Victor Hugo'nun Sefiller romanını muhtemelen biliyorsunuzdur ve/veya okumuşsunuzdur. Pek çok klasik gibi onun da birçok uyarlaması karşımıza geldi. Hatta 2012'de müzikal film oldu da öyle sinemaya geldi. BBC One kanalı ise mini dizi olarak uyarlayıp 30 Aralık'ta ekran karşısına getirmişti. Sezonu altı bölüm süren "Les Misérables" dün gece yayınlanan bölümüyle ekran yolculuğunu tamamladı.
Sefiller
Romanın hikayesi Fransa’nın çeşitli bölgelerinde geçiyor ama ağırlık Paris'te. 1815’ten girip bazen zaman atlayarak 1832'den çıkıyoruz. 1832'de mevcut monarşiye karşı başlatılan Haziran Devrimi (June Rebellion) de romanda kendisine yer buluyor.
Hikayenin merkezinde Jean Valjean isminde bir adam bulunmakta. Yıllar önce ekmek çalmaktan dolayı ceza almış ama artık serbest kalıyor. Onun yeni hayatına adım atmasıyla konuya giren romanda (dizide) Fransa'nın tarihi, politika, monarşi karşıtlığı, adalet, din, ahlak felsefesi, aile sevgisi ve romantizm gibi konular işleniyor.
Victor Hugo'nun dönemin Fransa'sını usta bir şekilde anlattığı romanda (dizide) tüm bunlar sadece Valjean üzerinden değil, elbette onunla çeşitli şekillerde etkileşimi olan karakterler üzerinden de sunulmakta. Zengin kadrosunda Dominic West (Jean Valjean), David Oyelowo (Javert), Lily Collins (Fantine), Johnny Flynn (Felix), David Bradley (Monsieur Gillenormand), Derek Jacobi (Bishop Myriel), Olivia Colman (Madame Thénardier), Josh O’Connor (Marius Pontmercy) ve Ellie Bamber (Cosette) gibi isimler yer alıyor.

Savaş & Barış
Çok sevdiğim romanlardan birisi olan Sefiller'i bundan 14-15 yıl kadar önce okudum. orijinaline göre daha ince bir versiyondu. Detaylı olarak hatırladığımı iddia edemem ama Les Misérables'ı eğer sadık kalma açısından değerlendirirsek çıkarılan işe ciddi bir itirazım yok. Elbette altı bölümde toparlama yaparken bazı kısımları veya detayları atlayıp özünü anlatma çabasına girmişler.
Romanın ana karakteri Jean Valjean'a veya canlandıran Dominic West'e pek de bayılmam. Tanısalar onlar da bana bayılmaz, o ayrı bir mevzu. İnadıyla meşhur (!) polis memuru Javert ve yozlaşmışlıkta marka olan Thénardier Ailesi de keza aynı yolun yolcusu karakterler. Kendilerine bir tur da bu diziyi izlerken sinir olsam bile Sefiller zaten Victor Hugo’nun anlattığı dünyayla ilgimi daha çok çeken bir eser. Kadrosunda tanıdık pek çok isim olması bu ve bunun gibi bazı detayları törpülemede biraz yardımcı oldu.
Velakin sanırım beklentim ortaya çıkan işe göre daha fazla olduğu için biraz hayal kırıklığına uğramış durumdayım. Bölümleri izlerken bir şeylerin eksik olduğu ve daha iyi bir işin ortaya çıkarabileceği duygusu geçmedi bir türlü. Bunda
War and Peace (2016) ile karşılaştırma yapmış olmamın da payı var elbette, itiraf edeyim.
Bileni ve izleyeni vardır, BBC One Tolstoy'un Savaş ve Barış romanını da altı bölümlük mini dizi olarak uyarladı. Hatta o dizinin başarısının bu dizinin önünü açtığını söyleyebiliriz ve onu kanala uyarlayan Andrew Davies, bu uyarlamanın da sorumlusu. War & Peace, görkemli prodüksiyonuyla, detaylara verilen önemle ve bundan aşağı kalmaz kadrosunun oyunculuklarıyla kendisini sevdiren bir dizi (bence). Hikayesi de aşağıda kalmadığı için tatmin edici bir yapım olmuştu. Dolayısıyla yarışı önde bitiren taraf oldu.
Les Misérables, romanı ve onun dünyasını sevenlere, karakterleri ve kadrosu ilgisini çekenlere tavsiye edilebilecek bir yapım. Ama eğer War & Peace’in 2016 yapımı mini dizisini izlemeyen varsa öncesinde onu bir denesin de demiş olayım hani. Les Misérables dilim döndüğünce böyle bir dizi işte.