Turan ve Gülayşe’nin
hikayesi başladı.
Turan ve Gülayşe’nin
hikayesi bitti.
İki kısa cümle, iki kısa
yaşam, ne çok duygu…
Geçtiğimiz Pazar akşamı Savaşçı’ya
eşlik etmek için ekran karşısında olamamıştım. Neredeyse gece yarısı ‘yaşamdan çok ölüme yakın**’ Gülayşe ve
peşinden koşan Turan’ı merak ettiğim için sadece ilk sahneye bakmak planıyla geçtim
ekran karşısına. Fragmanı izlemediğim, bölüm devam ederken sosyal medyadan uzak
durduğum için neler olacağını bilmesem de, o gece o el bombasının
patlamayacağını tahmin etsem de Turan ve Gülayşe’yi görmek istemiştim. Farklı
zamanlarda, farklı coğrafyalarda, farklı yaşlarda savaşın ortasında kalmış bu iki
insanın gözleriyle tekrar karşılaştığımdaysa ekranın karşısından kalkamadım.
Dizinin diğer kahramanlarını ve aksiyon sahnelerini atlayarak Turan ve Gülayşe’nin
bu kadar kısa olacağını tahmin edemediğim hikayesinin peşine düştüm.
Savaşın yıkıcılığını
yaşamış Turan ve Gülayşe’nin nasıl konuşacaklarını, nasıl bir bağ kuracaklarını
merak ediyordum. İlk karşılaştıkları anda gözlerinde gördüklerimi şimdi
kelimelere dökmekte nasıl da zorlanıyorum... Neyse ki şiirler, neyse ki şarkılar
var. Gülayşe’nin yaşadığı dehşetten gerçek dünyaya, Turan’ın saldırganlıktan şefkate dönen
bakışlarını benim için özetleyen de ‘Bütün
güllerden derin, bir sesi var gözlerinin’ dizeleri ile Yağmurun Elleri oldu.
İlk görüşte aşk insanı
değilimdir. Gerçek hayatta da ekranda da birbirini tanıyarak bir araya gelen
çiftlerin hikayesini severim. Buna rağmen beni bu satırları yazmaya iten Turan ve
Gülayşe’nin bir çift bakışla başlayan ve bu kadar eksik, bu kadar sözsüz biteceğini
tahmin etmediğim hikayesi oldu.
Yan yana bir hayatı nasıl
kuracaklarını merak ettiğim Turan ve Gülayşe, yan yana hayata veda ettiğinde -belki
duygularımı yatıştırmak belki de daha kuvvetli hissedebilmek için- bana da
aklıma düşürdükleri şarkıyı dinlemek düştü. Ne kadar çok sevsem de, kaç kez dinlemiş
olsam da belki de ilk kez gerçekten ‘ölüm’ü duydum…

Baş edilmez o gergin kırılganlığınla
senin,
Her solukta sonsuzluk
Ve
ölüm... *
Turan ve Gülayşe’nin
hikayesi gibi biraz eksik kalmış bu satırlar büyük oynamadan büyük oynayan
Hakan Dinçkol ve İlayda Çevik’e, onları ekrana taşıyan tüm ekibe teşekkür etmek, bu hikayenin aklıma
düşürdüğü şarkının peşine takılıp gittiğimde karşılaştığım, yine Yeni Türkü’den
bir başka ezgiyi ve sözlerini paylaşmak için yazıldı.
Kısacık
ömrün işte bir soluk gibi, geldi geçti
Açelyan gibi hoyrat bir iklimdeydin,
yeşertmedi ***
* Yağmurun Elleri, e. e.
Cummings - Türkçesi: Barış Pirhasan
** Destina, Lale Müldür
*** Açelya, Meral Özbek