Deha’da bir
bölümün daha sonuna geldik. Sonunda özlediğimiz, yitirdiğimiz için gözyaşları
döktüğümüz, neden diye duvarları yumrukladığımız, bize vaadedilen ama unutulan,
haftalarca yerine acayip garip gurup şeyler izlediğimiz hikayemize geri döndük.
Bölüm çok güzeldi, herkesin eline emeğine sağlık. Eksiksizdi, ne ararsanız
vardı. İntikam, ihanet, ters köşeler, aksiyon, şok, hüzün, aşk,
gerilim…Repertuvarımız genişti. Bu bölüm günün sonunda bunun baştan beri bir
baba oğul savaşı olduğunu hatırladık. O zaman…Perde…
Hani bazı
filmler vardır. Korku filmleri. Böyle gerilim dolu filmler. Bir katil vardır,
esas kahramanımıza zarar verecektir. Siz katili görürsünüz, ne yaptığını ne
yapacağını bilisiniz ama yine de izlemek zorundasınızdır çünkü kahraman hiçbir
şeyin farkında değildir. Sizin de elinizden buna engel olmak için hiçbir şey
gelmez. Bağırmak, çağırmak istersiniz. “Gitme.” “Yapma.” “İnanma.” Bu bölüm
öyle bir bölümdü. İzlerken o kadar gerildim ve üzüldüm ki. Her seferinde “Olmaz
ya.” , “Hayır, bu kadarını da yapmazlar.” deyip durdum. Ben, kötülerin bu kadar
kötü olacağına inanmazdım. Bu bölüm bu durum beni dehşete düşürdü. O kadar
dehşete düştüm ki izlediğim her sahne benim için korku filmi gibiydi.
Ben bir babanın
bu kadar kötü olacağını tahmin edemezdim. Bir babanın oğlunun hayatını siyahın
bu tonuyla bu kadar hırsla boyayarak mahvetmesine gerçekten inanamadım. Oysa o
hep buydu. En başından beri. Unuttum ben de. Bir illüzyona inandırmış meğer
beni de Devran gibi. Nerdeyse torun torba sevecek minnoş bir dede gibi
takılıyordu. Çok çabuk unutuyoruz. İnsanoğlu böyle. Babaların hikayelerdeki
kahramanlar olduğuna inanmak istiyoruz ama bazı hikayelerin kötü adamları, hem
de en kötü adamları onlar. Babana bile güvenme. Bu lafı hele de babanız size
diyorsa o adama asla güvenme.
*“Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun, şekerle bal
Baba bir masal anlat bana
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun, güneşle ay
Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni”
İskender bu
bölüm Devran’a bir masal anlattı. Oğlunu gerçekten seven bir babanın, onunla
gurur duyan, onun her daim arkasında olan bir babanın masalı. Oğlunu hiç terk
etmemiş bir babanın masalı. Gözleri parlayarak dinledi bölüm boyu babasını.
Hayranlıkla. Özlemle. Babasının bir göz kırpışı bile yetti onun o umuda
tekrardan tutunmasına. Her şeyi unutmasına. O küçük oğlan çocuğu oldu Devran
yine. Babasını çok seven, babasına aşık oğlan çocuğu. Onu terk ettiği günkü o
çocuk. O anlarda bir babanın evladı oldu o da sadece. Babası onları terk
ettiğinden beri rolünü üstlendiği babası sonunda geri geldi ve Devran da bir
babanın oğlu oldu tekrardan bu masalı dinlerken. Masal boyunca da elini tuttu
babası onun. Bırakır mı diye her bakışında daha da sıkı tuttuğunu gördü Devran.
İnandı yine. Güvendi. Ama…Ama Devran tam uykuya dalmışken, o en savunmasız
anında babası onu bırakıp gitti. Bir kez daha terk etti. Devran'sa bu uykudan
uyandı. Ama babası yanında yoktu.
*Hoşça
kal baba*
Oysa biz her
zaman bir babanın oğlunun başını okşayarak onu uyandıracağını düşünürdük. Çünkü
babalar kıyamazlar evlatlarına. Ama bu sefer öyle olmadı. İskender, Devran’ın
uyanması için onu öyle acımasızca hırpaladı ki… Babasını çok seven o çocuk yine
o günü hatırladı. Babasının arabasının peşinden koştuğu o günü. Aynı hayal
kırıklığı. Aynı terk edilmişlik. Fark ettiği aynı gerçek. Babası onu hiçbir
zaman sevmedi ki… Evet, bu bir aşk. Ama tek taraflı. O her ne olursa olsun
günün sonunda babasına çok aşık bir erkek çocuğu.
Ona vuracağı
darbelerden hiçbiri yetmedi. Cesur’u aldı yanına. Kuduz’u aldı. İhsan’ı aldı.
Aysel’i aldı. Çünkü İskender kendisinden ve Aysel’den başka hiç kimseyi sevmez.
Sevmedi. Sevmeyecek. Cesur haklı. Ne İmre, ne de Cesur. İkisini de sevmiyorlar.
İmre işine yaradı, yıllarca onu yetiştirdi, sonra da istediği gibi kullandı. O
kuyu sahnesini düşünüyorum. O da mı yalandı? Aysel olmasa İmre’yi yine de
kurtarır mıydı acaba? Kafam çok karışık. Cesur’u hiçbir zaman sevmedi ki zaten.
O sadece ve sadece Aysel’i sevdi. Diğer evlatlarıyla ilişkisi falan asla da
düzelmeyecektir. Onları sevmiyor ki. Madem sevmiyor Yaman'la olan o sahne neydi
peki? Ona gösterdiği şefkat neydi? Oğlum dememiş miydi ona? Herhalde bu
karakteri tam olarak çözmek için onun geçmişini biraz daha öğrenip diğer
karakterler gibi onu da biraz daha tanımaya ihtiyacımız var. Sen ne ayaksın
çözemedik İskender. Keşke evlatlarını birazcık, çok azcık da olsa sevsen. Bir
babanızın olmamasından daha kötü olan tek şey, sizi sevmeyen bir babanızın
olması. Hiçbir evlat babasından sevgi dilenmek zorunda bırakılmamalı.
Bu bölüm
Devran’a çok üzüldüm. Ben, bölümler sonra Devran karakterini ilk defa bu kadar
iyi anladım. Onunla an be an aynı baba travmasını, aynı kandırılmışlığı
yaşarken yıllar boyu ne hissettiğini anladım. Bölüm boyu bir ters köşe
bekledim. Hayır, bu kadarını da yapmaz diye bekledim ama yanıldım. Gerçekten
hazmedemiyorum izlediklerimi. Biz Devran’a gerçekten çok haksızlık ediyormuşuz.
Hani İmre sürekli “Bu kadar korkak olma Genç Karan.” diyor ya. Bu çocuğun başka
şansı yok. İnsanlara nasıl güvensin? Nasıl inansın? Hayatındaki en kötü
kahraman babası olan, onun tarafından defalarca bu şekilde kandırılan bir
insanın, bu travmayı yaşamış bir insanın güven problemleri olmaması bir mucize
olurdu. Aslında içten içe de biliyordu. Annesi onu uyardığında. Canını daha
fazla yakamayacağını söylediğinde de biliyordu. Birine böyle karşılıksız bir
aşk besliyorsanız günün sonunda o aşkın sizin canınızı her şeyden daha da çok
yakacağını da bilirsiniz. Sadece babasının anlattığı masal çok güzeldi ve o bir
süreliğine de olsa ailenin bütün yükü omuzlarında olan Devran Karan olmak
yerine o küçük oğlan çocuğu olmak istedi. Ama sandığından da kısa sürdü bu. Elimde
olsa sana, kimsesizliğine, sevgisizliğine kocaman sarılmak isterdim Devran.
Ona çok
haksızlık etmişiz demiştim ya esas İmre’yle olan ilişkisinde bu çocuğa en çok
haksızlığı yapmışız. Onun açısında bakınca söz konusu İmre olunca, ona karşı
olan hisleri olunca bu kadar korkak olması çok normal. İmre’yi kim yetiştirmiş?
İskender. Devran’ın İskender’in yetiştirdiği İmre’yle konuşması bile bir
mucizeymiş aslında şimdi düşününce. Böyle bir adamın yetiştirdiği bir kadına
bir insan nasıl güvenebilir ki? Kendisine oynamadığına nasıl inanabilir? Hele
ona karşı bir şeyler hissetmek? Delilik. Devran iyi intihar falan etmemiş. Ben şimdi
daha iyi anlıyorum onun için İmre’nin neden bir hayat sınavı olduğunu. Bu terk
edilme travması gerçekten sandığımızdan daha da korkunç bir şey.
Devran bu
hisleri bastırıp savaşmasın da ne yapsın? Ya gerçekten tam olarak İmre’yi
tanıyamadıysa? Ya her şey yine bir oyunsa? Ya kendini kaptırdığı anda babası
gibi o da terk ederse? Yo, yo, yo Devran’a gerçekten haksızlık ediyormuşuz.
Gerçek bir hayat sınavı ona olan hisleri. Bu bölüm o duvarı biraz yıktı gibi.
Ne acayip sahneydi o öyle ya. Ne deniyordu buna sexual tension mıydı neydi bu? Ekran alev aldı. Çok acayip bir kimya aralarındaki. İmre kafaya koyu
Devran’ı yaşatacak. Bir geri sayımın içinde olduğunuzu bile bile, geçen her
saniyenin bir daha geri gelmeyeceğini bile bile bir adama böylesine âşık
olmak…İmre’den bir patlama bekliyordum Devran’a karşı, bu bölüm kısmen de olsa
o oldu sonunda. Ama bazen Devran’ın gerçeğini hepimiz unutuyoruz. O, ailesinin
babası rolünü üstlenmiş birisi. Ve hepimiz biliyoruz ki gerçek bir aile babası
ailesi için her şeyi yapar. Sonunda kendini feda etmek uğruna hem de. Bir an
gözlerinde ufak bir parıltı oldu ameliyat ihtimalini duyunca. O kısacık an o da
umut etti. Devran yaşamak istiyor. Herkes gibi o da yaşamak istiyor ama kendini
bildi bileli kendisini hiçbir zaman düşünmemiş, herkesi korumuş kollamış bu
adam yaşayacağından emin olmadan her şeyi bırakıp o ameliyata da girmek
istemiyor. Bu babalık yükü çok ağır. O yüzden bu yorgunluğu. Devran için bir
kelime kullanacak olsam yorgun derdim. Devran çok yorgun. Bir yandan yaptığı
tüm o şeyler geliyor aklına. Kardeşi yaşındaki o çocuğun ölümüne nasıl tanık
olduğu, ayağına altın bağlayıp onu nasıl suyun altına yollamaya çalıştığı,
çamura nasıl battığı. Bir yandan yaşatmak zorunda olduğu ailesi.
Yazı devam ediyor...