Sırrını biliyoruz Nessa!
Nessa bir yolculuğa çıktı ve bütün hayatı değişti.

--Dikkat Spoiler İçerir--

Geçen bölümün sonunda çaresizlikle karanlığa koşarken bıraktığımız Nessa’nın hayatında, sekiz yıl önceye dönerek başladık. Flashback sahnelerini dozunda kullanıldığında seviyorum. Yeterince bilgi verilmediğinde bir ileri bir geri durumu sadece kafa karışıklığına batmamız içinmiş gibi geliyor. Bölümün hemen başında Nessa ve Atika’yı tutsak olarak gördük, bundan başka bilgi verilmedi. Sonra Nessa’nın, geçen bölüm vurulan ve bu bölüm hastanede olduğunu öğrendiğimiz koruması yerine görevlendirilen kişinin, MI6’ten olduğunu farketmesine rağmen, onunla oynaşmakta sakınca görmediğine şahit olduk. Sanırım Nessa bir The Bodyguard fanı. Evet, ben hâlâ vurulan korumayla yakınlıklarının farklı olduğunu düşünüyorum.

“Merak her şeydir” felsefesiyle ilerleyen The Honourable Woman’ın bir başka felsefesi de senkronize sahneler. Herkesin güne başlama sahnelerini, bir ondan, bir bundan şeklinde gördük mesela. Bu sahneleri sevdim. Karakterlerin farklılık ve benzerliklerini daha iyi ayırt edip, onları daha yakından tanımamızı sağlıyor.

Nessa'nın gözü dalmış kim gelecek acaba?

İsrailli yetkililer kaçırma olayında yaralan ve yakalanan sürücüyü sorgulamak için yola çıkarken, adamın bir telefon talimatıyla kendini öldürmesi, Kasım'ı kaçıranların ne denli tehlikeli olduklarını kanıtlıyordu. İntihar sahnesi de oldukça etkileyiciydi.

Bu bölüm öğrendiğimiz bir diğer şey de; Ephra’nın huysuz karısı Rachel’in espiri yeteneği oldu. Gerçi o bunu daha çok laf sokmak için kullanıyor. Evlerinde Kasım’ın kaçırılışını araştıran görevlilerin tuvalet zeminini tutturamayışlarına, "Nişan almaları da böyleyse yandık!" diye laf sokması beğenimi kazandı. Gerçi bu kadar şikâyet etmesine anlam da veremedim, o zenginliğin içinde tuvaletleri kendi temizlemiyordur herhalde? Hoş, onun asıl derdi görümcesi Nessa'nın Ortadoğu’yu koruma gönüllüsü haline gelmesinin ona yansıyan etkileri ve tepkileri. Ortadoğu falan ne gerek var ki, o ve Yahudi kızları mutlu mesut yaşarlardı tüm bu mücadele olmasa. Kusursuz İngiliz aksanıyla şakıyan Rachel hakkında öğrendiğimiz bir diğer şey de; uyuyor görünürken gözlerinin açık olduğu. Kocasının karıştırdığı haltların gayet farkında.


Ephra için deja vu saati..

Bölüm boyunca Nessa’nın ayakta kalmaya çabalamasını gördük, defalarca tekrarladığı o hem politik hem sempatik konuşmasının bile hakkını veremedi. Tüm bu çırpınış, Rachel’ın “Sen nereden bilirsin çocuğun bile yok!” çemkirmesi sırasındaki ifadesiyle birleşince, tahminlerimiz sağlamlaştı; Kasım aslında Nessa’nın çocuğu. Nessa Kasım’ı kaçıranların, onu kurtarmak için her şeyi yapabileceğini biliyor olduklarının farkında. Ve onları yanıltmak için kendiyle savaşıyor. Babanın kimliğini henüz bilmiyoruz, Nessa’nın danışmanına yaptığı açıklamaya göre Kasım'ın babası onlara şoförlük yapıyordu ve çatışmada öldü.

Bölümden aldığımız bir diğer bilgi, ilk bölümde intihar süsüyle öldürülen Filistin’li iş adamına kurulan sevgili tezgahı. Karısının, adamın sadakatine tereddütsüz inancı göz yaşartıcıydı. (Gerçi bu ihanet de sağlık sebepleri gerekçesiyle mümkün değilmiş hani). MI6’in emekliliğe hazırlanan acar ajanı Sir Hugh Hayden-Hoyle (Adamın adını duyunca 'haydan gelen huya gider' atasözünü hatırlayan kaç kişiyiz?) da başarılı bir sorguyla, sevgili kılığındaki FBI ajanı kadını köşeye kıstırdı. Gerçi deli deliyi gözünden tanır, Sir Hayden-Hoyle bu ihanete pek inanmamıştı. Zira ihanetten bahsederken, o da alyansıyla oynayıp, kendisinin de böyle bir ihanet hikayesinin kahramanı olduğunu hem bize, hem de merhumun karısına hissettirmişti. Yöneticisiyle yaptığı düstursuz konuşmalarla da bunu ispatladı ve ihanetin diğer kahramanını ifşa etti.


Seninle sütlü bir çay içelim mi tatlı kıs?

The Honourable Woman’da en sevdiğim şey; vurgular. Mesela ilk bölümde Nessa’nın kürsüdeki konuşmasında, bir makasın keskin kolları gibi tuttuğu bacakları, bu bölüm sıkça yakın planda gördüğümüz topuklu ayakkabılar ve izlemesi keyifli, anlatması o hissi yaratmayan diğer görsel hazlar…

Sevgili kılığındaki FBI ajanı Tracy, pek de öyle ajan hislerine sahip olmadığını gösterdi. Okuldan beraber mezun olduğu yöneticisine güvenmek yerine, “MI6’ten aradığını” söyleyen kişiye güvendi ve bedelini de ödedi.

Nessa “Sırrını biliyoruz!” diyen arama sonrasında

Bölüm sonunda tahminlerimizin doğruluğu; Nessa’ya gelen telefonla açıklandı. Telefondakiler “Sırrını biliyoruz” dışında bir şey söylediler mi? Bu da cevabını diğer bölümde öğreneceğimiz bir soru olarak kaldı.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER