Sevda zor kelime.
Aşktan çok çileye karşılık gelir sanki.
Sevda çekmek derler o yüzden.
Sefirin Kızı ateşin başında anlatılan bir sevda öyküsüydü. Alevlerde kendimizi görerek dinlediğimiz bir öykü. Bazen klişelerin dibini sıyırdı, bazen zamanın hızlı aşkları arasında sakin bir nehir gibi aktı. Bu hikaye güçlü olmak yerine mutlu olmak isteyen bir kadının öyküsüydü. İşte bu yüzden, o kadına kulak vermek lazımdı.
Sevda sözcüğü köken olarak esvedden gelir. Yani anlamı 'siyah' demektir. Bu yüzdendir ki sevda karanlık ve acılı bir şeydir. Nare'nin gözünden baktık onun dünyasına. Yarıcının oğlu ile uzak mesafelerde mektuplarla büyüyen aşkına, yalvarırken yüzüne çarpılan kulübe kapısına, Melek'in küçük ellerine, bin yerden kesseler de filiz veren sevdasına. Ve uçuruma. Nare, hikayenin karakteri değil, sahibiydi. Onun gözlerini hikayeden almak, ışığı eksiltirdi.
Neslihan Atagül ve Engin Akyürek uyumu eşsiz bir hazine. Tüm ekibin emeğini şahlandıran, senaryoyu kağıtlardan söküp yüreğe taşıyan bir kimya vardı ortada. Neslihan Atagül sağlık sorunları nedeniyle projeye veda etmek zorunda kaldı. Büyük emek verdiği projeden zamansız ayrılışı, tüm seyircileri üzdü. Kendisine acil şifalar diliyorum. Koca bir ekibin evine ekmek götürdüğü projenin fişini çekmek yerine devam etmeleri ise elbette kıymetliydi.
Ancak bir seyirci olarak aklıma ve kalbime sığdıramadığım detaylar sunuldu. Bir karakter ölebilir, gidebilir, kaybolabilir. Oyuncu gitsin karakter kalsın yöntemine hiçbir zaman sıcak olamadım. Bu nedenle Neslihan gidiyorsa, Nare'ye de veda etmemiz gerekiyordu. Ancak bu veda, onun inşa edilen tüm gerçekliğinde deprem yaratarak mı olmalıydı? Bilmiyorum.
Nare, sevdası için ölebilirdi. Kızı için kendisini feda edebilirdi. Başka bir şehire yerleşip arada bir seslenebilirdi. Ruhunun çalkantılı gelgitleri arasında Nare'yi Nare yapan en önemli şey, sevdikleri için nefes almasıydı. Kaşarlı tost yiyerek çekip gitmesi değil. Drama, bir ikna meselesidir. Uçurumdan atlayıp ölmediğinde bile inandırmıştı. Ama bu gidişe inanmak zor.
Nare'nin vedasının dumanı üstündeyken kutlama yemeği yapıldı. Fotoğraflarıyla cam silindi. Bu metaforlar olmazsa olmaz detaylar değildi. Hikayenin Nare'yi gamsız görmeye değil, ona veda etmeye ihtiyacı vardı. Bu detaylar seyircinin Nare'den soğumasını sağlamadı. Çünkü Nare herkesi her şeye rağmen affedebiliyordu. Seyirci de onu saniyeler içinde affetti.
Tüm ekip büyük bir özveriyle çalışıyor. Bu emeğin karşılığını bulmasını yürekten diliyorum. Kamerada nasıl göründüğüne aldırmaksızın Nare'nin acısını giyinen Neslihan Atagül'ü ilk kez izlediğim için mutluyum. Daha sağlıklı günlerde ve keyifli işlerde onu bayıla bayıla izlerim. Engin Akyürek'le yakaladıkları büyüleyici partnerliği yeniden görmeyi de çok isterim.
Uzun lafın kısası, vedaları kim sevmiş?
Adı üstünde, veda.
Tüm kayıklar karşı kıyıya geçmiş. Doğum günü mumları eksik üflenmiş. Ayakkabılar biraz küçük gelmiş. Güneşin batışı seyrine doyulmadan kaçıp gitmiş. Üflesen ateş, sarılsan buz. Siyah yani. Sonsuz karanlık.
Sefirin Kızı Nare o uçağa binip gitti.
O uçağın içindeydik.
Yeni hikayelerde görüşmek üzere...