CPR Haluk’tan sorulur.
Ne dedik başlarken? Oscar goes to Haluk… Şu dünyada sevmediğim bir şeyler varsa biri de abartıdır. Hiç hoşlaşmam. O yüzden birazdan söyleyeceklerim abartı değil bilakis gerçekler. (Haluk’un bölümdeki Yeşilçam replikleri bana da sirayet etti sanırım :D) Tüm bölüm prenses Ece’ye ulaşabilmek adına oradan oraya koşan, kılıktan kılığa giren, kendini bile döven- evet gerçekten dövdü- Haluk’a can veren Uraz Kaygılaroğlu’nu büyük bir zevkle izledim. Ülkemizde, televizyonlarımızda böyle yetenekli insanlar görünce çok mutlu oluyorum, hastasıyız valla. Yani bir insanın her hareketi, mimiği, bakışı olay olur mu arkadaş? Ama oluyor. İnanmıyorsanız, Baba Candır izlemeye başlamak için hiç de geç değil benden söylemesi.


Ekran başındaki Halukseverler “temsili”

Haluk kayıkta, Haluk otoparkta, Haluk çatıda, Haluk markette… Hepsine bayıldım kahkaha bile attım. "Bile" dedim çünkü hiç beceremem tebessümcü bir insanım. Ama otopark sahnesi ne güzel düşünülmüş. Her pazar güldürmeden yollamıyonuz bizi. Haluk yufkacı dükkanının oraya yara bere içinde gelince yapmıştır bi’ numaralar dedim. Nereden bileyim, kendini gerçekten dövdüğünü?

Ece cınım valla sen yaşlanmasın böyle bir kocayla, kıymetini bil. Leonardo DiCaprio son oynadığı filmi için “eğer gerçekten dokuz canımız varsa bu filmde yedisini tükettim.” gibi bir cümle kurmuştu. Bizim Haluk bölüm boyunca kaç kere ölüm tehlikesi atlattı kimbilir?



Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER