Deha: Bana bir masal anlat baba*

*Alo, itfaiye mi?*
Bu hastalığı öğrendiğinden beri yalnızlığı gitgide arttı sonra İmre’nin öğrenmesiyle birlikte ilk defa belki de bu kadar yalnız olmadığını hissetti. İmre’nin kendisini önemsediğini söylediği anlarda sürekli aynı şeyi diyordu. “Gerçekten merak ediyorsan.” “Daha iyi bir yalan bulabilirdin İmre.” “Senin için anlaması zor.” İmre’nin ona tavırlarını gördükçe, söylediklerini gördükçe kendini daha da kaptırdı. Devran, İmre’nin öleceğini bile bile onu sevdiğine inandı. Kendisine bu gerçeği yüksek sesle itiraf etmedi, edemedi. Ama bir an. Yanıldığını sandığı bir an bu yorgunluğun da etkisiyle içindekileri daha fazla tutamadı.

Öleceğimi bile bile beni sev-“ Yüksek sesle dile getirdiği anda da pişman oldu, korktu. Bakışlarındaki o çekingenlik, ürkeklik…Devran İmre’yle ilgili çoğu şeyi içinde yaşamaya, bu savaşı içinde vermeye alışmış durumda. Peki nereye kadar?

“Söylemeye bile korkuyorsun değil mi?”
“Bir de şu yapacaklarını gerçekten bir yapsan ne hale geleceğiz kim bilir?”  

Devran baştan beri İmre’yle ilgili hiçbir şeye cesaret edemedi ki… Ama ilk defa. Ne kadar savaşırsa savaşsın bu sefer ilk defa böylesine kaybetti kendi içinde verdiği bu savaşı. Devran kendini baştan beri ne olduğunu bir türlü anlamlandıramadığı hislerine sonunda bıraktı. Ürkekçe. Tedirginlikle. Korkarak. Bu sefer o, belinden tutup kendine çekerek İmre’yi öpmek istedi. Hissettiği şeyleri hala tam olarak kabul edemese de, bundan delicesine korksa da bunu yapmak istedi. İkisi de kendini ana bırakmışken çocukcağız zar zor korkaklığını yendi kızı öpeceğim diye, şansına İmre’nin dudakları yerine boynu düştü.

Eğer gerçekten bir gün bunu istersen, gerçekten, o zaman benim kurallarına göre hareket edeceksin. Yaşamak için ne gerekiyorsa yapacaksın.” Ona karşı olan hislerini kabul ettiğin gün Devran, işte o kutlu gün, onunla olmaya gerçekten karar verdiğin gün, bu savaşı artık kendi içinde bitirdiğin gün o kapıya gideceksen yaşamayı isteyen, bunun için her şeyi yapmayı kabul eden bir adam olarak gitmen gerekiyor. O öpücüğü en az Devran kadar isteyen İmre’nin iradesine saygı duyalım bugün de. İmre, Devran’ı yaşatmak için her şeyi yapar, yapacaktır ve bence günün sonunda yaşatacaktır da ama unuttuğumuz bir şey var. Hayat çok bencil. Almadan vermeye alışık değil. Ondan bir şeyler isterken bunu unutmamak gerekiyor. Bir şeyler almalı ki karşılığında bize bir şeyler versin. En büyük korkum bu. Beni rahatsız eden şey bu. Bu işin sonunda Devran kurtulur, kurtulmasına da bedeli ne olacak? Kim olacak? Devran yaşarken kim ölecek?
 
Ne kadar tutkulu bir sahneydi bu böyle. Hikâye içinde bu ikiliyi izlemek çok keyifli. Bu ikiliye dram da çok iyi gidiyor. Zaten bu ikilinin sahnelerini öyle bir yazıyor ki senarist gerçek bir duygusal roller coaster. Bir anda en zirveye çıkıyorsunuz sonra çakılıyorsunuz. Birbirini bu kadar çok isteyen ve birbirini, hislerini tanımaya çalışan iki insanı o kadar güzel oynuyorlar ki... Kepenkler indi Devran, İmre’yi öpemedi diye ama moralinizi bozmayın. En geç bir sonraki bölüme öper. Sonrası zaten herhalde ortalık yangın yeri. Gerçi bana pek öpmekle kalacak gibi gelmedi, değişik bir enerji aldım sahnelerinden de neyse. Bu sahneyle birlikte farklı bir ilişki dinamiğine girdiler. Devran’ın duvarları daha da çatlamaya başladı ve İmre’yi yanında göremediği her andan rahatsız olup açık açık onunla flört etmeye başladı. İnsanlık için küçük Devran için çok büyük adımlar. Senarist bir kez daha aynı şeyi yaptı. Devran’ın aşkı bilmediğini bir kez daha vurguladı. Nedenini artık anlamışızdır herhalde. Sevgi güzel şey ama aşk bir ateş. Yüz milyonuncu kez bir daha vurgulayalım. Yapacak bir şey yok, bunu ben demiyorum. Senaryo bu.
 
İmre’nin içinde bir his. Kadınlar hisseder. Kralının ne yaptığını duyunca Aysel ve İskender’in kendisini de kandırdığını duyunca ne yapacak bilemiyorum. İskender’e Cesur ve Devran’ın çocuklukları yetmedi. Kahramanı olduğu, kendisinin yetiştirdiği, kendisini babası yerine koyan İmre var sırada. Bir evladı daha babasız bırakacak.
 
Aysel sen de ne fenasın ya. Gülceleri sokağa attırdı. O cephede de işler karışık. Şimdi paraları da yok. Tamirhane sizlere ömür. Bir sürü borç. Bakalım orda neler olacak. Gülce - Devran sahnesi de üzücüydü. Anneler de hisseder. En iyi anneler hisseder. Bir annenin evlatlarını babalarından korumaya çalışmak zorunda olması hiç adil değil.
 
Bölüm çok güzeldi. Ama benim Karga'mdan ne istediniz ey senarist. Ben yine bir şok. Cesur seninle artık şahsi bir meselem var. Böyle mi olacaktı Karga’nın sonu hala inanamıyorum. Dağ gibi adamı yaktılar. Hayır, adı da Karga, Anka kuşu değil ki küllerinden yeniden doğsun. Taner Rumeli’nin eline, emeğine sağlık. Onu Karga olarak izlemeyi ben çok sevmiştim. Keşke bu kadar erken veda etmeseydi. Ya neden onu hapisten çıkarıp beni umutlandırıp kalbimi böylesine bir de bu cepheden kırdınız? Ne hikayeler vardı hizmet edeceği, ah ah. İmre’yle, Devran'la, ana hikayeyle bu karakter çevresinde neler neler yazılır da izlenirdi. Sarhoş bir bedevi yapıp o karakteri bozduğunuz, saçma bir hikâyeye soktuğunuz gün meğer veda etmişiz kendisine. Fark edememişiz. Hoşça kal Karga. Sen her daim benim en sevdiğim mafya reyisi olarak kalacaksın. Sen bu sonu hakketmedin.
 
 
*Gözümün nuru, hoşça kal.*
 
Cesur bu bölüm kendini aştı. Deha mı arıyorsunuz? Bu dizinin gerçek dehası Cesur'dur. Bu karaktere her şeyi diyebiliriz ama stratejik bir deha olduğu gerçeğini değiştiremeyiz. Kaç boyutlu hamleler yapıyor artık takip edemiyorum. Cesur'la ilgili en sevdiğim şey dürüstlüğü sanırım. Çat çat söylüyor ben böyleyim, ben şöyleyim diye. İki yüzlü değil en azından. Karga’nın cenazesine gitmesi peki. Sinirlerim bozuluyor aklıma geldikçe. Ha ha ha. Devran da daha restorana taş atıp omurgalı durmakla ilgili fetva verip dursun, adam gitti, tamirhaneye dinamit döşedi yanında da Karga’yı yakarak İhsan’ı da hapisten kaçırdı.

İskender, belli ki hiçbir şeyi unutmayan İskender, Cesur’un Aysel’i vurduğunu da unutmamıştır. Cesur’u kandırabileceğini bir yandan sanmıyorum. Bir yandan da Cesur'la birisi baş edebilirse bunu en iyi de İskender’in yapacağını düşünüyorum. O yüzden bence günün sonunda Devran ve Cesur vs. İskender olacak. Bir zaman sonra babaları tarafından ruhları öldürülüp çocuklukları elinden alınan bu ikili babalarına karşı birlikte savaşacaktır. İzleyip göreceğiz. Ne güzel oldu da eski heyecanımıza baba oğul savaşımıza döndük. He heeeeyy...

 
*Öldürdüğü adamın cenazesine gitmeyen de ne bileyim.*
 
O flashback sahneleri çok iyiydi. Bir masa. Devran. İskender. Cesur. İhsan. Bir sonraki bölümü ilk defa haftalar sonra bu kadar merak ediyorum. Ama biz çok güçsüz olduk böyle. Karşı taraf Devran'ların cepheyi çiğ çiğ yer. Devran’ın maksimum yaptığı kaporta çizmek, taş atmak bunlarla nasıl mücadele etsin? Bana sanki Kuduz’dan bir iş çıkacak gibi geliyor. Adamlarının bakışlarından da Devran’ı satmayacak bir ters köşe olacak gibi hissediyorum. İmre’nin de Devran’ın peşinden gidip bir şekilde ona yardım etmiş olacağını düşünüyorum. İhtimaller çok. Bakalım Devran ne yapacak?
 
Emeklere sağlık. Bu bölümün tadına alıştık aynı tatta devam edelim, aman bozmayalım.
 
Haftaya görüşmek üzere. Haydi kalın sağlıcakla. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER