra: "Ben seni iyi tanırım.”, bir de “Seninle ilgili
hiçbir detayı unutmadım.” ve hepsinden mühimi “Kendime yalan söylüyorum, sen
beni hâlâ çok ilgilendiriyorsun!”Duyduğumda
işte, hikâye tam da bu noktada açılmaya başladı dedim. Doğru bir kanal ve ona
akıllıca giriş yapan bir replikti.
İlk
bölümde yan kahramanların yavaş yavaş diziye imza atmaya başlayacaklarını
tahmin etmiştim ve bölüm bu noktada beni yanıltmadı. Adanalı köklerini hâlâ
koruyan, kızına hiç kıyamayan babanın, Tolga’nın “Evlenecek kadar sevmemişim.”
cümlesiyle olduğu yerde kalışını sevdim. Sözün bittiği yer orasıydı. Baba,
kızının incinmesine hiç tahammül edemese de sevgisiz evliliğin olamayacağını
düşünebilecek kadar sağduyulu çıktı.
Atos – Portos – Aramis…
Yan
kahramanlar demişken Bülent ve Başak ikilisini atlamak olmaz. Sanırım, benim
dizide favori çiftim onlar olacak. Doğru seçilmiş iki oyuncu ve uyumları çok
iyi geldi bana. Kimlikleriyle uyumlu, sağlam diyaloglar yazılmış ve oyuncular
da gerçekten hakkını verdiler. Pelin & Sinan çiftinin çıkmazlarını,
travmalarını ve çatışmalarını yaşamadıkları için ana çifte bir tür model olacak
“doğru ilişki” çifti oluşuyor diye düşünüyorum.
Ben
maalesef ne Simay & Hakan ne de Havva & Necip ikilisini sevemedim.
Gerçi hikâyeye katkılarının ne olacağını az çok sezebiliyorum ama Bülent ve
Başak’taki doğru elektriği onlarda yakalayamadım.
Havva
& Necip ikilisinin çocuk özlemi ve bunun için yapacakları, bunun yanında
Necip’in ailenin başına öreceği çoraplar, öykünün yan yolları olarak düşünülmüş.
Ana konusu net ve düz çizgili bir senaryoda bu çok normal ancak ilk bölüm
izlenimim sürüyor. Necip benlik bir karakter değil!
Dikkatimi
çeken bir diğer detay: Oldukça becerikli, hazırcevap, uyanık bir kadın olan
Meliha’nın kızı Havva; annenin dominantlığının aksine sönük ve saf bir kadın…
Aslında Tankut’un üniversite yıllarındaki pasif halini de hatırlayınca, güçlü anne figürünün, eğer Sinan gibi o çemberi kırmak için özel çaba harcanmazsa, ezik
ve hayat acemisi bireyler yetiştirebileceğini gösteriyor. Bu da dizinin doğru
iletilerinden biri geldi bana.
Yan
kahramanlardan bu bölüm dikkatimi çekenlerden biri de Serkan. Küçücük bir rolde
fark edilmeyi başardı. Umarım giderek etkisi artar.
Yazı devam ediyor...