Yıllar yıllar önce henüz Beylikdüzü filan dutlukken bir film
izlemiştim: Whatever Happened to Baby
Jane? Bu siyah beyaz, insanı diken üstünde tutan tuhaf film etkileyiciydi
de filmin önüne geçen ufak bir detay vardı; filmin başrol oyuncularıJane Crawford ile Bette
Davis arasındaki kavga. Filmi izledikten sonra hiç abartmıyorum, günlerce bu
hikayeye saplandım kaldım. Bu nasıl bir kin, nasıl bir nefrettir arkadaş!
Sosyal medyanın, çılgın paparazzilerin, basına e-posta sızdırmaların filan
olmadığı bir dönemde (film 1962 yılında çekilmiş), son derece primitif sinir
bozucu yöntemlerle, yer yer fiziksel şiddete başvurarak ilerleyen bu kavga,
günümüzün ağız dalaşlarına bin basar. Baksanıza, filmin üzerinden 55 yıl geçmiş
hâlâ bunu konuşuyoruz.
Glee ve American Horror Story dizilerinin
yaratıcısı Ryan Murphy de konuya en az benim kadar kafayı takmış olacak ki
Jaffe Cohen ve Michael Zam ile oturup bu efsanevi kavgayı ve ikonik
karakterleri dizi formatında ölümsüzleştirmiş: karşınızda Feud: Bette and Joan. Adı üstünde
Kavga/Feud başlığıyla yayınlanan antoloji serisinin ilk sezonu bu iki
çılgın kadına ayrılmış. Küçük bir not, 2018’de yayınlanacak ikinci sezon
Prenses Diana ile Prens Charles’ı konu alacakmış.
Dizide Joan Crawford’u, Ryan Murphy’nin American Horror Story’deki gözdesi Jessica Lange, Bette Davis’i ise
hayatı boyunca ona benzetilen Susan Sarandon canlandırıyor. İkilinin rollerinde
ne kadar inandırıcı olduğunu anlatamam. Önüne çay, çekirdek al diziyi öyle
izle. Kavgaları o kadar sürükleyici, iki kadının pes etmek nedir bilmemesi o
kadar ilgi çekici ki yer yer Lange ve Sarandon’un rol yaptıklarını unutmak mümkün.
17 Eylül Pazar akşamı yayınlanacak Emmy ödüllerinde, en
önemli kategoriler de dahil olmak üzere toplam 18 ödüle aday gösterilen dizi, oyunculuk
kategorilerinde çifter çifter gitmiş. Dizinin önemli dallarda adaylıkları
şöyle: En İyi Mini Dizi, Mini Dizi/Film dalında En İyi Yönetmen
(Ryan Murphy), En İyi Kadın Oyuncu (Jessica Lange, Susan Sarandon), En İyi
Yardımcı Erkek Oyuncu (Alfred Molina, Stanley Tucci), En İyi Yardımcı Kadın
Oyuncu (Judy Davis, Jackie Hoffman).
Murphy çocukken Bette Davis'e mektup yazarmış
Dizinin şerefine Emmy ödülleri öncesi düzenlenen davette
gösterilen ve Ryan Murphy’nin en iyi yönetmen ödülüne aday gösterildiği And the Winner Is… (The Oscars of 1963)
isimli bölüm de pek ironik bir şekilde Bette Davis’in en iyi kadın oyuncu
Oscar’ına aday gösterildiği ve Joan Crawford’un bunun karşısında resmen kendini
kaybederek, aday gösterilmediği halde Oscar’ı öyle ya da böyle almaya
çalışmasını konu alıyor. Jessica Lange ve Susan Sarandon, canlandırdıkları
karakterlerin aksine gayet efendi, saygılı insanlara benziyorlar ama bakalım
ödül ikisinden birine giderse ne olacak?
Susan Sarandon ve Ryan Murphy’nin katılımıyla düzenlenen davette,
tanışmayı çok istediğim Jessica Lange yoktu zira Sarandon’un onun adına okuduğu
mektuptan da anladığımız üzere Lange’in neredeyse 30 yıl birlikte yaşadığı Sam
Shepherd yakın zamanda vefat etmişti ve Lange, ailesiyle olduğundan dizinin
Emmy turlarına katılamıyordu. Canın ve başın sağ olsun Jessica.
Glee ve American Horror Story gibi birbirinden alakasız
dizilerin yaratıcısı, pek ilginç bulduğum yazar, yönetmen Ryan Murphy, daha
konuşmanın başında projelerinde nasıl kadın yönetmenlere, yazarlara, set
çalışanlarına yer vermeye özen gösterdiğini belirterek gönüllerin yıldızı
oluyor. Murphy, geçen sene kurduğu yapım şirketinde özellikle yönetmenlik
işlerinin yüzde 50’sinin kadınlara ayrılacağını söyleyecek kadar iddialı. Aslında
bunun kökeni de Bette Davis’in ta kendisine dayanıyor.
Feud: Bette and Joan, aslında
Ryan Murphy’nin Bette Davis hayranlığı sayesinde ortaya çıkmış. Çocukken Davis’e
mektup yazmaya başlayan Murphy, cevap geldiğinde onu büyük annesine benzettiği
için daha da büyük bir sempati duymaya başlamış. Genç bir gazeteciyken dört
saat boyunca Davis’le sohbet etme fırsatı yakalayan Murphy’yi en çok etkileyen,
oyuncunun fırsat eşitliği ile ilgili söyledikleri olmuş: “Bana da erkeklere
sunulan fırsatlar sunulsaydı bugün hayatım bambaşka olurdu.” Murphy de bunu hiç
unutmamış olacak ki sektörde kadınlara da en az erkeklere olduğu kadar fırsat
sunmayı önceliği haline getirmiş.
Davette gösterilen bölüm rekabeti en iyi anlatan bölümdü.
Susan Sarandon da dizinin konusuna istinaden, kadınların
birlikte daha güçlü olduğunu ve film sektöründe bundan 50 sene önce kimsenin
aklından bile geçirmediği kadın ve erkeğin eşit ücret alma konusunun bugün bu
kadar konuşulmasının, artık söylenenlere dikkat verildiği anlamına geldiğini
söylüyor. Kendi de oyunculuğa yeni başladığında ayağını kaydırmaya çalışan
birkaç ünlü oyuncuya rastladığını ama günümüzde bu tip şeylerin pek
yaşanmadığını söyleyen Sarandon, kadın oyuncular arasındaki ilişkinin artık çok
daha farklı olduğunu belirtiyor. Nitekim sağımız solumuz, önümüz arkamız, yeri
geldiğinde birlikte çalışmaktan çekinmeyen bir sürü arkadaş kadın oyuncu dolu:
Tina Fey-Amy Poehler, Amy Schumer-Jennifer Lawrence, Kristen Wiig-Maya Rudolph.
Örnek verdiğim oyuncuların biri dışında hepsinin komedyen olmasının bunda bir
payı var mı acaba?
Kadın oyuncu demişken, Susan Sarandon’un gördüğüm en
karizmatik, en “harbi”, en güldürürken hafiften korkutan insan olduğunu
belirtmem gerek. Öyle bir havası var ki sanki fiziken andırmasa da pek ilginç Bette
Davis’i ondan başkası oynayamazmış gibi. “Hollywood sisteminde alışılmamış bir şekilde, rol yaparken
güzel görünmemeyi göze alabilen ilk oyuncuydu. Sadece fiziksel açıdan değil
duygusal açıdan da cazip görülmeme ihtimalinden korkmuyordu.”
Hakikaten dizide de gördüğümüz üzere Whatever Happened Baby Jane? filminin setinde çekimlere adım attığı
anda, Davis’in o halini görünce şaşıranlara hak veriyorum. Kamera karşısına
çıkacak bir insanın güzel görünmeye zerre kadar aldırmadan rolü için en uygun
olanı yapması takdire şayan. Evet, sonradan bu tip değişimler hem çok
yaygınlaştı hem de ödüllere kapı aralar hale geldi ama bu, Charlize Theron’un Monster’da ya da Jennifer Aniston’un Cake filminde yaptığından farklı bir
değişimdi. Hem de Davis, Jane rolünde, dünyalar güzeli Theron ve Aniston’un asla olamayacağı kadar inandırıcıydı.
Konuşmada öğreniyoruz ki Feud:
Bette and Joan, Sarandon’a Bette Davis’i oynaması için yapılan beşinci
teklifmiş. Bugüne kadar diğer teklifleri kabul etmeyen oyuncuyu, filmdeki bir
replik çok etkilemiş. Whatever Happened
Baby Jane? filminin sonuna doğru, Joan Crawford’un oynadığı karakter, Davis’in
canlandırdığı Jane’e gerçekleri anlattığında (50 senelik filmi izlemeyen vardır
diye o gerçekleri burada anlatmıyorum.) duygullaşan Jane şöyle der: “Yani bunca
zaman arkadaş olabilir miydik?” İşte bu cümle, Sarandon’ı derinden etkilemiş ve
Bette Davis, kendisine pek benzeyen bu yetenekli kadın sayesinde hayat bulmuş.
Bakalım bu gece ödülü kim kucaklayacak?
Davette gösterilen bölüm, hem dizinin özünü hem de iki kadın
arasındaki rekabeti en iyi yansıtan bölümdü. Bette Davis 1963’te En İyi Kadın
Oyuncu dalında Oscar kazansaydı, o dönemde üç Oscar sahibi tek kadın oyuncu
olacaktı ama ödülü kaybetmekle kalmadı, bir de binbir dümenle ödülü Anne
Bancroft adına alma kisvesiyle sahneye çıkan ve teknik olarak o gece Oscar’ı
“kucaklayan” Joan Crawford’la uğraşmak zorunda kaldı. Bu kadarı da spoiler
değil artık canım, googlelarda her yerlerde yazıyor. Murphy de bu bölümle ilgili “O dönem tam da kavgalarının
zirvesiydi ve olay, ödül kazanmaktan ziyade artık bir daha dikkat çekemeyecek
olmanın acısıydı.” diyor.
Ekip o geceyi nasıl sıfırdan yarattıklarından da biraz
bahsediyor zira o dönemde Oscar’ın düzenlendiği Santa Monica Civic
Auditorium’un orijinal hali artık varolmadığından, siyah beyaz fotoğraflara
bakarak o geceyi orijinaline sadık kalarak yeniden yaratmaya çalışmışlar. Joan
Crawford’un, altın Oscar karşısında baştan aşağı büründüğünü gümüşün tam
tonundan, konukların oturduğu plastik sandalyelere kadar her konuda gerçeğe
sadık kalınmaya çalışılmış. Konuya meraklıysanız, Youtube’da ödül töreninin orijinaliyle
dizideki halini karşılaştıran videolar var; özellikle Crawford’un üstü başı konusundaki titizlik takdire şayan.
Ödül töreni
totolarında başarı oranları yüksek film eleştirmenlerinin görüşüne göre dizi,
69. Emmy ödül töreninde aynı dalda en büyük rakibi olan Little Big Lies’a kıyasla daha bol ödülle dönecek. Kadın dolu bu
iki diziye de bol başarılar diliyorum. Henüz izlemediyseniz Feud: Bette and Joan’ı bi koşu izleyip
gelin, hiç pişman olmayacaksınız.