Siyah Beyaz Aşk: Ferhat yeniden büyümeye, Aslı da ona hayat vermeye hazır…

Ferhat için bambaşka bir boyuttu köy evi macerası; Aslı için ilaç hazırlaması, gayet normal bir çift gibi hamamda onu yıkaması bana göre muazzamdı. Ama küçük Ferhat’ın doğması, Ferhat’ın bu mucizeye şahit olması ve onun masum tertemiz bir bebeği kucağına alması, benim için Ferhat’ın karanlık tünelinin ucundan görünen bir ışıktı. Ferhat artık kaldığı yerdeydi; 12 yaşında ve büyümeyi, yaşamayı, hayata tutunmayı artık Aslı ile öğrenecekti. Ferhat’ın da dediği gibi; artık sırtında taşıma sırası kendisine aitti, Aslı bu yükü fazlası ile üstüne almıştı zaten. Küçük tertemiz bir Ferhat dünyaya gözlerini açmış, karanlıklar prensi Ferhat aydınlığa karıştı. Aslı onun hayatına güneş gibi doğmuş ve kurbağa nihayet prense dönüşmüştü. Artık ikisi de bilmedikleri bir ülkede, yeni bir dil öğrenme çabası ile birbirlerine hayat olmaya hazırdılar…

Bu kız beni sever, bu kız beni öldürür.
Bu kız bana güzel hayaller gördürür.
Bu kız beni tutar ve kendine çeker.
Bu kızla bana bir oda, bir yatak, bir kütüphane yeter.

Ferhat’ın içindeki hisleri dışa vurmuşçasına yakışmıştı bu şarkı, motorsikletle beraber çıktıkları o yolda fona. Ferhat, Aslı’yı kırmayıp silahını almadan taş eve doğru yol almalarıyla birlikte teslim olmuştu sevdasına. Yarım kalan hikayelerinin yolculuğu taş evde Ferhat’ın Aslı’ya kendini açmasıyla başlamıştı. İlk kez korktuğunu dile getirebilmişti mesela, ilk kez utandığını söylemişti. Sahi daha önce defalarca gözlerinin içine baktığın kadının, gözlerine gözlerine bakması seni neden bu kadar utandırmıştı Ferhat Aslan? Ben söyleyeyim mi? Aşksız sevişmelere benzemez sevdiğin ve seni sevdiğini bildiğin bir insanın gözlerine bakması. Hayatı 12 yaşında kalmış bir erkeğin utanışlarıydı bu davranışlar. Yaşı 35 olmuş olgun bir erkek aşktan aşka yelken açarken, utanma duygusunu atar üzerinden ama 12 yaşındaki bir erkek çocuğuna aşktan bahsedersen utanır sıkılır ve gözlerini kaçırır. Ferhat, Aslı’ya teslim olmasıyla 12 yaşına geri dönmüştü adeta. Artık attığı her adımda tek öğreticisi karısıydı. Aslı’nın da dediği gibi tedaviye cevap vermişti Ferhat, bundan sonra izlenilecek tek yol biraz sabır ve sevgiydi. Ben de en az Aslı kadar teşekkür ediyorum Ferhat Aslan sana, bize karanlık bir tünelin ucundaki o küçücük ışığı gösterdiğin için. Çok şanslısın, Allah şifanı Aslı gibi mükemmel biri eşle verdi…

O kadar muhteşem bir bölüm izledim ki neyi nereye yazacağımı, nasıl açıklayacağımı bilmez haldeyim şu anda. Bildiğim tek şey Ferhat güldü, ben ağladım. Ferhat mutlu oldu, ben hüzünlendim. Kaybettiği onca yıldan sonra yüzündeki tebessümleri gördükçe, ben gözyaşı döktüm. Onun gözlerindeki huzuru gördükçe, ağlamayla karışık kahkahalar attım. Halbuki ne kadar çok yakışıyormuş Ferhat Aslan’a gülmek. Hayatı boyunca yalnız yürümüş, sırtını hiç kimseye dayamamış, kimseye güvenmemiş biri olarak Aslı’ya sahip olmak; onun içinde bir mucize gibi bir şeydi muhakkak. Taş evde geçirdikleri zaman, beraber yemek yapmaları, çakır keyif dertleşmeleri, Ferhat’ın itirafları ve en önemlisi Ferhat’ın çocukluğunu gülerek anlatması, hepsi muhteşem bir şeydi; başa sar sar izle konu kilit bende. Ta ki Aslı’nın ‘sonra’ diye sormasına kadar. Sonrası yok. Ferhat hayatına 12 yaşında nokta koydu ve bu gün seninle beraber yeniden doğmaya karar verdi Aslı Çınar Aslan. Sen bu saatten sonra adım adım Ferhat’ın yol göstericisi, öğretmeni, kısacası her şeyi olacaksın. İlk görevin ona kendisini sevmeyi öğretmek olacak, sanırım. Çünkü kendini sevmeyen bir insan hiç kimseyi sevemez…

Aslı ile Ferhat çakır keyif ‘serserim’ şarkısı eşliğinde kendinden geçerken onlarla beraber bende kendimden geçtim diyebilirim. Onların birbirlerin gözlerinde kayboldukları o sahnelere kalbimi bırakıyorum. Ferhat yeniden büyümeye, Aslı da ona hayat vermeye hazır artık…

UFAK NOTLARIM;

* Erkan Hoca'nın, Aslı üzerinden ıssız bir ormanda yolda kalan bir kadına taciz etmek için yeltenen sapık ruhlu bir erkeğe ‘’Her yerdesiniz be dağda bayırda şehirde her yerdesiniz. Leş gibisiniz.’’ cümleleriyle gönderme yapmasına bayıldım.

* Tamamen bir mantık hatasını dile getirmek istiyorum; Aslı Ferhat’ı taş evde bırakıp gitmek istiyorsa, gecenin bir yarısı şehre iki saat uzaktayken neden yollara düşüyor? Yavrucuğum, al Ferhat’ın arabasını, bırak telefonunu da evde zira izleme şeysi neyse o halttan var telefonunda, çek git. Ferhat’ı ertesi sabah Dilsiz gelip alır elbet. Ayrıca gecenin bir yarısı saat tahminen iki veya üç ıssız bir yolda onları kurtarabilecek yaşlı bir kadının ne işi var? Bir açıklayın bana? Neyse bazen senaryo böyle çalışıyor Erkan Hoca bu, vardır bir bildiği.

* İlk bölümlerde "güvenmediğim insanların motoruna binmem" diyerek bu bölüm güvenle ağzı kulaklarından binip kahkahalar atan Aslı’lar candır.

* Bölümün en sevdiğim repliklerinden birisi; ‘’Bu gece bize yetecek kadar odun var mı? Konuşmayanından mı olsun?’’

* Ferhat’ın Aslı’ya yüzüğünü verdiği sahnedeki replikler kalp ben; kahkahalara boğuldum diyebilirim. Yok böyle bir şey, tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş o derece canım çiftim…

* İdil kendini merdivenlerden atar, çocuk düşer, Namık Yeter’i evden atar. Yavrum kadın merdivenlerden yuvarlandı aklınız nerede götürsenize hastaneye? Durdun, sen mi ittin diye soruyorsun.

* Gülsüm’ün Yiğit’e sarılmak isteyip de sarılamaması içimi parça parça etti. Bir insanın ağabeyine sarılamaması ne kadar büyük bir acıdır hiç kestiremiyorum cidden. Yiğit eğer çıkıp Gülsüm’e sarılmasaydı onu asla ama asla affetmezdim. Burada da şahane bir insansın Suna diyorum. Her zaman ki asaletini yine konuşturdu.

* Abidin’e kral demekten başka bir şey geçmiyor içimden. O nasıl naif bir düşünce ki gelinlik alıyor gidip Gülsüm’e. Umarım bir gün içindeki sevdan karşılık bulur ve çok mutlu olursunuz.

* Yeter’in nikah salonuna geldiği sahnede içime bir burukluk girdi. Her annenin en çok istediği şeydir kızını telli duvaklı, davullu zurnalı gelin etmek ama bunda senin payın çok büyük Yeter Hanım, üzgünüm…

* Her ne kadar suçlasam da Yeter’in kimsesi kalmamış gibi akşamın bir vaktinde bankta yalnız oturmasına çok içlendim. Çocuklarını kaybetme pahasına aşkının peşinden koşturan bir kadın, bunu hak etmedi. İntikamını düşünemiyorum bile. Yeter bunu ne Namık’ın ne de İdil’in yanına bırakmaz. Bırakmasın da…

* Azad Baba, ellerinden öperim, sen var ol. Çocuklarımın güzel gecesi bozulmadan onları o tehlikeden kurtaracağına çok inanıyorum. Hadi göster kendini…

Bölümde emeği geçen herkese binlerce teşekkürler. Bize başa sarıp sarıp seyredebileceğimiz muhteşem bir bölüm verdiniz.

Sevgiyle kalın…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER