İngiliz sinemasının bol aksiyonlu, bol ters köşeli filmlerine imza atmış Guy Ritchie, yine kariyerine yakışır bir işle izleyici karşısında. Snatch, Revolver, Sherlock Holmes gibi ünlü filmlerden tanıdığımız usta yönetmen, 2018 yılında kendisinden asla beklemediğimiz bir film olan Alaaddin ile sevenlerini hem hayrete düşürmüş, hem de hayal kırıklığına uğratmıştı. Artık gönlümüzü zor alır derken öyle bir filmle beyazperdeye dönüş yaptı ki yine büyülendik, kaldık.
The Gentlemen; hayatta büyük işler yapmak isteyen lakin bunu alışılmış değil aykırı yollarla ulaşmayı seçen, kendine bir suç imparatorluğu kurmuş bir adamın işlerini bırakmak isteyişi üzerine kurulmuş bir hikaye…
Filmde Matthew McConaughey, Charlie Hunnanm, Colin Farell gibi usta isimleri görüyoruz. Ama benim üzerinde durmak istediğim performanslar Matthew McConaughey ve Charlie Hunnam’a ait. Canlandırdıkları karakter ve anlattıkları hikaye karanlık olsa da, bir suç imparatorluğunun elleri kanlı üyeleri olsalar da, bunu en hayranlık uyandırıcı şekilde ortaya koymuşlar. Özellikle Charlie Hunnam, karakterini öyle güzel sırtlamış öyle gerçekçi canlandırmış ki ilerleyen yıllarda onun da kariyerine birçok ödül ekleyeceğine kesinlikle eminim. Filmin yönetmenliğinin yanı sıra senaristliğini de elinde tutan Ritchie, oyuncu seçimlerinde de kesinlikle oldukça başarılı.
Filmin dikkati çeken diğer bir noktası her şeyin dozunda ve yerli yerinde işlenmiş olması. Ne sahne akarken masada duran içkide, ne şiddet sahnelerinde, ne de filmin tüm dinamizmini elinde tutan aksiyon sahnelerinde bir aşırılık ya da aykırılık var. Hatta insana arada bir “keşke sahne daha uzun olsaydı da daha çok izleseydim” bile dedirtiyor.
Filmin zamansal olarak ise oradan oraya atlayan bir senkronu var. Tam bir olayı çözdüm derken başka bir olayın ya da durumun içine girme söz konusu. Ama bu Ritchie’nin filmlerinde ve hikayelerinde her zaman karşımıza çıkan bir şey hatta ona özgü bir işaret gibi.
Bunca aksiyonun, suçun, zaman atlamalarının içinde gidip gelirken; Londra sokaklarının ünlü mekanlarıyla, araya serpiştirilmiş güldürürken düşündüren esprilerle ve o muazzam İngiliz aksanının büyüsüyle kendinizi farklı güzelliklerin içinde buluyorsunuz. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim “Takım elbise erkeklere çok yakışıyor” diyenlerdenseniz bu filmi kesinlikle izlemelisiniz. Zira her sahnede bu açıdan bir görsel şölen var!
Peaky Blinders, Narcos, The Godfather gibi yapımların hayranı olanlara The Gentlemen’i kesinlikle tavsiye ediyorum.