Türk senarist ve yönetmen Emin Alper, bugün Cannes Film Festivali'nde dünya prömiyeri gerçekleşen yeni uzun metraj filmi Kurak Günler'le (Burning Days) ilgili
Variety'ye konuştu. Alper, röportajında Kurak Günler'in Türkiye de dahil olmak üzere artan otoriter popülizmi ve homofobiyi nasıl yansıttığından da bahsetti.
Bu konuya sizi çeken ne oldu?
Son yıllarda dünya genelinde benzer şeylerin yaşandığını görmekten dolayı şaşkındım. Trump'ı yaşadık örneğin. Benin için oldukça şaşırtıcıydı. Bu yüzden bizim çaresiz durumumuz hakkında bir hikaye yazmaya karar verdim.
Başlangıç noktası "Bu tarz neo-popülist ya da neo-faşist insanların halkın temel ihtiyaçlarını nasıl sömürdüklerini ve kendi yozlaşmış sistemlerini nasıl koruduklarını göstermek istiyorum," oldu. Başlangıç noktam buydu. Asıl ilham kaynağımsa Henrik Ibsen'in ünlü oyunu Bir Halk Düşmanı'ydı (An Enemy of The People). Bunun üstüne düşünmeye başladım ve hikaye oradan sonra evrildi.
Tonal olarak janra etrafında değişikliğe gittiğiniz görülüyor.
Atmosfer açısından bu film, ikinci filmim "Abluka" ile benzer. Bu filmde gerçek dışı ve baskıcı bir atmosfer yaratmak istedim. Fakat janr unsurları bu filmde daha belirgin. Ton bakımından en başından bu yana genç savcı için berbat bir atmosfer yaratmak istediğimi söyleyebilirim. Hiç tekin olmayan, rahat hissetmeyeceği güvensiz bir ortam. Aslında başta janr unsuru aklımda çok büyük değildi. Hikayeyi yazarken evrildi. Bir çeşit suç unsuru olsun istedim. Birçok ülkede popülistler ve kamuya mal olmuş kişiler genelde suçla ilişkilidir. Ama benim için asıl şaşırtıcı olan, sıradan insanların suçla alakalı yanlarını genelde görmezden gelmesiydi.
"Alef" dizisini hazırlamak janr film yapımında yön değiştirmenizi sağladı mı?
Oradaki asıl nokta başkanın ve oğlunun dahil olduğu bir suçun olmasını istememdi. Janr filmlerini her zaman sevmişimdir ve bazı unsurlarını ödünç almayı da hep sevdim. Bu filmle ilk kez böylesi açık oldu. Belki de kendine daha fazla güven duymakla ilgilidir, çünkü bu dördüncü filmim ve belki de bir TV dizisi çekmemdendir. Ama senaryoyu diziden önce yazmıştım.
Filmde bir eşcinsel ilişki ve homofobiyi kınayış var. Bu, Türkiye için hassas bir konu.
Evet. İlk taslakta bu sorun yer almamıştı. Ama son 3-4 yılda homofobi Türkiye'de devlet politikası haline geldi. Sıradan insanlar arasındaki homofobi bir yana devlet, özellikle yeni dijital platformlara karşı bir homofobi politikası geliştirdi. LGBT karakter bulunan "If Only" dizisi için Netflix'e baskı yaptılar. Pek çok insanı kızdırdı. Çünkü beş yıl önce sorun değildi. LGBT karakterler göreceli serbestti. Ama hükümetin tabanını güçlendirme çabasıyla muhafazakar bir gündem yaratmak için bir anda böyle bir sorun çıkardılar.
Yine de bu konuda benim ilgimi çeken bunun sadece yerel bir sorun olmaması. Evrensel. Macaristan’da, Rusya’da olanlara bakın. Bu, neo-popülist zamanlarla ilgili bir şey. Bu yüzden hikayeye homofobiyi dahil etmeye karar verdim ve gerçekten iyi uydu.
"Kurak Günler" Türkiye'deki sinemalarda gösterilecek mi?
Kesinlikle Türkiye'de gösterilecek. Bunda bir problemimiz yok. Problem dijital platformlarda göstermek istersek başlıyor. Filmi satın alma konusunda tereddüt edebiliyorlar. Ama sinemadaki gösterim koşulları göreceli daha kolay. Bir filmin Türkiye'de yasaklanması nadirdir.