Deha: Gülünü kaybediyorsun Genç Karan

*Allah’ım nasıl acılar bunlar, nasıl?”
Aşkla değişmek, dönüşmek bu değil. Bu asla değil. Hatırladıkça midem bulanıyor, tansiyonum düşüyor. Devran gibi triplere girip ayılıp bayılacağım, tutun beni. İmreciğim çektiğin aşk acısını izlemek zaten canımızı yeterince yakıyordu, yetmedi, bir de bu. Bir de ben İmre’yi otel odasında ilk gördüğümde o olay oldu sandım. Benim psikolojimi düşünün. Karahan’la para için birlikte oldu sandım. Sabahını izliyoruz diye anladım. Bu dizi hepimizi delirtti. Ne bileyim, ayakkabıları bir taraftaydı sonra mesaj geldi falan istediği parayı da vermedi, kullanıp attı sandım. Bir kadın olarak şu kurduğum cümlelerden utanıyorum ya. İmre sen beni çok kırdın bu bölüm. Ve bu kırgınlığımın geçeceğini sanmıyorum. Hiçbir erkeğin kendisine dokunmasına izin vermeyen bu kız gidip ameliyat parası için böyle aptalca bir şeyi mi kabul edecek? Bir beyin ameliyatı da İmre’ye ayarlayalım. Ne yazdığımızın farkında mıyız? Sinirden başıma ağrılar girdi. Ben senin Devran’a olan koşulsuz şartsız aşkını izlemeyi seviyorum ama senin bu aşka daha fazla kurban edildiğini izleyemeyeceğim. Bu şekilde değil. Aşkta gurur olmaması bu tonda bir şey değil. Bu olayın kadın bedenine indirgenmesini hazmedemiyorum. Bilmiyorum ya, bende bir şeyler koptu. Bunu bize izlettiğiniz için de size ne diyeyim? Ne denir ki böyle bir durumda? Aşkmış meşkmiş geçin o konuları. Hiçbir mantığı olmayan bomboş bir olay. Ameliyat olacağı bile kesin değil. Ki bu para da yetmeyecek ki zaten. Adamı ikna mı etti sanki? Kız çantayla iki milyon dolar veriyor. Elden bu parayı ben almam. Alan doktor tanıdığım benim bile yok. Nasıl bir paralel evren burası? Şey düşünüyorum artık senarist robdöşambrını giyiyor. Elinde şarabı. Yaz kızım şuradan Breaking Bad. Şuradan biraz Ezel. Yanına Binbir Gece Masalları. E ama Aşk-ı Memnu yazmaya gelince ortam sisli puslu oluyor, görmüyoruz, bilmiyoruz, duymuyoruz, o ne olacak? Çok mutsuzum, çok. Bölümü genel olarak beğendiğim, ana hikâyenin girdiği yolu sevdiğim halde günün sonunda mutsuzum.
 
Sürekli Devran için çabalayan bir İmre izlerken diğer taraftan sürekli duygularını inkâr eden bir Devran izliyoruz. Bu kadar pasif bir erkek tarafı izlemek de beni artık yoruyor. Ona da katlanamıyorum. İmre için çabaladığını, bir şeyler yaptığını artık göremeyeceksek dükkânı kapatın gidelim. Böyle esas oğlan mı olur sürekli ağlayan? Tamam, anladık güven problemleri var. Çok haklı, babasının yetiştirdiği kız tarafından kandırıldığını sanıyor. İmre’yle ilgili şeyleri biz görüyoruz, Devran görmüyor ki. Onun gördüğü tek şey Tim’in öldüğü yerde Kuduzla kol kola olan İmre. O da acı çekiyor. Acı çektikçe de İmre’ye acı çektiriyor. Ama yeter. Yetti artık. Umuyorum bu ettiği kelimeleri tek tek hatırlar, hatta paralel seven senaristimiz paralelleri tek tek yüzüne çarpar. Gözlerinin içine artık bakmaya korkuyor yine kanar diye.

“Yüzüme bakmayacak mısın?”
“Hayır.”

Bakamaz. Çünkü bakarsa senin ona yine öyle baktığını görür. Yine inanır. Yine kendisini sana kaptırır. Şu anda senden nefret etmesi gerek oysa. Ama o kısacık anda yine karşı koyamayıp o masada gözlerini gözlerine dikti. Dikti dikmesine ama yine dayanamadı kalkıp gitti. Bu ikili gözleriyle oynuyor ve bu konuda rakipsizler.

“Senin benim içimde açtığın yara asla kapanmayacak.”
“Benden uzak dur. Bu son uyarım.”

Devran’ın İmre’yi kaybettiği an. Bu an. Gülünü kaybediyorsun Genç Karan.
 
İmre’yi bu kadar hırpalamasını izlemek yordu. Çok yordu. Anladık Devran böyle aşkın ızdırabını da işin sonunda çok pişman olacaksın. Olmalısın da. O kapıya gelip mahvolmuş bir Devran izlemeyeceksek İmre neden çekti bunca acıyı? İmreciğim sen de sus olur mu? Aman gerçekleri söylersin falan yeterince dram izlemeyiz, Allah korusun.
 
Otel olayı iyi bir mekân oldu. Sıkıldık mahalleden. Biraz bir şeyler daha organize edin de izleyelim. Kumarhane sahnesi harikaydı. Davet olayı yine güzeldi. Yeni mekân iyidir, iyi.
 
Devran artık farklı bir versiyonuna sonunda evrilmiş durumda. Daha acımasız ve yapılması gerekeni yapan bir halde. Babasıyla olan savaşı bence yakında kazanacaktır. İskender’in daha fazla yolu kaldığını düşünmüyorum. Ancak Karahan’la olan savaşı öyle olmayacak. İmre ile ilgili durumları duyunca işte o zaman bence göreceğiz içindeki ateşin ve âşık Devran’ın nasıl olduğunun paralelini. Gerçekleri de öğrenip İmre’nin peşinde koşmayacaksa biz buna neden esas oğlan diyoruz? Oturup ağlamaya, ayılıp bayılmaya devam etmez diye umalım. Erkeksin, aslansın, yaparsın. Senin Y kromozomun var. Sen farkında değilsin ama var. Yoksa sana karşı olan bu nefreti nasıl söndüreceğiz bilmiyorum. Evet, ben de kendisine İmre bu haldeyken, onun için bunca şeyi yapmışken -ki sürekli unutuyoruz Devran bunları bilmiyor, çocuk inanın ki bilmiyor- çok gıcık oluyorum, yalan yok. İnanılmaz sinir olup kafasını taşlara vurasım geliyor da işte. Yapacak bir şey yok. Onun sürüneceği günler de yakın. Onun çabalamasını da göreceğiz. Bunların kavuşması bayağı büyük olacaktır. Artık olsun olacaksa da. O silahı da Devran eline alacak. Belli oldu. Karahan cephesinde İmre için eline alacak. Adını bile söylemek can yakıyor artık. İmre ne yaptın sen bize böyle? Neden aybalam, neden? Karga vardı bir zamanlar şimdi kafamda daha net oturdu. Karga out Karahan in yaptık ama bu adamdan ben korkuyorum. Bu adam farklı ve tehlikeli. İmre bir kez ona borçlandı. Devran için. Elinden nasıl kurtulacak? Devran daha evrimini tamamlayamadı ki. İlk insan gibi bir şey şu an kendisi. Bakışlar, bakışlar, bakışlar. Kız gidiyor, gidiyor.
 
Cesur’u bu bölüm çok sevdim. Geçen bölüm sessizlik yemini etmişti kendisi. Konuşmuyordu. Böyle uzaktan bakıyordu sadece. Hint filmi gibi. Uzun uzun bakışlar. Geçen bölümde ciddi bir sıkıntı vardı da neyse. Çok garipti. O şahmeranı kardeşine verdiği için mutluyum. Tabii hiçbir yararı olmadı. İmre eskiye biz deliye döneriz sandık ama peh peh peh. İmre Cesur kardeşliğini izlemeyi özlemişim. Cesur simsiyah bir tona geçmişti ama kardeşini hala bir şekilde sevdiğini gördük bu bölüm. Aysel ve İskender’den o kadar soğumuş durumdayım ki günün sonunda Cesur’un dediğine öyle ya da böyle geldim. Onlar birbirlerinden başka kimseyi sevmiyor. Ne İmre ne de Cesur. Babasını öldürdü, kızını karşısına alıp iki kelime konuşamadı. Varsa yoksa İskender. Cesur’un herkesin yüzüne gerçekleri söyleme yönünü çok seviyorum ya. İstediği kadar kötü olsun, o olsun, bu olsun, hiç değilse dürüst. Bu da aklıma Devran’a da gerçekleri o mu söyleyecek sorusunu getiriyor. “Ben de sana kardeşlik yaparım. Kendini yalnız hissetme.” Buna ihtiyacımız vardı Cesur. Abla kardeşi izlemeye umarım devam ederiz. Cesur’u bu halde izlemek en sevdiğim hali sanırım. O simsiyah hali de fena değildi ama biraz daha gri tonunu tercih ederim. Onu da biraz daha tanısak ya artık. Bir yerden sonra Devran’ın yanına geçerek beraber İskender’e karşı savaşacaklarını hala düşünüyorum. Tüm çocuklarını mahvetmiş bir babanın sonu evlatlarından olmalı. Cesur’a bir hikâye açmak gerek. Onun gri tonunu da koruyarak bir hikâyeye girmeli o da. Bunun tek yolu da bana Devran’ın tarafına geçmesi gibi geliyor. Ama ortada bir Boran olayı da var. Bakalım.
 

*İmre nelerden hoşlanıyor anlat bakalım Profesör.*

Babaanne de delirdi. Teyzeciğim tam olarak ne anlatıyorsunuz? Sanki bu işin sonunda o da ölecek gibi hissediyorum. Bilemedim. Devran ve annesinin sahnelerini bu bölüm sevdim. Beni yormadı.
 
Aysel İskender geçmişini öğrendik öğrenmesine ama hala eksik parçalar var. Belki onlar da zamanla oturur yerine. İskender aynı İskender. Karahan’a da oyun yapmak istedi ama Devran sonunda yine kazandı. Artık kazansın bu çocuk. Yeter, çok kaybetti. Kuduz karakteri yine büyük heyecanla girip sonra ne yaptığını anlayamadığım bir karakter olarak veda etti diziye. Neye hizmet etti tam olarak? Neyse, kıskanç Devran gördük sayesinde. Ah ah ne mesut günlerdi. Milattan önce gibi şimdi her şey. Devran dolaylı yoldan bir ölüme daha sebep oldu. Tim’in intikamı alındı alınmasına ama beslediği canavar öldürdükçe daha da vahşileşiyor. İskender’in gülünü tehdit ediyorsun ama kendi gülünden olacaksın Devran. Kendi ellerinle gülünü bir canavara teslim ettin koklaması için. Oysa canavarlar gülleri koklamazlar. Parçalarlar.
 
Bölümde aksiyonlar, heyecanlar vardı. Artık sitcom gibi değerlendirmeye karar verdim bu diziyi. Bölüm bölüm, anı yaşayıp diğer bölüme devam edeceğiz. Karahan karakterinin gelişiyle birlikte -ne olduğunu bilirsiniz siz ismini koyduğum o saçma sapan sahneyi de saymazsak- güzel bir hareketlilik geldi. Keyifle izledim. O olayın olmayacağını, o saçmalığın bir an önce hafızalarımızdan bir şekilde silineceğini, sevdiğimiz bir karakteri sonsuza kadar kaybetmeyeceğimizi umalım. Ne olduğunu siz anlayın artık, bahsetmek midemi bulandırıyor. Bazı kırmızı çizgiler vardır, geçilmez. Karakterleri mahvetmek için yaratmadığınızı umuyorum. Böyle bir karakter yaratıp da bu saçmalığı yapmayın. Çünkü bunun asla ama asla dönüşü yok. İması yeterince iğrençti zaten. O kadar da delirmeyelim. O kadar da değil. En azından ben devam edemem bu diziye öyle bir olay olursa.
 
Bu yazar bu hafta yasta. Haftaya görüşmek üzere. Haydi, kalın sağlıcakla. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER