Kan Çiçekleri: "Senin bana nasip olman, şahsi hayatımın en değer biçilmez talihidir."*

Kan Çiçekleri:
Pireye'ye yazdığı bir mektubunu şöyle sonlandırıyor Nâzım Hikmet:  
"Senin bana nasip olman, şahsi hayatımın en değer biçilmez talihidir."
 
Hayat çok küçük yaşta Baran'dan annesini, yıllarca babasının gölgesini aldı: Hem de travması asla geçmeyecek bir şekilde. Omuzuna taşıması o kadar zor yükler ve sorumluluklar yükledi ki zamanla bir kalbi dahi olduğunu unuttu: Dilan'a kadar.  Kayıplarına karşılık Dilan girdi hayatına. Merhametiyle sınandı ilk önce  Baran ve yenik düştü her defasında Dilan'a karşı. En hırçın, en öfkeli, en yenilmez zamanlarında bile Dilan, masumiyetiyle rehber oldu ona. Yıllar geçse de kabuk tutmamış yaralarına merhem olmaya başladı, zamanla.  Aynı odayı, aynı havayı, aynı düşünceyi, aynı hissi mesken tuttular kalplerinde.  Ve fakat en önemlisi aynı korkuyu yaşamaya başladılar birlikte: Birbirlerini kaybetme korkusu.
 

 
Nereden bilebilirdi ki annesinin katilinin kızının, bir gün gelip yine annesinin kendi kalbinde bıraktığı yere taht kuracağını. Nereden bilebilirdi ki annesine adadığı tüm kelimelerini, kan davasını sonlandırmak için evlendiği kadına adayacağını. Nereden bilebilirdi ki seninle aynı yerde nefes almaya bile değmez dediği kadının bir gün aldığı nefes olacağını. Dilan'ın Baran'a nasip olması da, Baran’ın hayatının en değer biçilmez talihiydi hiç şüphesiz. Kaybettiği ailesine karşılıklı ona verilen en büyük hediyeydi, Dilan.

En son kimin göğsüne sığındı kim bilir?  Kimin omzunda dinlendi, Baran? En son kime döktü gözyaşlarını, kime indirdi gardını Dilan'dan önce? Kimin karşısında böyle özgürce çocuk olabildi? Kime döktü gözyaşlarını, hiç sakınmadan? Azade hanımın bile fark ettiği; Baran'ın gözlerinin içi en son kiminle böylesine güldü? En zor anlarının tek tesellisi, sığındığı tek liman oldu, Dilan. Saklanamadığı, saklayamadığı tek kişiydi, Dilan… Acısını dindirdiği, nefes aldığı tek yerdi, Dilan… Herkese, her olaya karşı tek kelimesiyle onu dizginleyip sakinleştiren de yine Dilan oldu hep. Sevgisiyle iyileştiren de Dilan. Onlar, kelimeleri geride bırakmış gözleriyle konuşabilmeyi öğrenmişlerdi artık. Dilan’ın tek bakışı ile göğsüne sığınıp yine tek bakışı ile tüm yükünü, acısını paylaşmak ister gibi alnını Dilan’ın alnına bırakabiliyordu, kendini Baran. Ve fakat içimde bir uhde kaldıysa dünkü bölüme dair, o da Dilan’ın, Baran’ın yüzünü avuçlarının içine alıp sakallarını sevgiyle okşamayışınadır. Çok isterdim…
 

 
Sürekli aynı acı ve aynı korkuyla sınandı, Baran. Annesi, babası, kardeşi hatta kendi canı ve defalarca kalbi dediği Dilan... Şimdi yol arkadaşı, can dostu, iş arkadaşı, kardeşi; Kerem. Bu kadarı hiç adil değil. Benim merhameti kendinden büyük Baran'ım; Dilan, o kocaman kalbi, küçücük elleriyle hepimizin yerine o kadar güzel seni sarıp sarmaladı ki; bu kez sıra Dilan'da. Sen düşmeden seni tutup omzuna, ait olduğun yere yerleştirdi.

 "Mola istiyorum hayat. Sabrettikçe, üstüme geliyor gibisin..." Demiş, Cemal Süreyya: Baran'a ne zaman mola vereceksin, hayat? Tam bitti dediği her anda bir öncekinden daha yıkıcı, daha yıpratıcı oluyorsun, Baran için. Onun da biraz çocuk olmaya, çocuklaşmaya ihtiyacı var. Biz göl kenarında çok mutluyduk hâlbuki…
 

 
182. Bölüm, bana göre Baran’ın ve Barış Baktaş'ın bölümüydü. Ne güzeldir bir oyuncunun bakarak, durarak sadece hissederek bile oynayışı. Bilen bilir, en çok savunduğum noktalardan biridir: Bana göre her erkek oyuncu ağlama rolünün hakkını veremez. Barış Baktaş'ta bende zirve, Dilan ile birlikte resimlerini yaktıkları o sahneydi. İçimden bir parça alıp koparmıştı sanki o sessiz çığlıkları ve içten içe iç çekişi. Kerem'in yaralandığı andan tutundu bölümün sonuna kadar kaybetme korkusunun verdiği o acıyı o kadar güzel kattı ki Baran'a, damla damla süzülen o gözyaşları sanki kalbime aktı. Kızaran gözler, bir çocuk gibi Dilan'a umut bağlanası, ona sığınması… Ne diye bilirim ki; sen şahane bir detaysın Barış Baktaş. Bir kez daha iyi ki sen...


 
Buradan Baran'ın stylingine sesleniyorum: Lütfen Baran'a haki gömlek giydirin ve lütfen takımlarını slim takım tercih edin. Aşiret ağası diye elli yaş takımı giyinmek zorunda değil. Tasarım okumuş genç bir delikanlı bizim ağamız. Arada bir de spor giydirebilirsiniz yani. Yok demeyiz.

Ben yeniden görüntü yönetmenimize bir teşekkür etmek isterim. Kan Çiçekleri bu zamana kadar izlediğim projeler içinde, görüntü kalitesi, çekim açıları, geçişler ve özellikle renklendirme adına en iyi listemin başını çeker diyebilirim. Günlük bir dizi olmasına rağmen. Emeklerinize sağlık.


*Çok güzel değiller mi?*
 
KISA NOTLARIM:
 
* Fırat'ın son dakika evlilikten vazgeçeceğine çok emindim. Nereye vuracağını şaşırmış hırçın bir dalga gibi konakta oradan oraya savruluyordu. Ancak gerçekleri öğrenmeden önce vazgeçmesi çok daha özeldi. Nikâh masasında haykıran, Gül'e karşı Derya'ya yükselen Fırat’a hayran kaldım. Gökhan Gürdeyiş şov izledik desem yalan olmaz. Emeğine sağlık.

* Dilan'ın Derya'ya diklenmesi bana kocaman bir "Nihayet." Çektirdi. Nihayet be kızım! Biraz yüksel artık, biraz göster kendini şu konakta. Senin arkanda da yanında da kalbinde de Baran Karabey var.

* Biz Baran'ın ağzından bu zamana kadar hep Dilan için "O Baran Karabey'in karısı." Dediğini duyduk. O sahiplenme duygusu hepimizi mest ederdi eminim ki her seferinde. Ve fakat bu kez Fikri'nin karşısında "Senin karşında Dilan Karabey’in karısı var." demesi beni benden aldı. Tıpkı "Karım" dediğinde kala kalan Dilan gibi...

* Cenaze görmeden Kerem'in öleceğine inanmak istemiyorum. Bu yüzden ona veda da etmiyorum. Şayet Kerem'i Baran'dan aldıysanız Fırat'ı ona verin. Fırat babasına rağmen kalbinde iyilik ve merhamet olan birisi. Ve ben iki amcaoğlunun birbirlerine güven inşa endişelerini seyretmek isterim. Ne yaşarsalar yaşasınlar Fırat'ın Baran'a olan inancını ve hep yanında oluşunu seviyorum. Bırakın iki amcaoğlu, birbirlerine kardeş, dost ve yoldaş olsunlar.

* Kerem’in yaralandığı sahnenin korkusunu iliklerimize kadar işlemesini sağlayan Yağmur Yüksel, gün geçtikçe daha çok büyüyorsun. Yüreğine sağlık. Dilan’ın çığlıklarını duyup korkuyla koşan Baran bana düğün gecesini anımsattı.

* Kapak resmim için Nes’e teşekkür ederim. O kendini biliyor.
 
İçimizi eriten bir bölüm izledik yine. Emeği geçen herkesin yüreğine sağlık.

Sevgiyle kalın…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER