Ah Greta vah Greta. Yılların oyuncusu, Greenberg, Lola Versus gibi bağımsız filmlerin gözdesi, Frances Ha, Mistress America gibi filmlerin hem başrolü hem senaristi Greta Gerwig, bugüne kadar birlikte çalıştığı bütün erkeklerin egemenliğinden, yan senarist rolünden sıyrılıp yazıp yönettiği ilk film Lady Bird ile kendine apayrı bir hayran kitlesi yarattı desek yeridir. Kanaatimce yılladır, özellikle yazarlık anlamında, birlikte iki film yazdığı sevgilisi ünlü yazar yönetmen Noah Baumbach'ın gölgesinde kalan Gerwig, Lady Bird ile belki de kendisinin dahi hayal edemeyeceği bir başarı yakalayıp, dosta düşmana ne kadar iyi bir yazar yönetmen olduğunu da göstermiş oldu.
Lady Bird, Greta Gerwig'in röportajlarında defalarca belirttiği üzere otobiyografik bir film değil. Her ne kadar Saoirse Ronan'ın canlandırdığı “Lady Bird” karakteri kendisi gibi doğma büyüme Sacramentolu olsa da film, en fazla Gerwig'in hayatından esinlenmiş diyebiliriz. Lady Bird, “Christine” olan gerçek ismi yerine kendisine bu takma isimle hitap edilmesini isteyen bir lise öğrencisinin, üniversiteye başlamadan önceki son senesine odaklanan bir gençlik filmi. Lady Bird'ün özellikle annesiyle olan ilişkisinde hepimizin kendi ergenlik yıllarımızdan bir şeyler bulabileceğimiz filmde Laurie Metcalf anne rolünde harikalar yaratıyor. Lady Bird'ün geçtiğimiz Golden Globe ödül töreninde Müzikal / Komedi dalında En İyi Film ödülünü, Saoirse Ronan'ın da En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kaptığını hatırlatayım.
4 Ocak'ta düzenlenecek 90. Oscar törenine sayılı gün kala, filmin son tanıtım turları kapsamında düzenlenen özel bir gösterime katılan Greta Gerwig, haddinden fazla alçakgönüllü, komik, sempatik ve donanımlı bir oyuncu. Yıllardır en sevdiğim oyunculardan biri diye söylemiyorum, orda olsanız siz de aynısını söylerdiniz. Söyleşi, Greta'nın nasıl yazıp yönetmeye karar verdiği sorusuyla açılıyor.
“Bir noktada, bu işe girişme kararını kendim verip 'Doğru zaman geldi' diyerek harekete geçmem gerektiğini biliyordum ama hepimiz hayatımız boyunca birinin gelip ne yapacağınızı söylemesini bekliyoruz. Harekete geçtiğimizde 'Evet, doğru yoldasın' denmesini istiyoruz ama tabii ki böyle bir şey asla olmuyor. Bunu yapmak için kendi kendinize izin verip bir şekilde işe girişmeniz gerekiyor. Günün sonunda, kimsenin yapmadığınız filmlerden haberi olmayacak.”
Lady Bird'e girişmeden önce aklında ilk yazar-yönetmenlik deneyimi için farklı fikirler olup olmadığı sorulduğunda, her zaman Sacramento'da geçen ve bir anne kızın hayatına odaklanan bir hikaye anlatmak istediğini söyleyen Gerwig, sadece ana karakterin yaşı konusunda biraz debelendiğini söylüyor.
“Yazmaya başlamadan önce tam olarak hikayenin nereye gideceğini bilmiyordum. Ana temaya dair bir fikrim vardı ama ayrıntılar hep yazarken ortaya çıktı. Elena Ferrante'nin Napoli dörtlemesini okuduysanız bilirsiniz, kendisi harika bir yazar. Onun bir röportajında şöyle dediğini hatırlıyorum: 'Her zaman rüya görmüyorum ama gördüğümde onu yazmaya çalışıyorum çünkü aslında tanımlanamaz, açıklanamaz bir şeyi kelimelere dökmeye çalışmak çok ilginç.' Benim için de durum buna benzer. Eğer bir şeyi sözlerle açıklamak zorsa onu yazmaya çalışıyorum. Mantıklı geldi mi bilmiyorum. Belki de bu vesileyle gidip Ferrante'nin kitaplarını alırsınız. Hem evde seksi bir gece geçirmiş olursunuz.”
Başrol oyuncuları Saorsie ve Laurie'nin projeye nasıl dahil oldukları sorulduğunda, Gerwig'in aklında o rol için Saorsie'dan başkası olmadığını öğreniyoruz.
“Filme dahil olan ilk oyuncu Saorsie Ronan'dı. Baştan beri onun Lady Bird olmasını istediğimi biliyordum. Laurie'ye de uzun zamandır hayrandım, onu New York'ta tiyatroda izlemiştim. Oyuncu seçmeleri sırasında adı geçtiğinde hemen projeye dahil olmasını istedim. İki kadın oyuncunun kimyası o kadar iyi tuttu ki remen eşdeğer yetenekleri varmış gibi hissettim. Yönetmen olarak değil, sadece oyuncuları seven biri olarak dahi bu iki oyuncunun karşılıklı rol aldığını görmek istediğimi fark ettim. Çekimlerden altı ay önce New York'ta ikisini bir araya getirdim, en azından biraz birbirlerini tanıma fırsatı elde ettiler.”
Gerwig, doğup büyüdüğü şehir olan Sacramento ile hâlâ çok güçlü bağları olduğunu ve filmi, anne kızın arabada “Gazap Üzümleri”nin kaset kaydını dinlediği sahneyle açmayı özellikle tercih ettiğini söylüyor.
“Açılış sahnesinde anne kızın, daha iyi bir hayat için Kaliforniya'ya gelen çiftçileri anlatan 'Gazap Üzümleri'nin kaydını dinlerken hüngür hüngür ağladığını görüyoruz ama daha iki dakika geçmeden Lady Bird'ün 'Buradan nefret ediyorum' demesi sizi bir anda sinirlendiriyor. İçinizden ister istemez 'İnsanlar Kaliforniya'ya gelmeye çalışırken öldü, sen ise buradan nefret ediyorsun. Seni pislik!' diye geçiriyorsunuz.”
Filmi henüz izlemeyenler olmuştur diye uzun uzadıya anlatmak istemem ama Lady Bird'ün münasebet kurduğu gençlerden biri olan Kyle rolünde, genç yaşında altın çağını yaşayan ve aynı sene hem Call Me By Your Name hem de Lady Bird ile çıkış yapan genç oyuncu Timothee Chalamet yer alıyor. Fransız asıllı New Yorklu oyuncunun karakteri Kyle, Lady Bird'ün olgunlaşmasına, bazı şeylere farklı bakmasına vesile olduğu için hikayesinde öyle ya da böyle önemli bir yer tutuyor.
“Karakter olarak biraz pislik gibi görünse de kendisi de bir sürü kötü şey yaşadığından, genellikle erkeklerin, özellikle de ergenlerin benimsediği bir yaklaşımla 'Kötü şeyleri hissetmek istemiyorum, o yüzden iyileri de atlayıp hiçbir şey hissetmemeyi tercih ederim' anlayışını benimsiyor. Hayatımda bir sürü Kyle tanıdım. Kendinden son derece emin görünen bu kadar çok genç adam olmasına hayatım boyunca inanamadım. Hep kendine biraz güvensiz biri olduğumdan, madem onlar güven patlaması yaşıyor, belki ben de onlardan birazını alırım diye düşündüm. Bence bu erkek tipi uzun süredir var. Bir klasik olduklarını söyleyebiliriz.”
Greta Gerwig, lise ve üniversitede oyunculuk dersleri alırken yazarlığı ilk defa anladığını, yazarken de oyunculuktan çok etkilendiğini ve bu ikisinin bir arada yönetmenlik yaparken çok işine yaradığını, neticede üç disiplinin birbirinden çok faydalandığını söylüyor. Yazan yöneten bir insan olarak oyunculuğun her zaman kendisi için ayrı bir yerde olduğunu da belirten Gerwig, asla ve asla kendi yönettiği filmde oyunculuk yapamayacağını da hararetle ekliyor.
“Gerçekten insanların bunu nasıl yapabildiğini anlamıyorum. Asla kendi yönettiğim bir filmde oyunculuk yapmak istemezdim. Sanki bu ikisi beynimin farklı tarafları gibi. Bunu yapsam delirirmişim gibi geliyor. Rol teklif edildikçe başka yönetmenlerin filminde oyunculuk yapmaya devam edeceğim ama kendi filmlerimde asla!”
Greta, oyuncu olarak yıllardır farklı setlerde takılmasının yönetmenliğine nasıl bir etkisi olduğu sorulduğunda bittabi farklı yönetmenleri izlemenin ve ekiple konuşmanın çok faydalı olduğunu söylüyor.
“Film setlerinde istediğiniz kadar takılabilirsiniz çünkü herkes sizin orda olmanız gerektiğini farz ettiğinden kimse sizi kovmaya kalkmaz. Ekip ışığı ve sesi ayarlarken orada olmanızda bir sakınca yok. Tavsiye veren, kendi yöntemlerini paylaşan bir sürü yönetmenle çalışma şansı yakaladım. Sette bir sürü insanla konuşup onlar soru sormamın da çok faydasını gördüm.”
Söyleşinin sonuna gelirken Lady Bird ekibine, Greta Gerwig'e Oscar yarışında başarılar diliyor, kendisini oyuncu, yönetmen, yazar, efendime söyleyeyim makyöz, kostümcü, artık daha ne yapmak isterse o rollerde bol bol yeni projelerde görmeyi dört gözle bekliyoruz.