Crowe'dan ortalama bir arayış hikayesi

Crowe'dan ortalama bir arayış hikayesi
Russell Crowe'un ilk yönetmenlik denemesi olan ''Water Diviner'' (Son Umut) filminde Avustralyalı bir çiftçinin cephede kaybettiği üç oğlunu bulmaya çalıştığı bir arayış hikayesi izliyoruz.

Çanakkale Savaşı'nı anlatan filmlerin ana akım sinemasında önemli yerleri vardır. ''Çanakkale-1915'' ve ''Çanakkale:Yolun Sonu'' gibi bize ait olan filmler, bu destansı savaşı tüm çıplaklığıyla ve görselliği muazzam derecedeki savaş sahneleriyle anlatır. ''Water Diviner''ın ise Peter Weir'in ''Galipolu'' (Gelibolu) filmiyle pek çok ortak noktası var. İki film de her ne kadar Çanakkale Savaşı'nı odağına alsa da ortada anti militarist bir yaklaşım vardır. Öte yandan Water Diviner, Avustralya yapımı bir film olsa da Crowe, kamerasını Anzak cephesinde Türklerin tarafına doğru çeviriyor. Keza oğullarını arayan Joshua Connor (Russell Crowe) savaş yorgunu ve bu yıkımın travmalarını atlatamamış Binbaşı Hasan (Yılmaz Erdoğan) ve düşman taraf Anzaklara karşı dizginleyemediği nefreti ve öldürme isteğiyle yanıp tutuşan Çavuş Cemal (Cem Yılmaz) ile oğullarını bulmaya çalışıyor. Türklerin misafirperverliğine ve dostluğuna yaşadığı olaylar vesilesiyle gönülden inanmaya başlayan Joshua üstünden de savaş olgusuna ''barış ve kardeşlik'' adı altında bakılıyor.


''Çekilin lan, şehit olacaksınız!'

Kuvay-i Milliye ruhuna da selam çakan Crowe, tüm bu evrensel barışı ve Çanakkale Savaşı olgusunu maalesef tatmin edici bir şekilde anlatamıyor. Bilhassa İstanbul'un daha çok egzotik ve sonlara doğru üstün körü yerleştirilen Yunanlıları karikatürize bir şekilde tasvir etmiş. Tüm bunlara rağmen savaş sahnelerinin özellikle steadicam kamera ile çekilmiş açılış sekansının kalitesi çok başarılı.


''Olga Kurylenko''nun Ayşe'sini çok seveceksiniz. Tam Türk kızı''

Gelelim, oyunculuklara. Açıkçası sağlam oyunculukların arz-ı endam ettiğini söylemek zor. Yine de Yılmaz Erdoğan ve Olga Kurylenko'nun performanslarını beğendim. Cem Yılmaz'ın ise sadece ''Hey Onbeşli'' türküsünü söylediği an dışında parladığı tek bir sahne yok. İlginç gelebilir ama filmde bayağı bir sönük kalmış.

Russell Crowe'un, Çanakkale Savaşı'nı konu almasıyla beraber çok değerli iki Türk oyuncusunu filmine katması ülkemiz adına gurur verici. Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes Film Festivali'nde aldığı ''Altın Palmiye''den sonra Crowe'un bu girişimi, yılın en önemli ikinci sinema olayı olabilir. Filmi izleyen her Türk seyircisinin mili duygularının kabaracağı sahneler olacaktır. Ama maalesef filmin görselliği ve ana fikri, vasat senaryoyu bastıramıyor. İvedi bir akış ve yer yer düşen ritim göze batmaya başlıyor. Büyük bir beklenti yaratsa da ortalamada kalan bu savaş filminde unutulmayacak tek şey var. O da, Crowe'un Türk tarihine ve insanına olan yoğun ilgisi ve sevgisidir.

Filmin Notu: 5/3

*''Hey Onbeşli''nin söylendiği sahne tarif edilemez derecede heyecan veriyor.
*''Olga Kurylenko''ya yapılan seslendirme söylendiği kadar sırıtmıyor. Ama onun dışında Türk oyunculara yapılan seslendirmeler uymamış.

NOT: Water Diviner, her ne kadar ortalama bir seviyede olsa da Crowe'un, tarihimizi çarpıtmadan anlatması da bir başarı nihayetinde.







BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER