Masterchef, mutfakta harikalar yaratamayan biri olarak "Acaba ne öğrenebilirim?" diye izlediğim keyifli formatlardan biri. Fırsat buldukça Amerika ve Kore versiyonları Youtube üzerinden izlerim. Böylesine keyifli bir formatın Türkiye versiyonu izlemek için de iki sezondur (daha doğrusu bir buçuk) ekran karşısına geçiyorum. Daha doğrusu geçiyor-dum. Anlatacağım.
*
Aslına bakarsanız her geçen gün Türkiye formatından daha da soğuduğum. Faydalı bilgiler yakalamama rağmen ne yazık ki şeflerin kontrolsüz bir şekilde yarışmacılara hakaret etmesinden dolayı onlar adına ben utanç duymaya başladığımı fark ettim. Tabii ki bu bir program, farkındayım. Biraz "cast", biraz kurgu, iyi polis-kötü polis olacak, olmalı. Sonuçta televizyon işi, reyting kaygısı ve maliyet boncuk hesabı değil, nakit çalışıyor. Kaldı ki dozunda stres, yarışı her zaman canlı tutar. Ancak Masterchef'in formatı ne ara "hayalleri peşinde koşup, ekran önüne geçme cesaretini gösteren insanların insan onurunu aşağılar bir şekilde azarlanması" formatına doğru evrildi, anlayamadım.
Masterchef jüri şeflerinin yeteneklerine, kariyerlerine, başarılarına bir şey dediğim yok, haddime de değil zaten. Kaldı ki programda yer alan birçok yarışmacı kendisini daha çok geliştirmek, olimpiyat dereceleri almış, dünyanın dört bir yanında eğitimler görmüş, orada belli saygınlık kazanmış önemli şeflerden bir şeyler kapabilmek için oradalar. Yüz binlerce dolar verip yurtdışında alamayacakları eğitimlere, bilgilere, gördükleri masterclasslarla erişme fırsatına sahipler. Bu muhteşem bir şey!
Ancaaaak asıl mesele bu değil! Asıl mesele ne biliyor musunuz? Yaradılanı yaradan dolayı sevmek. (Burada sevmek kelimesin saygı, insan onuru gibi kavramlarla beraber düşününüz lütfen.)
Sadece "Onların gözlemesi daha çıtır mı?" diye sorup hakkını arayan bir genci "Haddini bil!" diyerek kovalamak gerçekten çok... üzüntü verici!
"Eğer ortamda bir "otorite" varsa soru soramazsın, hakkını arayamazsın. Bu neden böyle deyip durumu sorgulamaya kalkışırsan böyle kovalanırsın." Verilmek istenilen mesaj bu mu? Eğer buysa vah ki ne vah! Eğer değilse sayın şefler egolarını başka yerde tatmin etsin. Hani Kemal Sunal'ın Şark Bülbülü filminde Mazlum karakteri var ya, öyle birini istihdam etsinler yanlarında. Çünkü oraya katılan herkesin annesi, babası, eşi, dostu var. Ve bir izleyici olarak Masterchef gibi bir programda görmek istediğim durum bu değil.
Katılımcıların kendi aralarındaki çatışmalarına bir şey demiyorum. Çünkü rekabet acımasız ve çetin. Ama jüri değerlendirir, azarlamaz.
Iş hayatı! Tabii ki sinir, stres olacak. Olmalı da. Ama bu durum "mutfağın stresli bir yer" olması dışında bir durum.
Bakmayın, bu durum Masterchef nezdinde toplumsal bir sorun aslında. Hepimizin başına günde en az bir kere geliyor. Ama böyle böyle ezilmek yerine; böyle böyle hakkımızı aramayı öğrenmeliyiz diye düşünüyorum.
Bundan sonra mı? Sosyal medyada çok dikkatimi çeken bir gelişme olmadığı müddetçe Masterchef izlemeyi düşünmüyorum.
Hayallerini gerçekleştirmek için ekran karşısında azarlanmayı göze alan tüm katılımcılara sabır, yapımda ve yayında emeği geçen tüm set ekibine iyi çalışmalar diliyorum.