Gönül Dağı: Çok seneler geçti

Gönül Dağı: Çok seneler geçti
''Birçok giden memnun ki yerinden
Çok seneler geçti, çok seneler geçti
Dönen yok seferinden''
 
Çok seneler geçti. Dönen yok. Gelen yok. Giden gelmiyor. Gedelli’den çıkan bir daha dönmüyor. Gönül Dağı 6-7 senelik bir aman atlamasıyla başladı. Bu kadar zaman atlamasından sonra nelerin değiştiğini gördük Kaya ailesinde. Ali büyümüş. Annesi yanında olmasa da babasıyla bir şekilde hayatına devam ediyor. Taner hem annesinin sevgisini hem kendi sevgisini vermeye çalışıyor. Ramazan ve Veysel’in de çocuklar büyümüş ve okul çağına gelmişler. TVR Havacılık ve İnovasyon artık eşik atlamış ve o eski ağıl büyük bir iş yerine dönüşmüş.
 
Gidenler var Gedelli’den: Zahide ve Elif. Zahide, Sedef ve İsmet için Ankara’da kalmış. Çocuklarla ilgileniyor. Tabii Sefer’in ne kadar hasret çektiğini gözlerinden anlıyoruz. Elif’in de hem tayin hem aile durumundan gittiğini görüyoruz. Kenan da karısını yalnız bırakmak istemiyor ve muhtemelen o da gidecek. Onlar dışında Günşıl karakterinin öldürüldüğünü gördük. Tiyatro sahnesinde başına dekor düşen Günşıl ölmüş. Gedelli’ye dönmüş ama bu sefer kendisi değil cenazesi.  Yani artık Günşıl’ın dönmesinin bir yolu kalmadı.
 
Ramazan’ın oğlu Ramazan Mete, Veysel’in oğlu Yusuf ve Taner’in oğlu Ali babaları gibi amcaoğlu olmuşlar. Çok yakın arkadaşlar. Taner, Veysel ve Ramazan’ın aynı şekilde devam ettiklerini gördük. Veysel ve Ramazan’ın babaları gibi araları açılmış fakat tam olarak ne olduğunu bilen yok. İkisi de neden küstüklerini hatırlamıyor. Bir yandan bunu komik buluyorum bir yandan da bu durumun uzatılıp abartılıp tadının kaçırılmasından korkuyorum. Yusuf, Ali ve Mete babaları gibi gelen az bir harçlıklarıyla icat işi yapmaya çalışıyorlar. Babalarının izinden gitmeleri çok hoş. Bazı izleyicilere göre amcaoğullarının babalarına benzemesi hikâyenin tekrarı olsa da bazı izleyicilere göre bu durum eğlenceli.
 
Rıfat ve Mihriban’ın ne kadar güzel bir aile olduğunu gördük. Rıfat ve Mihriban’ın bir oğlu olmuş: Ömer. Mihriban hamile ve bir çocukları daha olacak. Hacer annenin gelinine düşkünlüğü hepimizi güldürdü. Ömer’in babası gibi kahvehanede zaman geçirmesi ve “Çakma mucitler!” diyerek Ramazan Mete, Yusuf ve Ali’ye takılması eskileri hatırlatarak gülümsetti. Çok güzel bir aile oldular.
 
Bölüm Ali’nin annesine duyduğu özlemi ve sevgisini anlatmasıyla başladı. Ali annesi Dilek’i çok seviyor. Özellikle gözlerindeki ışıltı onu çok mutlu ediyor. Geri gelemeyecek olması da onu çok üzüyor. Ali’ye yardımcı olmaya çalışan, onu mutlu etmeye çalışan çok kişi var. Selma bir anne olmasa da Ali’ye kendi canından bir parça gibi şefkat gösteriyor. Kalbi o kadar büyük, o kadar temiz bir insan ki Ali’ye belki kendi kardeşi, kendi evladı gibi ilgi gösteriyor. Bana kalırsa bunda Taner’in payı bir parça olsa da çoğunlukla içindeki öz şefkat duygusundan. Selma senelerce Taner’in karşısına çıkmamış. Sözünü tutmuş.  Ali Selma’dan annesi olmasını istedi. Etrafında bir sürü güzel kalpli kadın olsa da onun yüreği Selma’yı seçti. Evdeki anne figürü olarak Selma’yı görmek istiyor. Ali, Taner ve Selma’nın evlenmesini istiyor.
 
Gülsüm öğretmen ve Taner’in arası açık. Küsler demeyelim de dargınlar. Bunun nedeni net olarak gösterilmedi. Bunun merak oluşturmak için yapıldığını düşünüyorum. Gülsüm öğretmen Taner Selma’ya şans vermediği için darılmış olabilir mi? Böyle olduğunu düşünürsek bu mantık sınırlarını biraz zorlamaz mı? Sonuçta eski damadı. Ölen kızının eski eşi. Eğer bundan dolayı küstüyse Ali anne özlemiyle psikolojisini dağıtmasın diyedir. Başka açıklaması yok.
 
Sabri’nin dondurmacı olması ve kasabanın çocuklarıyla imtihanı çok güldürdü.  Bazı izleyicilere göre Ali, Yusuf ve Mete hırsızlık yapmış gibi görünse de çocuk aklıyla daha sonra neye yol açtıklarını göreceklerini düşünüyorum. Çocuk aklıyla yapılan bir haylazlık gibi görünse de bu Sabri’yi zor duruma düşürdü. Ali’yi Sabri’den kurtaran tabii ki Selma oldu. Bunun dışında Yaşar ve eşinin ilişkisinde eşinin baskın olacağını hepimiz biliyorduk. Güldüren, komik bir çift olacakları kesin.
 
Zahide’nin oğlunu başarılı oyuncu Burak Can canlandırıyor. Erkan’ın büyüdüğünü görmek güzel. Kafamda Burak Can’ın Erkan olarak büyük durup durmayacağı soruları vardı. Bölümü izlediğimde fena durmadığını gördüm. Futbolcu olduğunu görmek isterdim ama tamircilik de yakışmış Erkan’a. Yeşim karakteriyle diziye dahil olan Sude Zülal Güler de oldukça iyi durmuş. Yeşim ve Erkan kendini izletecek ve merak ettirecek gibi duruyor.
 
Bölüm genel anlamıyla başarılıydı. 100 bölümü devirdiğini ve 4. Sezon olduğunu düşünürsek gelen reyting oldukça iyi. Ben Cemile ve Asuman’dan Ali’ye daha sıcak yaklaşmalarını beklerdim. Özellikle ilk okul gününde en azından beslenme konusunda Ali’ye destek olmalılardı. İlk gün eksiklik çekmesin diye sarılmalarını çok bekledim Ali’ye. Onun dışında Selma’nın Ali’nin tehlikede olduğunu duyar duymaz sınıfını bırakıp gitmesi beni şaşırttı. Normalde hiçbir öğretmen idareden habersiz sınıfını bırakıp gidemez. Direkt koşması anlamsız geldi. Artık izin aldı da bize göstermediler şeklinde düşüneceğiz. Taner ve Selma’nın 6-7 sene hiç karşılaşmaması beni şaşırttı. Kapı komşu olan ikili nasıl olur da karşılaşmaz? Bu imkânsız gibi bir şey. Ali’ye okuma yazmayı kim öğretti? Nereden biliyor? Muhtemelen onun da altından Selma çıkacak. Ali’yi Selma’nın evinde gördük çünkü. Okula yeni başlayan çocuklar İstiklal Marşımızı nasıl ezbere biliyorlar? Dizi çekilen ortama, sahneye birden giren Erkan’a nasıl müdahale edilmedi? Annesine bu kadar özlem duyan 6-7 yaşındaki çocuk babasının yanında annesinden başka kimseyi istemez mi yoksa iyi bir anne figürünü babasının yanında mı görmek ister? Bunlar bölümün bana göre eksik yanlarıydı. Her şeye rağmen yeni sezona hoş geldiniz. Haftaya görüşmek üzere. 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER