BANFF Medya Festivali'nde televizyon sektörünün geleceği konuşuldu

BANFF Medya Festivali'nde televizyon sektörünün geleceği konuşuldu
Şirin ilçemiz Los Angeles, yılın her anında film ve televizyon sektörüne dair bir söyleşi, bir festival, efendime söyleyeyim bir panele ev sahipliği yapabiliyor. Oscar dönemi bitti, ortalık sakinleşti, önümüz gişe rekortmeni filmler diye düşünürken hop televizyon sektörünün geleceğine dair mini bir söyleşi çıkıveriyor karşıma. Her sene Kanada'da düzenlenen BANFF Medya Festivali'nin hem organizasyonu tanıtma hem de katılımcılara festivalde ne gibi söyleşiler olacağını bir nebze gösterme amacıyla düzenlediği organizasyon, Hollywood'daki W Hotel'in en üst katında, tavandan zemine cam kaplı, Hollywood manzaralı salonda düzenleniyor. Her yıl farklı bir stüdyo ya da medya platformuna odaklanan festivalin bu yılki onur konuğu NBCUniversal.

Katılımcıların, televizyon sektörünün 2023'te geleceği konumu tartıştığı söyleşinin konuşmacıları arasında farklı panellerde de denk geldiğim birkaç tanıdık yüz var. Variety editörlerinden Debra Birnbaum'un moderatörlüğünü yaptığı söyleşinin katılımcı listesi şöyle: Own Oprah Winfrey Network Başkanı Erik Logan, NBCUniversal Reklam Satış ve Strateji Geliştirme Yöneticisi Jay McNamara, Needham & Company LLC Eğlence ve Internet sektörü Kıdemli Analist Laura Martin, A+E Networks Uluslararası ve Dijital Medya Başkanı Sean Cohan ve son olarak Awesomeness İş Geliştirme Yöneticisi Sherry Liu. Gördüğünüz gibi tüm katılımcıların ağız dolusu ünvanları var ve moderatör de bunları okurken özellikle Jay McNamara'ya takılıyor: “Bugüne kadar gördüğüm en uzun unvan da sizde.”

Söyleşiye geçmeden gıybet babında küçük yorumlar: Salı günü 16:00'da salonun ağzına kadar dolu olması, sanıyorum herkesin “iş toplantısı var” bahanesiyle ofisten erken ayrılmasına bağlıydı. Davetten sonra verilen minik kokteylde projelerini anlatmaya can atan birçok arkadaş kelimenin tam anlamıyla kanal yöneticilerini “kitledi”. Söyleşi sırasında gerek ani ve hiddetli çıkışları, gerek panelist arkadaşlarının her söylediğine katılma mecburiyetine girmeden fikrini sonuna kadar savunması olsun Analist Laura Martin kanaatimce konuşmanın en güçlü ismi oldu.

Moderatör, televizyon sektörünün geleceğine geçmeden önce katılımcılara son beş sene içinde ne değişikler olduğunu sorduğunda A+E Networks yöneticisi Sean Cohan, en çok hızda değişiklik olduğunu, işlerin çok hızlı değişmesi karşısında adeta hiç bitmeyen bir baş dönmesi yaşadıklarını söylüyor. Awesomeness yöneticisi Sherry Liu da bir internet platformu olarak geçmişten farklı şekilde sürekli yeni bir medya platformunun ortaya çıktığını ve içeriğin de ona bağlı olarak çeşitlilik gösterdiğini söylüyor. Own Başkanı Erik Logan da konuşmacı arkadaşlarını destekleyerek artık birçok farklı içeriğin kendine mecra bulabildiğini ve işlerin değişiklik hızının kendisini de şaşırttığını belirtiyor. NBCUniversal yöneticisi Jay McNamara, Netflix ve Amazon gibi dijital platformların büyük değişikliğe sebep olduğunu ve içerik için rekabet yarattığını söylerken Needham & Company LLC yöneticisi Laura Martin de tüketici profilinin değiştiğinden dem vuruyor.

“Netflix, reklam kuşağı girmeden belli bir ücret karşılığında içerik sunduğunu açıkladığında, kablolu kanallara onun birkaç katı para ödemekten bıkmış izleyiciler tabii ki Netflix'e yöneldiler. Bir yandan da mobil cihazlarından erişebliecekleri içerik istediklerinden, ücret farkının yanında bu rahatlığı nedeniyle de dijital platformları tercih ettiler. Benim son beş senede gördüğüm en büyük değişiklik, izleyicilerin tercihleri oldu.”

Konuşmacılara, kendi perspektiflerinden baktıklarında gelecek için öngördükleri en büyük zorlukların neler olduğu sorulduğunda Erik Logan, arada işbirliklerine giriştiklerini ama temelde kendi başlarına bir platform olduklarından ellerinde bulunan az sayıdaki programı bu rekabet dolu ortamda nasıl koruyacaklarını ve izleyici kitlelerine gelecekte de hitap edecek içeriği nasıl sağlayacaklarını düşündüklerini söylüyor. Ayrıca Oprah Winfrey'in sesini de doğru yansıtmaya çalıştıklarından bahseden Logan, temel olarak en büyük dertlerinin izleyici kitlelerine uygun içerik üretmek olduğunu vurguluyor.
Jay McNamara, piyasadaki değişikliklere bakarak ellerindeki içeriğin önceliğini belirlemeyi önemsediklerini ve sektörün diğer büyükbaşlarıyla aynı seviyede kalmaya çalıştıklarını söylüyor.

Laura Martin, olaya sermaye piyasasının bakış açısıyla yaklaşacağını söyleyerek başlıyor konuşmaya:

“Şu anda öngördüğüm en büyük zorluk, Wall Street'in eski medya kuruluşları için sermaye maliyetini yükseltirken Netflix için azaltması. Netflix o kadar değerli ki şu anda istese NBC, Discovery, SNI için toptan çek yazabilir. Neredeyse Walt Disney şirketi kadar büyük ama tek farkla, sadece 10 yıllık bir geçmişi var. Wall Street, Facebook, Amazon, Google gibi büyük uluslararası şirketlerin internette dağıtım bağlamında daha az kâr elde etmesini beklediğinden bu tip şirketlerin sermaye maliyetleri %3 iken onlardan daha uzun süredir var olan eski şirketlerinki %20. O yüzden de hisse senedi değerlerine bakıldığında eski ve köklü şirketlerin yeni yetenekleri çekme gücü düşük. Netflix'in yakın zamanda yaptığı gibi bir yapımcıya 100 - 300 milyon dolar ödeme yetileri de yok.”

Bu hararetli açıklamadan sonra sahnede bir an sessizlik oluyor, akabinde bütün salon kahkahaya boğuluyor. Laura Martin, başta da belirttiğim gibi lafını asla esirgemeyen ilginç bir karakter. Yalnız, kendisinin “yapımcı” olarak bahsettiği kişi sanırım Şubat ayında Netflix ile 300 milyon dolarlık anlaşma yaptığı iddia edilen Ryan Murphy. Anlaşmaya göre 5 yıl boyunca sadece Netflix'e özel içerik üretmesi beklenen Murphy'nin yüklü transfer ücreti züğürdün çenesini bir süre daha yoracak cinsten.
Moderatör, katılımcılara 2023'te kendilerini nerede gördüklerini sorduğunda A+E Networks'ten Sean Cohan derin bir nefes alıyor ve sözü Laura Martin'e paslıyor.

“Bence gelecekte yedi büyük stüdyo, üç stüdyoya düşecek çünkü kâr amacıyla birleşmeye gitmek en mantıklı tercih olacak. Yani piyasada sadece birkaç büyük şirket kalacak. Bence günün sonunda büyük platformlar, içeriğe çok para harcayacaklar ki iyi içerik alabilmek göründüğünden çok daha zor bir iş ve bu sebeple büyük meblağlar ziyan olacak. Sonuçta da bu platformlar, büyük film stüdyolarını satın alarak onları burada (Los Angeles'ta) bırakacaklar çünkü içerik üretmek tamamen insani bir işken Silikon Vadisi'ndeki planlamacılar, finansal işlerle ilgilenen kişiler. Bu bağlamda, iki kültür tamamen birbiriyle çatışır halde. Bence büyük platformlar bu süreçten sonraki üç, beş yıl boyunca doğru içerik için onlarca milyon doları ziyan edecekler. Sınırsız nakit rezervi bulunan büyük şirketler, stüdyoları bir bir satın alacaklar çünkü paraları olsa dahi nasıl içerik üretileceğini bilmediklerinden bu iş için stüdyolara ihtiyaçları olacak.”

Laura Martin'in bahsettiği “sınırsız nakit rezervi bulunan” şirketler de Apple ve Facebook gibi yavaştan özel içerik işine adım atmaya başlayan teknoloji şirketleri.

Own Başkanı Erik Logan, 2023'te de markaların büyük önem arzedeceğini söylerken o dönemde AR (Augmented Reality – Artırılmış Gerçeklik), VR (Virtual Reality – Sanal Gerçeklik) gibi teknolojilere uygun içerik hazırlamak gibi dertleri olabileceğini belirtiyor.

“Sürekli yeni içeriğe, teknolojiye aşık olup duruyoruz ama günün sonunda teknoloji ne kadar ilerlerse ilersin olay yine hikaye anlatıcılığında bitiyor. Apple'ın Disney'i satın almasından bahsedip durabiliriz ama olayın özü şu ki birisinin o ekrana bir şey koyması gerekecek. Bence rekabet de çok iyi, sürekli iyiye gitmemizi sağlayacak bir şey ve genel olarak TV sektörü olarak sağlıklı bir ekosistemde olduğumuzu düşünüyorum.”

NBCUniversal yöneticisi Jay McNamara, bu işi 15 senedir yaptığını ve tam da uzun vadeli yayın planının üzerinden geçtikleri şu dönemde, kariyerinin hiçbir noktasında önümüzdeki beş seneden daha az emin olduğu bir an yaşamadığını belirtiyor.
“Amazon'dan Netflix'ten istediğimiz kadar bahsedebiliriz ama Çin'de yaşananları da gözden kaçırmayalım derim. Bu teknoloji bazlı şirketlerin Çin'de de muadilleri ve bu uyuyan devler, uluslararası mecraya açılmaya karar verirlerse özellikle teknoloji ve dağıtım anlamında, dev potansiyellerini kullabilirler. Önümüzdeki beş sene konusunda benim için gizemini en çok koruyan konular, teknolojinin nasıl değişeceği, ne gibi yeni içerik sunma kanallarının devreye gireceği gibi teknik işler. Ne zaman yeni bir dağıtım kanalı ortaya çıksa insanlar teknolojinin bu gelişiminden çok etkilenir: 'Bunun evimde olduğuna inanamıyorum.' Tabii bu aşamadan sonra herkes yeni teknolojiye alışır ve bir süre sonra ki bu süre de gittikçe kısalıyor, bu eşsiz teknoloji artık sıradanlaşır. Bu noktada da olay dönüp dolaşıp tekrar içeriğin kalitesine gelir. Yani teknoloji etkileyiciliğini yitirdiğinde yine her şey içeriğin kendisine kalıyor. Televizyon çıktığında sinema filmleri kötüye gitmedi, daha da iyi olmaya başladı, kablolu yayın çıktığında televizyon içeriği berbatlaşmadı, daha ilginç şeyler ortaya çıktı. Yani ortada ne kadar çok seçenek, rekabet olursa içerik de o kadar iyi bir hale geliyor.”



A+E Networks yöneticisi Sean Cohan rekabet konusuna katıldığını, markaların da beş sene sonra hâlâ önem arz edeceğini söylüyor.

“Bir sürü yeni dijital platform var ve fakat onların en büyük sorunu, keşfedilmek. Bence ileride de platformlar ve televizyon kanalları için marka olmak önemini koruyacak ve bu kanalların geçmişleri onları ileriye taşıyacak. İzleyiciye gidip 'Bakın, bizim geçmişimizi biliyorsunuz, o yüzden de ne bekleyeceğinizi tahmin ediyorsunuzdur, aramızdaki güvenilir ilişki devam ediyor' diyebilecekler.”

Moderatör, katılımcılara şu anda yayında 500 civarı dizi/program olduğunu hatırlatarak, ileride bunun yeni platformlar vasıtasıyla bin civarına gelip gelmeyeceğini ve programlama açısından nasıl değişiklikler öngördüklerini soruyor. Her sene dizi sayısının beşer onar arttığı ve seyircinin, bunların büyük çoğunluğuna yetişmek için helak olduğu bir ortamda gayet makul bir soru.

Erik Logan, dizilerin bir sezonda yayınladıkları bölüm sayılarının azaldığını belirtirken Sean Cohan da 500 civarı programın ekonomide sürdürülebilirlik anlamında bir sıkıntı yarattığına değiniyor. Jay McNamara, bu gidişatta finansal anlamda para kazanma yöntemlerinin değişeceğini, dizilerin uzun reklam kuşakları yerine ürün yerleştirme politikasına daha fazla sırt dayayacaklarını söylüyor. Türk dizilerinden son derece hakim olduğunuz bir yöntem, değil mi?

“Bu kadar fazla seçeneğin olduğu ve değişimin ışık hızıyla yaşandığı bir ortamda, ileride en önemli şey, kitleleri kimin yönlendirebildiği olacak. Kimin içeriğini kitleler hızla takip edecek? Değişime kim liderlik edecek? Bence önümüzdeki beş sene bunlar büyük önem arz edecek.”

Awesomeness yöneticisi Sherry Liu da Sean Cohan'a ithafen, henüz beş sene önce YouTube kanalı olarak piyasaya girdiklerini, dolayısıyla köklü bir tarihleri olmadığını söylediğinde herkes bir ufak tebessüm ediyor. Medyayı ileride genç jenerasyonun isteklerinin yöneteceğini, bu nedenle de içeriği genç kitlenin belirleyeceğini belirtiyor Liu. Yine aynı kitlenin, tüm aile adına evde izlenecek platformları tercih ederken ekranda kendilerini temsil eden programlar olup olmadığına bakacaklarını, dolayısıyla onlara hitap etmenin önemli olduğunu da ekliyor.

Konu, büyük teknoloji şirketlerinin içerik ve prodüksiyon işine girmesinin, evvelden beri bu işle uğraşan şirketleri nasıl etkileyeceğine geldiğinde Sean Cohan, kendi adına 300 milyonluk transferi görmezden geleceğini söylerken çeşitliliğin artmasının harika olduğunu belirtiyor.

“Snapchat gibi şirketler bile kendi hikayelerini yaratmaya başladılar ve bu da hikaye anlatıcıları, yaratıcı kitle için harika bir fırsat.”

Söyleşi bu olumlu mesajla yavaştan sona ererken katılımcılar, şaraplarını yudumlamak üzere salonun arka tarafına doğru geçmeye hazırlanadursunlar bittabi yolları, kendilerine projelerinden bahsetmek isteyen insanlar tarafından kesiliyor. Bense kalabalığa kalmak istemeyen bir yorgun savaşçı olarak evimin yolunu tutarken Laura Martin'in ani çıkışlarını hatırlayıp kendi kendime gülüyorum.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER