Siyah Beyaz Aşk: Aşktın sen gidişinden bildim seni*

Ne kadar da konuşamayan biri…
Muhakkak dikkatinizi çekmiştir, ilişkilerinde her şey Ferhat’ın kararıyla oluyor. O karar verdiği için ayrılıp bu sefer yine o kararının arkasında duramadığı için sevişiyorlar. Sonra Ferhat, birileri onun vicdanına oynadı, hassas noktalarından yakaladı diye boşanmaya karar veriyor. Ayhan Aslı’yı aramak için boşuna zahmet etti, zaten mahkeme celbi gelirdi, Aslı da mahkemeye çıkana kadar ne olup bittiğini anlamadan yatakta Ferhat’ın yastığını okşamaya devam ederdi zira bizim esas oğlan sevdiği kadınla iki kelime konuşamayacak kadar korkak. Âşık olmak Ferhat’ı tutarsız ve korkak biri yaptı bunu kabul etmek zorundayım artık. Aşkta dengesizlikler tabii ki olur ama Ferhat’ın yaptığı düpedüz kolaya kaçmak. Nerde sevdiği kadını korumak için, yanında durabilmek için dünyayı karşısına alan âşıklar, nerde her fırsatta bir bahanenin ardına sığınıp, gitmeyi reddeden bir kadını yüz üstü bırakan Ferhat. Aslı’nın ona âşık olduğunu bal gibi biliyor yine de duygularına sahip çıkmak için kendiyle mücadele etmeyi göze alamıyor. Gidememek de Aslı’nın zayıflığı çünkü kalması onu güçlü yapmaya yetmiyor. Merhamet göstermeyi öğreterek onu değiştirdiğini zannediyor ama sorun daha derinde, Ferhat iyileşmeye direniyor. Bu boşanma kararı Aslı tarafından alınsaydı ve o zaman görseydim Aslı’nın kalbinin sıkıştığını, bu ayrılığı memnuniyetle kabul ederdim. Çünkü o zaman Aslı Ferhat’a başka seçenek bırakmamış olurdu; “Ya değişeceksin ya da ben gideceğim.” Aslı, uzağında olduğu her an içi yansa da, nefessiz kalsa da, kendine rağmen, onu iyiyi seçmeye, aklanmaya zorlayacaktı ve bilecektik ki Ferhat, Aslı olmadan yaşayamayacağı için kendini baştan yaratacak. Ama pardon ufak bir detayı atlıyorum galiba; Aslı Ferhat’ın katil olduğunu düşünmüyor ki! Bu durumda sadece annesi ve kardeşleriyle arasını düzeltse, biraz da sevdiğini göstermeyi öğretse mutlu mesut yaşarlar.
 
Kendimi tekrar etmek istemiyorum ama Aslı’nın tek yaptığı Ferhat’a göre pozisyon almak. İki seferdir Ferhat ona yanlışı seçtiğini söylüyor ama Aslı tek bir mantıklı gerekçesi olmadan kendi kararı olduğunu savunuyor ve vazgeçmek için çok geç olduğunu, çoktan âşık olduğunu söylüyor. Belki fazla gerçekçi yaklaşıyorum, sonuçta izlediğimiz bir drama ama ben bu Aslı’yı gerçekten tanımıyorum. O evliliğe zorla mahkûm edilmişken daha algıları açık bir kızdı, âşık oldu ve aklı, iradesi yok oldu, görebiliyorum ama kabullenemiyorum. Geçen hafta bir yol ayrımında olduğumuzu düşündüğümü söylemiştim, aceleci davranmak istemiyorum ama sanırım hikâye benim hiç istemediğim yolu seçti. Üzülerek söylüyorum; Aslı ve Ferhat’ın kimselere benzemeyeceğini düşündüğüm aşkları özgünlüğünü kaybetti, klasik bir kaçıp kovalamaca hikâyesine evrildi. Bu ayrılığın ve muhtemel bir boşanmanın Ferhat üzerinde dönüştürücü bir etkisi olmayacağını düşünüyorum - çünkü neden değişsin ki Aslı’nın onun kim olduğuyla ilgili bir derdi yok. Belki bir ihtimal Aslı’ya kim olduğunu hatırlatır, eğer aşk acısından kıvranmaktan düşünmeye fırsat bulabilirse. Tahminler yürütüp beklentimi o yönde şekillendirmeyi de sevmem ama tekrar birleşmeleri için aklıma gelen ihtimaller kötü klişelerden ibaret, umarım o fikirler sadece benim düz bakış açımda kalır da hikâye yaratıcıları bize buradan başka bir kapı açar.
 
Bölümle ilgili genel şeylerden bahsedip toparlayayım artık. Azad’ın Yeter’in platonik aşığı çıkmasını sevdim ve alttan alta yürüttüğü planı beni heyecanlandırdı açıkçası. Ayhan da hala üçgene yaklaşmadan, klişeye bulaşmadan kendine bir yer arıyor hikâyede, onun gideceği yön de kabulüm. Suna’nın varlığı da hikâyenin nefes aldıran yanı. Yiğit’i sarstığı ve olması gerekeni gösterdiği her sahnede sağduyusuna hayran oluyorum. Ama öte yandan da bir Cem gerçeği var; yine her şeyi en iyi o biliyormuş gibi bir sürü ahkâm kesti Ferhat’a ve Ferhat da yine onun lafıyla hareket etti. Zaten Namık ve Ferhat nerdeyse kim ne derse yapıyorlar, bu kadar yönlendirilmeye açık oluşları çizilen güçlü karakter imajına uymuyor. Hele Namık’ın, özel numaradan aransam da düşmanlarımın kucağına düşsem der gibi bir hali var.
 
Artık Aslı ve Ferhat için ilk bölüm açılış sahnesinde Aslı’nın bahsettiği “aşkın imkânsızlığı” teması benim anladığım şekliyle kalmadı ve bir süredir hikâye iki ileri bir geri şeklinde ayrılıp barışmalarla ilerliyor. Çatışma yok oldu, tereddütler zaten Aslı tarafından hiç olmadı ve aralarında maalesef tutkuya dair de pek bir şey kalmadı; bu durumda bana da beklentiye girmeyip önüme konanı izlemek kalıyor. Belki peşin hükümlü davranıyorumdur ve çözülmesi gerekenler yüzünden bu bölüm bende bu hissi uyandırmıştır ama Ferhat ve Aslı hikâyesinin gidişatını az çok kestirebildiğimi düşünüyorum. Aynı olay, bu boşanma meselesi önümüze farklı bir açıdan getirilseydi izlemeye doyum olmayacakken, Aslı’yı ve Ferhat’ı derinden etkileyebilecekken ve gerçekten bir amacı olacakken, önümüze çıkan duygusal bir şarkıda gözyaşı döken iki karakter oldu. Ferhat Aslı’nın yanına geldiğinde konuşacaklar mı, ne olacak bilmiyoruz tabii ama beklentim de heyecanım da hiç yok diyebilirim. Genelde bölüm sonları çok büyük bir kırılma yaşatacakmış gibi yapıp bir anda aksiyonun içine atıyor karakterleri, sonra da hiçbir şey yaşanmamış gibi yola devam ediliyor. Burada da en fazla biraz gözyaşı, biraz da restleşme görürüz sanırım, fazlası değil.
 
Dilerim aklımı alan, beni fena halde yanıltan bölümler bekliyordur bizi çünkü yanılmayı başka hiçbir dizi için bu kadar içten istediğimi hatırlamıyorum. Okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Sevgiler.
 
*Cemal Süreya- Uçurumda Açan 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER