Adil de Sinan için “torunnummuş gibi konuşma” gibi bir cümle kurup kafaları karıştırdı. Başka artistik cümleleri de vardı. “Kötü biri değilim, biraz başım ağrıyor.” muydu? Bir hayli Hollywood. Bir de Adil Topal konuştuğu herkesin içinden bir parça. Merhamet, umut, karanlık. Voltran gibi karakter. Herkesi birleştirince ortaya Adil çıkıyor ^.^ Bir hayli ilginç bir kötü seyrediyoruz sayesinde. Tip hacdan gelmiş gibi ama aksiyonlar pure evil. Bir de aşk acısı çıktı ortaya. Macit Koper de güzel canlandırıyor. Bakalım daha neler göreceğiz.
Zaten ortaya çıkan üçüncü kardeş başka bir annedenmiş anladığım kadarıyla. Ama o annenin Bahri’yle bir aşk mevzusu olmasından çok korkuyorum. Daha evvel de demiştim maziden de bir kadın meselesi çıkmaz inşallah diye. Bir de abi Sefer çıkacak teorisi ihtimali azalıyor gibi. Zaten fotoğraftaki çocuk kardeşleri olduğunu hatırlayacak yaştaydı en azından. Çok küçük yaşta yetimhaneye bırakılıp geçmişine dair hiçbir şey hatırlamayacak bir durumda değil gibi.
Sarı böcük
Sinan’ı kurtarma operasyonuna gelelim. Oyun konsolları arasında bir uyumsuzluk söz konusuymuş okuduğum kadarıyla. O kadar teknik bilgim yok. Ama Sinan’dan bekleyeceğimiz şeyler bunlar, o noktada sorun yok. Lakin başka yerlerde var. Behzat Ç. gibi Türk dizilerinde görmediğimiz şekilde sezonlar ilerledikçe kalitesini bozmayan bir dizinin bile bence mükemmel olmasının önüne geçen figürasyondaki oyunculuk mesela. O kadın sarı böcek dedikçe televizyona bir şeyler fırlatasım geldi. Yanındaki adam da kendisi iyi ama çevresi kötü bir insanmış aslında, yazık oldu. Poyraz’ı görmeden üzerine şarjörleri boşalttılar ama Sinan’ı bir ısırıkla ellerinden kaçırdılar. Poyraz da adeta Poyraz Alemdar olup çat çat indirdi hepsini. Yani. Aksiyon çoğaldı istediğimiz gibi ama biraz daha özen lütfen. Keza Sefer-Zülfikâr-Taşkafa üçlüsünün Adil’in izbandut gibi adamına işkence sahnesi. Tokatla konuşacak bir model değil diyorsunuz da, tokat da atamıyorsunuz ki dedem? Boşa salladınız hep. Adamı bir şekilde ellerinden kaçıracaklarına emindim, öyle de oldu. Beceriksiz mafya. Ya İhsan’ın Poyraz’ın böğrüne attığı yumruklar? Türk filmi izler gibi “E vurmuyor ki?” dedik biz evcek. Sinan’ın kurtarıldıktan sonra hiçbir güvenlik önlemi alınmadan dımdızlak Begüm’e teslim edilmesini de ekleyeyim de içimde kalmasın.

Zülfikâr daha iyi tokat aşkediyor.
Meltem’i seviyorum. Taze bir hala olarak, sonunda yeğeniyle tanışmasına çok sevindim. Çok güzel hala olur kendisinden. Sinan’la oyun filan oynasınlar. Zülfikâr’ın nihayet kararını vermesiyle hepimiz rahatlamışızdır diye tahmin ediyorum. Hiçbir kelimesini değiştirmeden yaptığı konuşmaya Meltem’in verdiği tepkiyle Çiğdem’in tepkisini karşılaştırması bile yeterliydi Meltem’i seçmesi için. Gerçi gerçek hayatta 4S kuralı dediğimiz kural geçerli olur ve Zülfikâr fedakarlık gösteren Meltem’i değil, hâlâ çirkinlik peşinde olan Çiğdem’i seçerdi ama neyse ki Çiğdem’in gidici olduğunu biliyorduk. Zülfikâr artık kendisine gelsin. Zira bölümde o hengamede bile Pamuk’un derdinde olan Taşkafa’yla birlikte iyice kayışı koparıp Sefer’e bile gülüm diyen Zülfikâr’a güldük sadece. Bize öyle Zülfikâr lazım. Bir de lütfen o Vesikalı Yarim repliğini bir daha duymayalım, n’olur bak Allah’ın adını verdim.
Anlaşılamayan Poyraz
Güzel bölümlerde tekrar görüşebilmek dileğiyle,
Sevgiler.
Yazarın kişisel notu: Bir süredir zamansızlık ve ortamsızlık içinde hazırlamaya çalışıyorum yazıları. O sebeple gecikmelerden ötürü affola. Yine de okuyup beğenenlere teşekkürler.