Gün geçmiyor ki Hollywood kendisini yeni bir krize sürükleniyor bulmasın sayın seyirciler.
Yakın zaman öncesine kadar ABD'de devam eden senarist ve oyuncu grevleri sektörün öncelikli sorunuydu. Senaristlerle Eylül ayının sonuna doğru anlaşma imzalandı, oyuncularla olan anlaşmaya ise 9 Kasım'da varıldı. Dolayısıyla sektör yeniden işine gücüne bakacak derken bu sefer de İsrail-Hamas savaşının sektörde yarattığı bölünme artık (daha da) ayyuka çıkmaya başladı.
Bunun en güncel örneği ise oyuncu Melissa Barrera'nın Scream (Çığlık) serisinden (abartısız) kovulması. Genç bir kadro eşliğinde diriltilen Scream'in 5. ve 6. filmlerinde rol alan Barrera'nın 7. filmde rol almayacağı öğrenildi. Sebebi ise Filistin'e olan desteği. Barrera'nın paylaşımlarında Filistin halkına karşı bir soykırım ve etnik temizlik yürütüldüğü yer alıyor. Yönetmen Christopher Landon, kararın kendisine ait olmadığını belirtip sıyrılmaya çalışırken yapım şirketi Spyglass ise antisemitizme ve nefret söylemlerine, ayrıca soykırım ve etnik temizlik gibi 'yanlış referanslara' karşı sıfır toleransları olduklarını belirterek kararı savundu.
Dün gece Hollywood'un İsrail konusunda bölünmesiyle ilgili bir makale
yayımlayan Variety, her şey yolundaymışçasına serinin başrollerinden Neve Campbell'ın birkaç hafta önce serinin yeni filmlerine dair söylediği olumlu görüşleri de paylaşıyor. Üstelik 5. filmde de rol alan Neve Campbell'ın yapım şirketi kendisine hak ettiğinden çok daha az bir ücret teklif ettiği için 6. filmde rol almayı kabul etmediği gayet bilinen bir gerçek. Medyanın bölünmüşlüğünden (ikiyüzlülüğünden) ya da 'ne şiş yansın ne kebap' tavrından da ayrı bir yazı çıkabilir aslında.
Bu arada devam eden grevler yüzünden Scream'in 7. filminin çekimleri başlamış değil. Dolayısıyla senaryosu düzenlenecek. Filistin halkına dair olumlu görüşleri pek de gizli olmayan serinin (ve Wednesday'in) başrolü Jenna Ortega'nın (ve de diğer oyuncuların) nasıl bir pozisyon alacağı ise merak konusu.
Getty
Hazır gelmişken Hollywood'un içindeki krizin yönetim katına da bakalım...
Dikkat çeken noktalardan birisi senaristleri temsil eden Writers Guild of America'nın (WGA) 7 Ekim saldırısından beri sessiz kalması ve kınamak da dahil bir açıklama yapmaması. Bazı üyeler açıklama beklese de WGA West'in başkanı Meredith Stiehm, 21 Ekim'de gönderdiği e-mailde pek çok üyenin nötr kalınmasını istediğini ve fikir birliğinden uzak olunduğunu belirtti.
Hollywood'un önde gelen menajerlik ve temsil ajanslarından CAA'in en önemli isimlerinden Maha Dakhil, Instagram'da Filisten'de soykırım olduğunu belirtmesinin ardından yöneticilik görevlerinden alındı. CAA, kendisinin menajer olarak kalmasını onayladı sadece. Variety'nin bahsi geçen yazısı sayesinde öğrendik ki bunda Tom Cruise'un olumlu anlamda katkısı varmış. 15 Kasım'da CAA ofisini bizzat ziyaret ederek kendi normalinin dışına çıkan Cruise, menajerliğini yapan Dakhil'e destek çıkmış. Yönetmen/senarist Ava Duvernay de eleştirilere kulak tıkayarak menajeri Dakhil'i destekleyenlerin arasında.
Dakhil'i arkasındaki destek ayakta tutmuş olsa da aynı CAA, asistan Jouman (Jasmine) Barakat'ı, yazar ikili Saira Rao-Regina Jackson'ı İsrail eleştirileri ve Filistin desteği nedeniyle kovdu ve/veya temsil etmeyi bıraktı. Hatta CAA açıklamasında Rao'yu Filistin desteği nedeniyle değil, antisemitizme yönelik açıklamaları sonrası bıraktıklarını belirtti.
(Not: Oyuncu Mark Ruffalo, 2021'de İsrail'in yaptıklarını 'soykırım' olarak nitelendirdiği için aldığı eleştirilerin ardından özür dilemişti. 2014'te Javier Bardem ve Penelope Cruz, yine soykırım tarifi yapan bir mektuba imza attıkları için aldıkları eleştirilerin ardından açıklamalarının üstünden geçtiler.)
Yazar Ta-Nehisi Coates, yayınladığı 14 Ekim tarihli bir mektup sonrası bazı çevreler tarafından İsrail'i şeytanlaştırarak Hamas'ın saldırısını yumuşatmakla suçlandı. Hollywood'un bir diğer büyük menajerlik ajansı UTA'den Coates'i temsil etmeyi bırakmasını isteyenler olsa da şirket şimdiye kadar kendisiyle devam etmeyi seçti. Ancak aynı UTA, başta politika olmak üzere herhangi bir konuda düşündüğünü saklamayan usta oyuncu Susan Sarandon'ı temsil etmeyi bıraktı. Sebebi ise Filistin'i desteklemek için düzenlenen bir protestoya katılması ve konu hakkındaki görüşleri.
Haberlerde denk geleni vardır belki, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısının kurgulanmamış - ham görüntülerinden oluşan bir kısa film hazırladı. Bu film de özellikle Hollywood'daki üst düzey yöneticilerin, yapımcıların, senaristlerin ya da oyuncuların bir araya getirildiği gösterimlerde yayınlanıyor. Medya ve sektör desteğini elinde tutmaya çalışan İsrail boş durmuyor yani. Hatta askerlik yapmışlığı da bulunan, İsrail'e desteğini her türlü eleştiriye rağmen saklamayan oyuncu Gal Gadot da filmin yayılması ve gösterimleri için destek veren isimlerden.
Bir diğer büyük medya şirketi WME de diğer ajanslar gibi kendi karmaşasının içinde bu sayede. Yazar-yönetmen Boots Riley (Sorry to Bother You), Twitter/X'ten yaptığı açıklamada 'kanlı propoganda' olarak nitelendirdiği filme gidilmemesini belirterek gidenleri eleştirdi. Yine Variety yazısı sayesinde öğrendik ki oyuncu Ben Platt'in babası da olan yapımcı Marc Platt (La La Land, Dear Evan Hansen), Riley'i WME'ye şikayet ederek gönderilmesini istemiş.
WME, halen Riley'le olan iş ilişkisini sürdürüyor. Bunda muhtemelen kendisinin Yahudi olması ve bu nedenle antisemitizm laflarının işe yaramayacak olmasının da payı var. Platt'in temsilcisi ise yaptığı açıklamada sadece şikayeti kabul etti.
Yahudi lobisinin Hollywood'da ve ABD siyasetinde oldukça güçlü olduğu su götürmez. Ancak Black Lives Matter, Time's Up ya da Donald Trump'ın politikalarında büyük çapta fikir birliğinde olan sektörün konu İsrail-Filistin-Hamas meselesi olduğunda bu derece bölünmüş olduğu gerçeği de dikkate değer. Aynı şekilde bu tarz olayların özgürlükler ülkesi diye övünmeyi seven ABD'de yaşanmasının ifade özgürlüğü ve sansür tartışmalarını (bknz:
McCarthycilik) daha da alevlendireceği de aşikar. Bakalım daha neler olacak?