Türkiye'de “Küçülen Hayatlar” adıyla gösterime girecek olan Downsizing, yönetmen Alexander Payne'in filmografisinin son halkası. Dünya nüfusunun giderek artması ve kaynakların azalmasına karşı bir bilim adamının geliştirdiği “küçülme” yöntemini benimseyen Paul Safranek'in macerasını anlatan Downsizing'in senaryosu Alexander Payne ile Jim Taylor'un elinden çıkma. Başrolünde Matt Damon'un yer aldığı filmin oyuncu kadrosu ışıl ışıl: “küçük” ve çılgın komşu rolünde Christoph Waltz, Paul Safranek'in karısı Audrey rolünde Kristen Wiig, Paul'un “küçük” arkadaşı rolünde Jason Sudeikis ve performansıyla herkesi gölgede bırakan “küçük” temizlikçi karakterinde Hong Chau.
Sideways, Nebraska ve The Descandants gibi büyük ses getiren filmlerin yönetmenliğini yapan Alexander Payne, yeni projesini konuşmak üzere yazar dostu Jim Taylor ile özel bir gösterime katıldı. Haddinden fazla sakin ve havalı Payne, izleyicileri beyefendiliği ile de etkiledi desem yalan olmaz. Hepsini bizzat Payne'in yönettiği Citizen Ruth, Election, Sideways, About Schmidt ve son olarak da Downsizing'in senaryolarını birlikte yazan ikili, uzun soluklu bir yazar-yönetmen-arkadaşlık ilişkisi içinde. Bu filmin sıradışı konusunun nereden çıktığı sorulduğunda yazar Jim Taylor sazı eline alıyor.
“Erkek kardeşim ta üniversite yıllarında insanların küçülmesi işini kafaya taktığında düşüncelerini benimle paylaşmıştı. Sonra ben de durumu Alexander'a anlatınca fikir kafamızda iyice şekillendi. Hikayeyi evrensel yapmaya çalıştık ama aynı zamanda birkaç karaktere odaklanarak insanlar hakkında da bir şeyler anlatmak istedik.”
Citizen Ruth ve Election'da yaptıkları gibi bir şekilde sosyal fayda sağlayacak bir konuya değinmek istediklerini söyleyen Payne'e, filmde insanların yaşadığı evreni hayal ederken nasıl bir süreçten geçtikleri sorulduğunda, normalde senaryoya başlamadan önce karakter konusuna yoğunlaştıklarını ama bu sefer ellerinde harika bir fikirle yeni bir evren yaratma fırsatı olduğu için hikayeyi ve karakterleri tamamen bu fikre sadık kalarak geliştirdiklerini söylüyor.
Konu bir noktada bittabi Hong Chau'ya geliyor ve seyirci onun adını duyar duymaz alkışlamaya başlıyor. Payne'e, rolü Chau'ya verdikten sonra senaryoda değişiklik yapıp yapmadığı soruluyor.
“Kesinlikle hayır. O bize tanrının bir lütfuydu. Bu rolü hakkıyla oynayabilecek birini bulduğumuz için çok mutluyum. Senaryoya özellikle Vietnamca ile ilgili katkısı oldu ama diyalogların yüzde 80'i aynı kaldı diyebilirim. Onun karakterinin hikayesini önce Paul Safranek'in gözünden haberlerde izliyoruz. Buna 'tembel yazarlık' diyebilirsiniz ama bu sayede 40 sayfalık açıklamadan kurtularak onun geçmişini bir anda öğreniyoruz. Bu arada 'Hong', Vietnamca'da 'rol çalan' anlamına geliyor. (gülüyor)”
Payne, 'Paul Safranek' ismini lisedeki bir arkadaşının soyadıyla sevdiği isim 'Paul'u birleştirerek oluşturduğunu söylediğinde Jim Taylor, “Bana bunları anlatmıyor sonra yasal departmandan kötü haberler gelebiliyor.” Neyse ki gerçek bir Paul Safranek filmcileri zor durumda bırakmamış.
Yıllardır işbirliği içinde olan ikili, çoğunlukla bir monitörün önünde iki klavyeyle oturup yazmak suretiyle çalıştıklarını ve bugüne kadar yazdıkları beş filmin çekildiğini ama aslında 12 civarı senaryo yazdıklarını söylüyor. Payne, kitaptan uyarladıkları senaryolar da olduğunu ama bunu, kitaba kelimesi kelimesine sadık kalmak yerine onu birkaç defa okuyup akıllarında kalanı kağıda dökmek suretiyle yaptıklarını anlatıyor.
“Harry Potter gibi çok okunan kitapları uyarlamadığımız için kalkıp kimse de 'Bunu neden kitaba uygun yapmadınız?” diye sormuyor. Yani bugüne kadar isimleri ve olayları istediğimiz gibi değiştirme özgürlüğüne sahiptik.”
Bu bağlamda Jim Taylor her zaman uyarlama yaptıklarını düşünürken Alexander Payne de her zaman orijinal senaryolar yazdıklarını düşünüyormuş. Yani Taylor, ilham aldıkları konuları bile hikayenin özü addederken Payne de ilham aldıkları her şeyi istedikleri gibi değiştirdikleri için aslında özgün senaryolar yazdıklarını savunuyor. Bakış açısına göre değişir tabii.
Aslında senaryonun sonunda bir hikaye anlatıcının, beş bin yıl sonra gelecekte ateş başında, geçmişte yaşananları anlattığı bir sahne olduğunu ve orada dünyanın yıllar önce nasıl yanıp bitip kül olduğunu öğrendiğimizi söyleyen Payne, bu kısımları filmden çıkarmaya karar verdiklerini anlatıyor.
“Filmin sonunda herkes gerçekten ölüyor ve sadece tünellere kaçanlar sağ kalıyor. Bu hikaye anlatıcı da ateş başında 'Biliyor musunuz? Dünyayı yıllar önce devler yönetiyordu. Hep açlardı, bütün balıkları tutup tüm ağaçları kestiler.' diye başlıyor anlatmaya. Bu girizgahtan sonra da Norveçli bilim adamlarından ve ünlü Safranek'ten bahsediyor. Bu kısım hâlâ senaryoda. Yarın öbür gün elinize geçerse mutlaka okursunuz ama filmin süresi uzun geldiği için maalesef bu bölümü kesmek zorunda kaldık.”
Jim Taylor, sıradan bir insanın hikayesinin beş bin yıl sonra efsane gibi anlatılmasını çok komik bulduğunu eklemeden geçemiyor.
Prömiyerini Venice Film Festivali'nde yapan, Toronto Film Festivali'ne katılan ve 75. Altın Küre ödüllerinde Hong Chau'ya En İyi Yardımcı Kadın oyunca dalında adaylık getiren film, eleştirmenlerden karışık yorumlar alsa da kanaatimce Hong Chau ve Christoph Waltz'un oyunculukları için izlenmeli. Alexander Payne'in taze açıklanan yeni projesi “The Burial”ı merakla bekliyor, filmcilere başarılar diliyoruz.