II. fasıldan önce Şahsiyet’i hatırla!

II. fasıldan önce Şahsiyet’i hatırla!
2018’de seyrettiğimiz Şahsiyet, Onur Saylak-Hakan Günday ikilisinin ortaya koyduğu nitelikli işlerden biriydi. Puhutv’de 12 bölüm olarak tek sezon yayınlanmış ve final yapmıştı dizi. 2019’da dizinin başrol oyuncusu Haluk Bilginer de muhteşem oyunculuk performansıyla Uluslararası Emmy Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görülmüştü. 5 yıl aradan sonra GAİN’deki ikinci sezonuyla geri dönüş yapacak olan Şahsiyet’in 10 bölümlük ikinci sezonunun ilk iki bölümü 13 Kasım’da yayınlanacak. II. fasıl olarak da adlandırılan ikinci sezon için heyecanla beklerken dizinin kilit cümlesi gibi Şahsiyet’in ilk sezonunu hatırlayalım.
 
Aynı zamanda başarılı bir aktör olan Onur Saylak’ın yönetmenliğini yaptığı ilk kısa metraj filmi Orman ve ilk uzun metraj filmi Daha’dan sonra yazar Hakan Günday ile ortak geliştirdiği Şahsiyet dizisi, seyirciyi ekran başına kilitledi ve Haluk Bilginer’in ustalıkla canlandırdığı Agâh Beyoğlu’nun hikâyesinin pesinden sürüklemeyi başardı.
 
Her şeyden önce dizi normal standartlardaki bir yerli diziye kıyasla ince işçiliğiyle dikkat çekti. Paolo Sorrentino’nun o dönem yayınlanan Young Pope dizisinde sinema filmlerinden hiçbir fark olmaksızın gösterdiği sinematografik özenin bir türünü bu dizide gördük. Örneğin; kameranın tek planda Agâh ve Nükhet (Şenay Gürler) yemek yerken oturdukları masanın yanındaki akvaryumun öbür tarafına geçerek Tolga’nın (Necip Memili) masasına geldiği sahne. Yine ödüllü bir görüntü yönetmeni olan Feza Çaldıran ile çalışan Saylak’ın oluşturduğu kadrajlar, neon ışıklar sayesinde yarattığı atmosfer, sanat yönetimi (ki özellikle Agâh Beyoğlu’nun aksesuarları ve evinde göze çarpan objeler bu gerçeği gözler önüne seriyordu), kullanılan renk paleti ve akıllarda yer eden müzik kullanımı diğer yerli dizilerden çok daha farklı bir yerde konumlandırıyordu diziyi.
 
Dizi, unutmayı hesaplaşma için bir fırsata çeviren emekli adliye kâtibi Agâh Beyoğlu’nun bir savcıyı farklı zaman dilimlerindeki öldürme teşebbüslerini gösterdikten sonra izleyicinin kafasında soru işareti oluşturmuştu ve tabir-i caizse kancayı atmıştı. Sonrasında öğrendik ki Agâh Beyoğlu Alzheimer hastalığına yakalanmış. Hastalık o kadar ilerlemiş ki kedisi Münir’i beslemeyi unutarak onun ölümüne sebebiyet vermiş. Sonrasında kendisinin bu hastalığın ciddiyetinin ve “şahsiyetini” kaybedeceğinin farkına varınca eski defterleri açtığını gördük. Eskiden Kambura kasabasında (ki bu Daha filminde de olayların geçtiği yerin adıydı) bir adliye kâtibi olan Agâh’ın gözünün önünde bazı adaletsizliklerin yaşandığını öğrendik ve eskiden bir şekilde paçayı sıyırmış ama suçlu olduğu su götürmez olan kişileri kendi kurallarınca cezalandırdığını, tek başına yaşarken bunca kaosun içine Avusturalya’daki kızı Zuhal (Şebnem Bozoklu) ve torunu Deva (Recep Usta) da gelince işler karmakarışık bir hal aldığını gördük. Öte yandan “iyi insan olmak” gibi bir maksadı olan ve Cansu Dere tarafından canlandırılan polis Nevra da kadın olması sebebiyle teşkilatta ötelenmiştir. Ona tek kol kanat geren Başkomiser Tolga’dır. İşin tuhafı Agâh’ın savcıdan başlayarak işlediği cinayetler silsilesindeki maktullerin alınlarında içinde Nevra’nın adının geçtiği cümleler yazmaktadır, bu durum Nevra’yı köşeye sıkıştırmaktadır ve anlarız ki Agâh ile Nevra’nın yolları bir şekilde kesişecektir. Bunun yanı sıra yeni tanıştığı gazeteci Ateş (Metin Akdülger) ona yardımcı olur ve aralarında bir ilişki başlar. Gelişen cinayetlerden sonra Nevra cinayetlerin işlendiği Kambura’ya giderek uzun yıllardır görmediği annesi ve üvey babasına sorular sorar. Kambura’da geçmişte yaşanan bir yangın olayını öğrenir ve bunu sorgular. Bu olaylar sürerken Agâh’ın kızı Zuhal, Kambura’nın yetiştirdiği tek “adam” olan Cemil’in yanında çalışmaya başlar. Cemil (Hüseyin Avni Danyal) de bürokrasiyi temsil eder ve kirli işlere bulaşmıştır fakat çocukken yaptığı maddi katkıdan dolayı Agâh’a minnet duymaktadır. Karşılaştığı “Bugün Nevra’nın doğum günü, ona bir silgi aldım” cümlesi Nevra’nın kafasında bir işaret fişeği çakar. İlmek ilmek işlenen olay örgüsü öldürülen küçük bir kızın günlüğüne götürür Nevra’yı ve bu günlüğün aslında en başından beri Agâh’ın elinde olduğunu ve burada yazılı olan cümleleri maktullerin üzerine yapıştırdığını öğreniriz. Olaylar sadece bununla sınırlı kalmaz, istismara maruz kalıp öldürülen küçük kız Nevra’nın çocukluk arkadaşı Reyhan’dır, suçun öznesi Cemil’dir ve maalesef benzer bir istismarı Nevra da yaşamış ancak geçirdiği travmadan ötürü unutmuştur. O cümleleri okuyunca geçmiş aklına gelir ve acı gerçekle karşı karşıya kalır. Şimdiye dek birçok kez dillendirilmiş ve haberlerde her daim karşılaştığımız çocuk istismarı ve kadın cinayetleri hepimizin malumu. Böyle bir acı gerçeği cesurca ele alması da dizinin artılarından. Odasında fotoğrafları bulunan ve fail-i meçhul cinayetlere kurban giden gazeteciler gibi Ateş’in de Nevra’nın gözleri önünde hayatını kaybetmesiyle birlikte elinde tek bir şey kalır Nevra’nın: İntikam. Evine gönderilen kutunun içindeki kedi kostümüyle gittiği akvaryumda Agâh ve Agâh’ın elini kolunu bağladığı Cemil ile karşılaşır. Agâh, adalet ve hukuk arasındaki farkı o kadar güzel ortaya koyar ki bunun üzerine ne Nevra’nın ne de seyircinin diyeceği bir şey vardır. En sonunda bir de bakmışız ki Agâh huzurevinde, hastalık beynini iyice ele geçirmiş, Nevra’nın çocuğu olmuş, adını Ateş koymuş ve Agâh’ın bayrağını Nevra devralmıştır.
 
Senarist Hakan Günday edebiyattan gelen bir kalem olduğu için dizi hafızamıza birçok kilit cümle kazıdı. Haluk Bilginer’in Masumiyet filmindeki meşhur tiradını andıran bazı sahneler de olmadı değil. Agâh’ın okuduğu Ceviz Ağacı şiiri, Feza Hanım (Hümeyra) ile uçurtmayı gördüklerindeki çocuksu heyecanı, defterini bulamadığında kapıldığı panik, Agâh’ın asansörde tamirciyle girdiği diyalog, torununa Süveyda isminin anlamını anlatması ve kravatı bağlayamaması, akvaryum sahnesi, Tolga’nın Nevra’ya asansör kablosunun kopuk olması üzerinden benzetme yaptığı sahne, Reyhan’ın yaptığı sus işareti ve “Reyhan” şarkısının çalındığı sahne aklımda kalanlardan bazıları. Şahsiyet, olay örgüsünün yanı sıra oyunculukları, senaryosu, yönetmenliği ve görüntü yönetmenliğiyle unutulmayacak yerli diziler listesine adını çoktan yazdırdı.
 
Bakalım 5 yıl aradan sonra intikamın gölgesinde, insan doğasının karmaşıklığı ve hafıza üzerinden adalet arayışının masaya yatırıldığı Şahsiyet’in ikinci sezonu bizi Agâh’ın hangi maceralarıyla karşılayacak?
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER