Rüzgarlı Tepe: O bahar gelecek kalbine

Rüzgarlı Tepe: O bahar gelecek kalbine
"Suçlamak, anlamaktan daha kolaydır.
Çünkü anlarsan, değişmen gerekir."
Peyami Safa
 
"Sen ne zaman vazgeçeceksin," diye çıkıştı sonunda Zeynep, Halil'e "...beni haksız yere suçlamaktan ne zaman vazgeçeceksin?" Diye devam etti. İlk defa uğradığı haksızlığı bu kadar sesli dile getirerek. Bu kaçıncı yanlış anlaşılma, Zeynep'in kaçıncı kendini savunma çabasıydı Halil'e karşı? Hâlbuki biz bu güvensizliği bir nebze olsun aşmıştık. Ve fakat kıskançlık Halil'i kimliğinden o kadar çok çıkardı ki, yeniden hatırlattı kendine Zeynep'in aslında kim olduğunu. İsyan etti Zeynep, sadece anlaşılmamaya değil yaşadığı her şeye hırçınlaşmak istedi; hırçın dedikleri at ile birlikte. Nefes almak, sakinleşmek için sığındı Rüzgârlı Tepe'ye, tepedeki ağacının altına.


 
Bu kez Selma'dan öğrendi gerçekleri, Halil. Gerçeklerle birlikte Zeynep'in kendini attığı tehlikeyle aynı anda yüzleşti. Rüzgârlı Tepe’ye doğur yol alırken yine yeniden, anlamadan dinlemeden Zeynep'i haksız yere yargılamasının ona geri dönüşü olmayan bir pişmanlıkla gelmemesi için binlerce dua ettiğine yemin edebilirim. Zaman zaman dizginlediği o hırçın duygularının yerini Zümrüt sultanla birlikte merhamete bırakmıştı, Halil. İşin güzel tarafıysa Halil bundan keyif alıyordu. Zeynep'e verecek cevabı, söyleyecek sözü olmadığında kaçamağı hep Zümrüt Sultan oluyordu. Ve hatta belki de Halil bir tek Zümrüt sultanın yanında gerçekten Halil oluyordu. Orhan'ın gelişi işten ziyade duygusal açıdan dengesinin sarsılmasına sebep olmuştu. Yeniden gün yüzüne çıkarmıştı o kararmış ruhunu ve yine saldırmıştı Zeynep'e önünü ardını düşünmeden.
 
Rüzgârlı Tepe’ye vardığında Halil, korktuğu şeyle karşılaştı yine yeniden. Yerde yatan Zeynep'in yanına ağır adımlarla korkarak gelen Halil, ikinci kez kaybetme korkusuyla yüz yüze gelmişti. Zeynep'in nabzını almak için elini uzattığında korkudan titreyen parmakları, nefes alışverişi ve nabzını hissettiği o anda ki yüzünün aydınlanması Halil'in ömründen bir ömür daha gittiğinin en belirgindir göstergesiydi... Kendine gelmiş Zeynep'e karşı istediğin kadar mesafeni koy Halil Fırat, biz senin korkunu ikinci kez gözlerinde dibine kadar gördük. Zümrüt sultanın da dediği gibi, gözlerinin derinliğinde Zeynep'e nasıl baktığına biz defalarca kez şahit olduk. Bence artık tarafını seç ya kalbinlesin ya da aklınla. Kalbini seçersen hayatına bahar gelecek ve çiçekler açacak; aklınla devam edersen pişmanlıklar etrafına duvar ölecek. Sen izin vermesen bile o bahar gelecek kalbine...
 
"Ben aslında güçlü biriyim, biliyor musun?" Dedi Zeynep, Rüzgârlı Tepe'de kendini anlatmaya çalışırken Halil’e; “Hep sağlam basmaya çalışırım. Ama işte, bazen ne kadar güçlü durmaya çalışsam da düşebiliyorum." Diye devam etti, sanki onu bu kadar güçsüz kılan, onu bu kadar zorbalayıp düşmesini sağlayan Halil değil de bir başkasıymış gibi. Halil ve Zeynep başkalarına karsı siz biz olsalar da yalnız kaldıklarında sen bendiler birlilerine karşı. Ve ne yaşarsalar yasasınlar birbirlerine kendilerini izah etme çabasından geri kalmadılar hiç. Ve dahası artık gözleriyle konuşabiliyordular. Birbirlerine sadece bakarak bile bile anlaşabiliyordular. Başta Songül olmak üzere herkes onların arasındaki bu çekimin farkındaydı bir tek kendileri hariç...


 
Zeynep'in derdinin aslında Orhan'la anlaşması değil de ürünlerin ziyan olmasını istememesi olduğunu anladığında Halil'in yüzüne aydınlanma gelmişti. Bununla birlikte Zeynep'le ürünleri ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için gittikleri her kapıda Halil'in, Zeynep için söylenen güzel şeylere şahit olması onun aklındaki Zeynep'i bir kez daha sorgulamasına sebep oldu. Halil'i babaannesine karşı gösterdiği vefadan sonra onun hem mahsulleri ihtiyacı olanlara dağıtması hem hiç yadırgamadan kendinden alt bir sınıfın yer sofrasına oturması Zeynep'in Halil’e faklı bir pencereden bakmasına sebep oldu. İçinde bir yerlerde sebebini bilmediği bir şekilde gün yüzüne çıkarmadığı farklı biri vardı Halil'in. Gördüğü ve tanıdığının aksine vefalı ve çok ince ruhlu biriydi...
 
Velhasıl kelam Kül Kedisi gibi merdivenlerden indi aşağıya Zeynep, davete geldiğinde. Sadece Halil'i değil salonda var olan herkesi etkisi altına almayı başarmıştı; güzelliği ve zarafetiyle. Orhan Zeynep'e kolunu uzattığında Halil ile göz göze gelmesi, onun nabzını ölçer gibi tereddütle Orhan'ın koluna girmesi aslında aralarındaki o inkâr ettikleri ve ismini koyamadıkları, belki de kabul etmedikleri bir aidiyet duygusuydu. Sanki Zeynep nereye baksa gözleriyle Halil'den onay almalıydı. Sanki Halil ne yapsa Zeynep'ten bakışlarıyla teğet almalıydı. Partide Orhan Zeynep'e her yaklaştığında Zeynep tedirginlikle hep Halil'de buldu gözlerini, tepkilerinden çekindi, belki de tepkilerini ölçtü kendince... Ortada bir gerçek varsa ne Zeynep Halil için sadece Zeynep’ti ne de Halil Zeynep için sadece Halil’di... Henüz birbirlerinin dilinde isimsiz birer kahramandılar...


 
Zeynep'i pistin ortasında dans ederken ansızın bırakan Halil, devam edersek kapılıp gideceğim gözlerine diyememiş de oyun bitti gerçeğe dönelim demiş. Bende bunun başka bir izahı yoktur... Halil Zeynep'e kalbinin kapılarını çoktan açtı; her ne kadar kabul etmek istemese de. Orhan kabul etmediği o duyguların tetiklenmesine vesile oldu. Daha öncede söylediğim gibi Halil'in gözlerine merhamet o kadar yakışıyor ki Zeynep'e ya da Zümrüt sultana karşı gardını her indirdiğinde hayranlıkla izliyoruz. Benim hiç şüphem yok, Halil Zeynep'i çok güzel sevecek. Üzdüğü, incittiği her güne inat...
 
GENEL NOTLAR:
* Halil ne kadar güzeldi ama değil mi Ali gülümserken. Adeta farklı bir insana dönüşmüş gibiydi. Bir çocuk görünce içindeki çocuğu gün yüzüne çıkarmış gibi...

* Halil'in Zümrüt sultanı görünce yüzüğü hemen takması aslında onun gerçek kalbinin ne kadar masum ve incelikli olduğunun göstergesidir.

* Orhancığım sanki Aslanlı hanımlarına değil de mahalleden arkadaşlarına hediye getirir gibi olmuşsun ama neyse. Bari hediye paketi yaptırsaydın.

* Zeynep, Halil ve Zümrüt üçgenini biz de Tekin ve Gülhan gibi izliyoruz işte. Romantik komedi izler gibi.

* Tekin'in Gülhan'a yalan söylemelerini ve kumar hayatını ortadan kaldırırsak çok keyifli bir karakter olabilir, bence. Hatta hikâyenin sempatik komedi ayağını çekebilir. Furkan Bozkurt seyir keyfi olan bir oyuncu.

* Dinsizin hakkından imansız gelirmiş, Songül'ün hakkından da Zümrüt sultan geliyor.

* Halil'in Orhan'a karşı kahvaltı masasında kısasa kısas yapması muazzamdı. Zümrüt sultanla tam bir ikili oldular Orhan'a karşı.

* Son olarak hikâyenin Gülce ve Yusuf ayağına değinmek istiyorum. Bir hikâye içinde iki ayrı dizi izler gibiyim ve bu beni çok fazla yormaya başladı. Şayet bu karakterler ve hikâyesi ana hikâyeye hizmet etmeyecekse çok anlamsız benim gözümde.

Yazan, yöneten, kamera arkası ve önü emeği geçen herkesin yüreğine sağlık.

Sevgiyle kalın.
 
Not: Yorum geçen haftanın konularını içerir.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER