“...İnan
bana dünya
Değil umurumda
Bir sen bir yeter
Hadi kalk gidelim buralardan
uzaklara...”
2 bölümü
geride bırakmışken bu iki bölüm ve 3. bölüm fragmanları ile net bir şekilde
söyleyebilirim ki Yaz Şarkısı bu yazın en iyi işlerinden biri, bence.
Yaz
dizisi veya yazın yayınlanan dizi, deyince akla genellikle (hep) rom-com gelir.
Dizilerin kaliteli olup olmamasından bağımsız sektörde bu kültür oluştu. (Not:
Rom-com dışarıdan basit gibi görünür ama zordur, kendi adabı vardır.)
Evet Yaz Şarkısı da bir romantik komedi ama tek bu değil. Onun alametifarikası
rom-com ile birlikte aile-komedi türlerinin başarılı bir harmoni oluşturması.
Bu
harmoni de bende ucu açık bir algı oluşurdu, yani potansiyel. "Öyle
olabilir, şöyle olabilir, şundan çok güzel mizah çıkar, şöyle şöyle sahneler
olur..." minvalinde. Bu da tabii ki heyecanı artıyor...
Bu dediğime doğru kadronun, doğru ekibin eklenmesi de ekstra olumlu bir sebep
olarak beliriveriyor...
Şimdi...
Daha başa dönecek olursam; diziler kurulurken bir amaçları olur, buna da
önerme, diyoruz. Önerme olmazsa hiçbir şey olmaz. Buna tema, alt metin vb. de
eşlik eder ama en başta önerme... Naçizane olarak söyleyebilirim ki; madem Yaz
Şarkısı'nı beğendiğimi belirttim, bunu destekleyecek -asıl- şey önermedir.
Tabii ki dizi bir bütün ve bunu iki bölüm ile saptamak zor. Sadece üzerine
konuşacağım.
Âşık (âşık olan kişi) ve maşuk (âşık olunan kişi) vardır ya; hani sen birini
seversin, bir başkası da gelir seni sever. Ama sen, sevdiğin tarafından
sevilmezsin, gider kendin sevilmediğin gibi seni seveni de sen sevmezsin. Tıpkı
Kemal-Yaz-Murat'ta olduğu gibi.
Bu durum "Meksika açmazı"na benzemiyor mu? Hiç kimsenin
kazançlı çıkmadığı o şeye... Tamam birbirlerine gerçekten bir silah tutmuyorlar
ama bu işin sonu ateş ve kimin, kimlerin yanacağı da meçhul...
Her zaman asıl olan hikâyedir, derim ve bunu savunurum. Onun için çift
üzerinden değil de çiftlerin hikâyeye nasıl hizmet ettiği üzerinden bir
değerlendirme olacak:
İtiraf etmeliyim ki dizi başlamadan önce Yaz ve Kemal'in
olacağı düşüncesindeydim. Çünkü fragmanları izlediğimde, karakterleri de
tanımadığım için buna kapıldım. Ama izledikten sonra şaşırdım ve sevdim bu
durumu. Ortada bir farklılık vardı. Bir “Meksika açmazı”na düşülmüştü ve bu de
izlenir kılıyordu. Tabii ki “Böyle üçgenler klasik değil mi?” diye
sorulabilir. Bunun cevabı da o ilk baştaki harmonide ve doğru ekip kurulumunda
saklı bence.
2 bölüme de baktığımızda; tüm özel anlar, değerli
kısımlar ikisi (Yaz ve Murat) üzerinden hazırlanmıştı. Dizinin ismi Yaz Şarkısı
ve dizinin merkezini bir şarkı oluşturuyor. Bu şarkı da Murat tarafından Yaz'a
yazılmış, bestelenmiş. Murat'ın Yaz'a hislerini açtığı sahne olsun, yıldız
kayması olsun vb. En önemlisi de Murat'ın emek vermesi...
Şu günlerin popüler şarkısı “Ali Cabbar” ile Murat’ın
perspektifinden bir fragman, Yaz ve Murat hikâyesine yeni değer ve anlam
katıyor. Senaryonun bu gidişatı ile birkaç teoride bulunmak gerekirse:
Kemal, ne kadar “Ben kötü biri değilim” dese de
Yaz ile hisleri; daha doğrusu düşünme ve hissetme yapısı farklı. Zaten gördük
de bunu. Ve de Kemal’in Yaz’ı ikna etmek için U dönüşü yapmasını da gördük.
Senaryo; Kemal’in Yaz’ı ikna etmesi için yakınlaşması,
sadece bu şarkı için de değil uzun soluklu başarı sağlamak için Yaz’a ihtiyacı
olması üzerinden ilerlerken Yaz’a kendini kaptırması gibi bir durum ile
karşılaşıp bir dönüm noktası kazandırmasıyla yeni bir iveme alacaktır. Bir de
tabii ki Kemal’i buna iten tetikleyici unsuru var: Babası ile olan
diyaloğundaki şirketi batırmama mücadelesi...
Murat ise ilk andan beri doğru bir karakter. Tabii gerçek
karakterler sınanma zamanlarında ortaya çıkar, izledikçe göreceğiz, herkesi.
Ama Murat’ın ilerleyen bölümlerde Kemal ile Yaz’ın yakınlaşmasına karşın daha
keskin adımlar atacağını düşünüyorum.
Konuyu önermeye bağlayacak olursam: Sevgi emeğe
muhtaçtır. Nasıl Yaz, Kemal için emek veriyorsa Murat da Yaz için yapıyor
aynısını... Bir diğer önerme/mesaj/tema içinse o ilk başta âşık ile maşuk olma
durumu anlatıyor net olarak...
Günün sonunda hikâye baştan nasıl kurulduysa öyle
ilerlemeli, diyorum...
Yaz’ın, ailesinin bir geçmiş hikâyesi var, dramatik
yapının temelini oluşturan konulardan. Hem de romantik komedi ile aile-komedi
türlerinin birbirine bağlayan unsurlardan... Bu konuda da bir önerme olabilir
ama geçmiş odaklı değiliz şu an. Onun için bir şey demek yanlış olur.
3. bölüm fragmanına baktığımızda
komediyi bize net bir şekilde gösterecek olan şeyler mevcut: Rehin almalar,
silah, hastane... Kısacası o potansiyel kendini gösteriyor. Zaten halihazırda 2
bölüm boyunca Yaz ve Murat’ın annesinin geriliminden tutun da Yaz-Emine-Fadime
ile net bir şekilde gösterilmişti...
Nilsu Berfin Aktaş, tam bir anime karakteri Yaz ile
harika bir iş çıkarıyor, kendine hayran bırakıyor...
Son olarak, diziyi sevdim ve olan dert güzel... fakat
senaryo açısında -ileriye dönük- yeterli olur mu, diye düşünmüştüm açıkçası ilk
bölümün ardından. Sonra ikinci bölüm ile bir olaylar dizisi içinde kaybolunca
aklıma gelmedi... Diyebileceğim şey, dizinin ölçeğini de derdini de geçmiş
hikâyeleri büyütecektir.
Tüm ekibin emeğine, kalemine sağlık!
Okuduğunuz için teşekkürler,
Naim.