Kan Çiçekleri: Eksik yerlerimizden kırıldık hep

Kan Çiçekleri: Eksik yerlerimizden kırıldık hep
‘’Kanat değil, kuş kırıldı bu kez…’

Baran’ın Dilan’dan sonra Cihan ile sınanması onu, içinden çıkamadığı bir çaresizliğin ortasında sıkıştırıp bıraktı. Kaybetme korkusunu bu kadar erken, bir kez daha yaşayacağını tahmin edememiştir muhtemelen. Hep Dilan tarafından sınanırken bu kez kardeşiyle ters köşe olması, beklenmedik bir yerden savaş açılması Baran’ın elinin kolunun bağlanmasına sebep oldu. Cihan, Baran’ın ilk kırmızı çizgisiydi. Annesi kanlar içinde kollarında yatarken koruyup kollamaya yemin ettiği emanetiydi öncelikle. Anneydi Cihan’a; baba, abi, arkadaş ve olabilecek her şeydi, Baran. Aslına bakarsanız Cihan’ın kurtarıldığı sahnede, Baran’ın önceliklerini en güzel Cevahir dile getirdi: Cihan Baran’ın ciğeriydi; ona nefes aldıran. Dilan ise kalbiydi; onu hayata bağlayan…

‘’Evlatlarım karanlıkta dövüşmesinler.’’ Dedi Kudret Karabey Sabiha’ya, bildiklerini anlatmasını isterken. Baran’ın uzun zamandır içinde bulunduğu savaşı anlatan en güzel cümle bu olsa gerek. Keza Baran’a kin bileyen herkesin düşmanlık sebebi aslında asla Baran’a dokunmayan sebeplerden dolayıydı. Baran, etrafında ışığını bu kadar söndüren insan varken karanlıkta savaşmaya mahkûmdu. Ve her ne kadar koruma içgüdüsüyle yaptığını savunsa da Baran’ı karanlıkta en çok bırakan Kudret Karabey’den başkası değildi.


 
Cihan’ın yokluğuna çaresiz kalan Baran’ı o kadar sarıp sarmalamak istedim ki... O, bu filmi daha önce Dilan’da izlemişti. Ne zaman kavuşacağını tahmin edemeyeceği bir ayrılıktan vurulmuştu yine yeniden Baran. Dört koldan aramalar sonuçsuz çıkınca kardeşine geç kalmaktan korkmuştu en çok da. Geç de olsa Dilan’ı bulmayı başarmıştı. Ya bu sefer geç kalırsa diye kendiyle içten içe bir savaş verirken Dilan’ın ona verdiği güç paha biçilmezdi. Sarılmak tüm umutsuzluğun ve mutsuzluğun en büyük ilacıdır. Baran Dilan’a ‘’Annem ben üzülünce bana sarılırdı. Sende bana sarılır mısın?’’ demişti bir keresinde. Baran’ın o sarılmaya en çok ihtiyacı olduğu sahnede, Dilan’ın Baran’a sarılmayışına biraz sitemim.


 
Velhasıl kelam dertle, kederle; karı koca el ele buldular Cihan’ı en nihayetinde. Cevahir’in kurduğu plan gerçekleşeydi şayet Baran kendi ciğerini kendi elleriyle deşmiş olacaktı. Cihan’ın kaybolma kurgusu Sabiha’nın rüştünü ispatlaması adına yazıldığı için maalesef bana hiç geçmedi. Elimde el ele, dağ bayır tırmanıp birbirine destek olan Baran ve Dilan kaldı sadece. Sabiha’nın yaşattığı onca şeyden sonra Baran, can borcu karşılığında minnettar kalacak adam değildi benim nazarımda. Hele ki olan biteni daha çok yeni öğrenmiş ve bunu hala hazmedememişken. Keşke Sabiha Baran’a rüştünü dürüstlüğü ve gösterdiği çabayla ispat etseydi. Emek sarf etseydi bunun için. Bana daha samimi gelirdi.  Affedilmediği her gün için biraz daha üzülseydi. Canına kast etmiş, karısını zincirlere vurmuş bir kadına canını kurtardığı için minnet duymak zorunda kalmasaydı. Üstelik onu hala affetmemişken. Yapıklarını hala anlamamışken. Bu Baran’a çok ama çok fazla. Bana da…

 
 ‘’Acıyı durdurmanın bir yolunu bulamayınca yaranla yaşamayı öğrenirsin.’’
Jay Asher

En az Dilan kadar annesinden eksikti Baran. Hatta belki de Dilan’dan daha fazla… Annesinin öldüğü yaşta kalmış, kardeşine annelik yapmış ve fakat kendisi annesiz büyümüştü. Çünkü insan kendi çocukluğuna annelik yapamıyordu. Dilan’ın annesiyle ve annesi olmadan önce diye ayrılmış halleri vardı hiç kuşkusuz ki. Baran Dilan’ın yanında yeniden çocuk olurken Dilan annesiyle hatırlamadığı çocukluğuna gidiyordu her defasında. Baran’ın buna her şahit oluşunda kendisinde eksik kalan her şeyin, canını acıtsa da Dilan’da tamamlanması gerektiğinin kanaatindeydi.  Sabiha bile olsa Dilan’ı annesinden, anne sevgisinden ayırmayacağı kararını sevdiği kadının annesine bakarken ki gözlerindeki o ışığı gördüğünde karar verdi. Sabiha’ya saygı göstermese de sevdiği kadının anne sevgisine saygı göstermeyi tercih etti.  Baran annesizliği ile yaşamayı öğreneli çok olmuştu. Dilan’ın bunu öğrenmesine hiç gerek yoktu. Bundan olsa gerek annesi geldiğinde yarım kalmış kahve keyiflerine de sitem etmedi. Canım Baran ben anne sevgimle birlikte o kahveyi seninle içtim. Sen hisset…


 
Ben bu hafta uzun bir paragraf Dilan’a ayırmak istiyorum. Bu zamana kadar ne yaparsa yapsın hak vermesem de bir şekilde Dilan’ı anlamayı başardım. Değer görmemiş, yaptığı her şeye bir kulp bulunmuş, kardeşleri içinde ayrım yaşamış bir karakterin karşılaştığı durumlara karşı tepki göstermesi biraz kısıtlıdır. Özgüven eksikliğinden hallice. Ve fakat sergilenen tutumlar doğru değil ya da eksikse karakter evirilebilir. Bizler iki yüz küsur bölümdür aynı Dilan’ı izliyoruz. Gelişmesinden ziyade gerileme yaşayan; savunma içgüdüsüne sahip olmaktansa olaylar karşısında daha çok sinip kalan bir Dilan. Hatta arttırıyorum Baran’ın sevgisine sahip değilken, o konağın gerçekten gelini değil de bir bedelken daha çok sesi çıkıyordu Dilan’ın, kendini savunmasına dair. Ben Dilan’ın Azade’yi, Sabiha’yı, on,  bunu anlayıp affetmesini de geçtim artık. Dilan’ın annesi dahi olsa yaşadığı onca şeyi bu kadar kolay sindirip normalleşmesine takıldım. Kaldı ki Sabiha’nın annesi olduğunu öğrenmeden önce de onu çok iyi anlamakla kalmayıp Baran’a karşı çok temiz savunmuştu da. Ben Dilan’ın Sabiha’nın kız, Karabeylerin gelini ya da Baran Karabey’in karısı olmasını istemiyorum. Ben hatta Dilan’ın Dilan Karabey bile olmasını istemiyorum. Dilan artık kişiliğine, kişiliğine yapılanlara ve söylenenlere saygı duysun, önce kendini sevsin ve sadece Dilan olsun istiyorum. Tıpkı bilgisayarın başında rapor hazırlarken kahve içelim diyen kocasına şimdi işim var diyen Dilan gibi. Onun o tutumuna, ret yemesine rağmen Baran dahi hayran kaldı. Bizler neden kalmayalım. Öfkesinden kendine dağ yapmış, kırıp döken bir Baran ile başına gelenleri hak ettiğine inanan, empati duygusu yüksek, affedici, naif karakteri olan Dilan ile tanışmıştık biz ilk sezon. Zaman ve Dilan, Baran’ın içindeki öfkesinin sevgiye dönüşmesine sebep oldu; içinde büyütemediği o küçük çocuğa rağmen. Dilan’dan da beklentim bundan ibaret. Susmasın artık. Bir birey olduğunun farkına varsın. Haklarını arasın; herkese karşı. Annesi bile olsa tıpkı Baran gibi adil olup gardını koysun. Sıradan bir vurulmayla bu kadar laçka bir anne kız ilişkisi yaşanmasına gerek yoktu. Zaman her şeyin ilacıysa keşke zamanla iyileşseydik hep birlikte…

Biz Baran’la eksik yerlerimizden kırıldık hep. Sürç-ü lisan ettiysem af ola…

KISA NOTLARIM:
* Dilan ve Baran ilişkisi Gül, Fırat, Havin üçgeni, Harun ve Yasmin savaşı ve Sabiha ile Dilan arasında kayboldu adeta. Kayıp aranıyor ilanı verdik.

* Ben Dilan ve Baran’ın en özel anlarında birbirlerine Baran Karabey ve Dilan Karabey diye hitap etmelerinden biraz sıkıldım sanırım. Tamam, en çok siz Karabey sizsiniz! Sizden özel Karabey yok. Birbirini bu denli seven iki âşık, evli bir çift birbirine hitap edecek güzel bir kelime bulamaz mı? Ne yani aşiret ağaları hayatım, sevgilim vs. diyemez mi? Biz biraz daha mı samimi olsak artık?

* Dilan daha önce Baran’a önceliğinin o olduğunu söylemişti. Annesi vurulduğunda yarası hafif bile olsa onu bırakıp Baran ile gitmek isteyişini çok sevdim. Önceliğini göstermiş oldu.

* Bir Havin, Fırat ve Gül üçgeni eksikti tam olduk. Ne olur bir de bu üçgene maruz kalmayalım. Bu bize psikolojik şiddettir.

* Yemek masasında Azade’nin yemeklere karşı kibirli bir tavır tutunmasını sevdim ben. Dilan’ın sessiz kalışını, Baran’ın işareti ile cevap verme detayını da sevdim. Dilan’ı ezik gösteren bir tutum değildi Baran’ın onay vermesiyle cevap vermesi. Sıradan bir aile değil izlediğimiz; bir aşiret ve bir gelenek, kültür var o ailede. Her şeye rağmen Dilan, Azade ne yaparsa yapsın ona saygı duyuyor. Sevdiği adamı yetiştiren güçlü bir kadın onun gözünde, Azade.

* Aslına bakaranız Dilan ve Azade çatışmalarını çok seviyorum. Karşıt olarak Azade ve Baran ile Baran ve Sabiha çatışmalarını da seviyorum. Boldan boldan salın üzerimize. Seyir keyfi oldukça güzel.

* Birde bir şey sorayım, bizim neden yeni yılımız olmadı?

* Yazılanı eleştirmekten ziyade içimde kalan bir uhde Baran'ın annesizliği ve Dilan'a layık görülen anne profili. Ne sebeple olursa olsun Sabiha'nın yaptıklarını Baran'ın unutup ona saygı duyması imkânsız. Ben isterdim ki Dilan'ın annesi, Baran'ı da anne eksikliğinden sarsın sarmalasın. Anne demese bile ben isterdim ki Baran Dilan'ın annesine saygı duyabilsin. Ve fakat bu neredeyse Baran için imkânsız bir durum. Ayten Karabey çıkıp gelse bu kadın ölmemiş miydi? Nasıl çıktı geldi? Diye sorgulamayacak durumdayım diyebilirim. O kadar kırgınım ki Baran'ın anne eksikliğine, o kadar… Söylemesem dilim şişerdi.
 
Yazan, yöneten, kamera arkası ve önü emeği geçen herkesin yüreğine sağlık.

Sevgiyle kalın.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER