“Gönül
Dağı Yağmur Yağmur Boran Olunca
Akar Can Özümden Sel Gizli Gizli”
Gönül
Dağı 3. sezonu da geride bıraktı ve 4’e doğru yelken açtı. Ben de hem bugüne
kadar ne anlattı ve bugünden sonra ne anlatabilir üzerine bir yazı kaleme almak
istedim...
Gönül
Dağı’nda beni etkileyen en önemli şey teknoloji, bilim, gelişmişlik üzerine
durulan ve eğer dramın reyting getirisi olmasa daha da durulacak olan
konularıydı. En vurucu olan kısmını da 1. sezon finali ile görmüştük ama buna
geçmeden önce; Gönül Dağı isimli bir dizi var, dizide çok özel şekilde yer
verilen ‘Neşet Ertaş’ var ama Gönül Dağı türküsünü 1. sezon finaline kadar
duymamıştık...
Az
önceki yere gelelim. 1. sezonun son sahnesinde Taner, Veysel ve Ramazan’ın
çocukluk hayalleri, umutları (yaptıkları icatlar) giderken; “66” giderken ilk
defa bu türküyü duymuştuk. Kısacası bunun ne kadar önemli olduğunu sezon
finaline saklanan türkü ile vurgulamışlardı.
Şimdi
daha en başa gelelim. Taner neden bu işlere başlamıştı? Dilek için.
Anlayacağımız altında bir sevgi vardı.
Hem de çok güçlü bir sevgi. Ve bu sevgi ile harmanlanan gelişim,
geliştirme, kıyıda köşede kalmış dehalara fırsat ve umut olma durumu ile
bugünlere kadar ulaşıldı.
Ama biz
biliyoruz ki 2. sezon 1. bölümün açılış sahnesi ile “teknoloji vadisi”
oldu. Ama nasıl oldu? Kimlerle oldu, kimler geldi kimler geçti ve kimler kaldı?
Bu zorlu mücadele anlaşılan çokça hikâyeyi beraberinde barındırıyor.
Bunu da
ileri-geri şeklinde gösterilen, örülen olay örgüsü ile anlayabiliyoruz. İlki
demin dediğim Taner’in konuşma yaptığı sahne. Devamındaki ise 3. sezonda Ali
ile verilen sahneler, söylemler... Bu yolla, kurulan dünyanın atmosferi
genişliyor ve hikâye de ferahlıyor. Son bölüm itibariyle Ali’nin bir kitap yazdığını
da gördük. Bir bölümde de amca oğullarının çocukluğu gibi bozkırda koşturan
çocuklarını görmüştük. İşte bu “Al sana uçsuz bucaksız bir bozkır hikâyesi,
düşle...” diyor!
Selma...
Selma
karakterinin Gönül Dağı’na çok yakıştığını ve oyuncunun da çok başarılı
olduğunu düşünüyorum. Selma öğretmen konusunu genel anlamda 2 şekilde
ayırabiliriz:
1.si:
Taner ile Selma öğretmenin hikâyesi çok zor bir yapıda. Çünkü Selma öğretmen
öncesinde Taner ile Dilek var ve Taner’in büyük sevdası... Dilek’ten sonra Taner
ile birini yazmak senaryo açısından bıçak sırtı bir konu. Taner ile Selma
olmazsa herkes tamam der. Ama olursa olmasının yolu çok ama çok uğraş isteyen
bir mesele.
Sezon
başında, önce Dilek’in ilgilendiği iş ile alâkalı bir mühendis geldi birkaç
bölüm: Aylin. Bu karakterin gelmesi, Taner’e karşı hislerini söylemesi ve
sonunda Taner’in cevabı, senaristlerin de cevabıydı bence: “Taner’i nasıl
yazdıysak hâlen öyle. Eğer biri girecekse hayatına bu hiç ama hiç kolay
olmayacak. Hep beraber izleyip göreceğiz...” demekti, naçizane olarak
söylemem gerekirse...
Selma
öğretmen ile ilgili konunun 2.si: Selma, idealist bir öğretmen. Kurak bir yeri
yeşertmek için elinde geleni yapabilecek, sevgi dolu biri. Dizi bu konuyu
paralellik ile ele almış. Az önce bahsettiğim Gönül Dağı türküsü son sahnede
gene çaldı. İlk defa sarı toprakların çocuklarının icatları giderken çalan
türkü burada da çaldı. Çünkü Selma da dediğim gibi gelişme için, iyilik için
elinden geleni yapacak biridir. Hem bu yolla sevgi ile aşk ile başlanan icat
işlerine bir gönderme oldu. Burada da büyük bir sevda var diye. Elbet Taner
ilelebet Dilek’i sever. Ama Selma’nın onu sevmesine ne kendi ne de bir başkası
engel olabilir... Arlarında olacaklar da 4. sezonun konusu artık!
Biraz
da diğer olaylara ve karakterlere bakalım:
Azize
Hanım’ın ölmesi sezon finali vurgulu olsun diye miydi, Musa’nın hikâyesinin
devamını sağlamak için miydi, yoksa bir başka sebebi mi vardı anlamadım? Belki
de hepsidir.
Musa’nın
bu yaşadığı ile iki şey aklıma geliyor. İlk olarak rahatsızlığı artacak ve
Cemile ile Veysel’in daha çok ilgilenmesi gerekecek. Ama bunun çok çok az bir
ihtimal olduğunu asıl Musa’ya Azize’den sonra bir dayanak gerektiğini ve bunun
da Azize ile bağlantılığı bir şey olacağını düşünüyorum. Ve böylece silkinip
ayağa kalkacaktır.
Ne
olabilir diye düşündüğümde, Azize’nin olayı bilimdi. Tüm mirasını çocuklarına
bıraksa bile sanki kimseye söylemeden önce bozkırın gelişmesi için bir adım
attığını düşünüyorum ve bununla da Musa’nın ilgileneceğini. Hâ, Azize ölmese
Musa ile beraber bu işi yapsalar gene konu bakımında aynı olurdu. Fakat onun
olması Tanerlerin işini daha kolaylaştıracağı için bu yol seçilmiş olabilir.
Tabii ki varsayımlar bunlar, göreceğiz...
Zahide
ve Sefer aslında hikâyesini ilk iki sezonda tamamlamıştı bence. Bu sezon ittire
kaktıra gitti amiyane tabirle. Ben onların dizinden ayrıldığını düşünüyorum.
Eğer çıktılarsa onların bu hikâyeden çocukların başarısı ile çıkmaları gene bir
umut hikâyesi olarak yerini aldı. Doğrusunu söylemek gerekirse yerleri dolmaz
ve bu boşluk hissedilir ama kalırlarsa da tekrara düşmekten başka bir şeye
yaramayacaktı.
Keriman
ve Selami’nin sondan bir önceki bölümde kavga etmeleri ile ben yeni sezona bir
boşanma süreci taşınacağını ve bir süre bu konu ile gideceğini düşünmüştüm.
Çünkü onlar sürekli kavga edip barışan bir çift. Hem sezon finali gelmişken bir
konu açılımı olur sanıyordum. Ama gene barışmışlardı sezon finalinde...
Ramazan
ve Asuman ile Veysel ve Cemile’nin çocukları doğdu. Hem hikâye bunu çağırdığı
için hem de kişilerin sorumluluklarının artması ile icat işlerinin bu
çalkantılı hâlden kurtulacağını ve artık kalıcı büyük adımların atılacağını
düşünüyorum.
Son
olarak sezon finalinde icat işlerinin daha ön planda olmasını beklerdim, der
tüm ekibe emekleri için teşekkür ederim!
Okuduğunuz
için teşekkürler,
Naim.